BAŞLANGIÇ-KAYNAKLAR

Başlangıç

Seksen üç senelik ömrü, bundan yarım asır evvel nihayet bulan Hasırcıoğlu, tanzimat fermanının ilânında 35 yaşını doldurmuş; hem yaş, hem dimağca olgunlaşmıya başlamış bir şahsiyetti.

Bir asırdan fazla zamandanberi bu şöhret, Gaziantepte kuvvetinden hiç bir şey kaybetmedi, Aramızda şahsan onu tanıyanlar vardır. Babalarımız daha çok tanıyorlardı. Dedelerimiz ise onunla hemen hemen akran idiler.

Şimdiye kadar Hasırcıoğlu hakkındakî bilgilerimiz baba ve dedelerimizin naklettikleri şeylerden ve kendi mütalealerile intihalarından ibaretti.

Bunlar içinde Ağanın beğenilmiyen tarafını gösteren bir beyane bu ana değin işitmedik. Muasırı neslin Ağa hakkındakî kanaat ve hükümleri, ondan sonraki nesle de taşkın bir “hürmet ve takdir,, olarak sirayet etti.

Sanatkâr, tüccar, ziraatçi, esnaf, memur, tahsil görmüş, görmemiş bütün Gaziantep halkı arasında ilim ve şiir vadisinde “Ağa„ kadar geniş şöhret almış hiç bir hemşerimiz yoktur; denilebilir.

Meselâ Aynîleri, Hoca Münibi, Mütercim Asımı, Münif paşayı Gaziantepte mahdut zevat yani münevverler tanırlar. Aydi baba, maruf olmakla beraber, daha ziyade bir sınıfın malıdır. Hasip Dürrî de hayli meşhurdur. Fakat “Ağa,, nın şöhreti hepsininkinden âm ve şamildir.

Ona büyük Halk kütlesi; evvel ve âhir “Hasırcıoğlu,, dedi. Amma zamanının tahsil görmüşleri “Hasırcı zade,, deyorlardı. Diğer bir adı vardır ki onun kullanılışında herkes müttefiktir: Ağa.

Şehrimizde eskidenberi “Hasırcıoğlu,, soyadını taşıyan ve “Ağa,, lakabile anılan birçok kimseler vardır. Lâkin isim tasrih edilmiyerek söylenen “Hasırcıoğlu,, ve “Ağa„ sözleri Gaziantepte bu zate alem olmuştur. Bu kelimeler, herkese onu hatılatır. Asıl adı olan “Hafız Mehmet„, unutulmuş gibidir.

Bu bur kaç satırla prezante ettiğimiz “Ağa,, nın ilme ve edebi kıymeti hakkında doğru bir hüküm verebilmek için bizden evvelkilerin indi mütalealarını bir tarafa bırakarak onun eserleri üzerinde titkikatta bulunmak lazımdı. Halbuki bu eserler şimdiye kadar toplanıp neşredilmemişti. Küçüklüğümdenberi methini işide işide büyülendiğim bu zat hakkındaki hayranlıklara vesile vermiş olan eserleri toplamak, bende eski bir arzu idi. İki senedenberi bu işle uğraşmak imkanını buldum. Toplanan eserleri tasnif ettim ve bunlar üzerinde edebi bir tetkik yaptım.

Etüdümle beraber beş altı yüz sahifelik büyük bir cild teşkil eden bu küllüyatı, Gaziantep Halkevi, bastırmak isteyor. Ancak muhitimizde herkesi alakadar edecek yerli bir tetkik olan bu mevzu üzerinde Halkevi mecmuasını neşriyatta bulunmasını arkaylar pek haklı olarak istediler.

Yalnız tetkik kısmını, olduğu gibi bu dergide tefrika etsem, her sayıya üç dört sayfa koymak şartile ancak iki senede bitecek, aylık bir dergide iki sene devam edecek tefrika ise hiç hoşa gitmez.

Binaenaleyh ben etüdümü kısaltarak ve her defasında mevzuun belli başlı bir iki bahsini ele almak suretile her bir yazıya mümkün olduğu kadar müstakil bir mahiyet vermiye çalışarak işi bir kaç sayıda bitireceğim.

Kaynaklar

Hasırcıoğlunun eserlerini toplarken dört büyük kaynak elde ettik.

Bunları sayıyoruz:

1— İstanbulda Süleymaniye kütüphanesinde (Nafiz paşa— Zühdü beyfihristi) nde ve (Zühdü bey) kısmında 541 numaralı 450 sahifelik bir külliyat.

2 — İstanbulda Millet kütüphanesinde. Divanlar arasında 93 numarada mukayyed 166 sahifelik bir mecmua.

3— Gaziantepte Hasırcıoğlu Ahmed Muhlisin (Hususî muhasebe baş kâtibi) elinde bulunan 375 sahifelik bir mecmua.

2 ve 3 numaralı mecmualardaki parçalar hemen 1 numaralı mecmuanın içinde vardır.

4—Bu üç kaynakta bulunmıyan ve Gaziantepteki cönklerden derlenen yirmi kadar parça.

Yazan: Ömer Asım AKSOY

(Devam edecek)