Bebekler iki ve bazan üç gün geçmeyince meme emmez sonra emmeğe başlar. Bebek yeni doğduğunda annelinin sütü gelmezse,, gelinciye kadar pekmezi yağda yumuşatıp çocuğa parmakla yalatırlar. Köylerde günün başka başka zamanlarında, çocuğun her ağlayışında emzirirler. (Bu da: Ağlamıyana mame vermezler, sözünü hatırlatır.) Köylerde bebek, doğduktan yedi gün sonra bir, kırk gün sonra da bir defa tuzlu su ile çimdirilir (— Banyo edilerek kırkı çıkarılır).

Bebeğin uykusu gelmezse: belinden bir ustra ile çizdirilir. (Böylece çocuk akıllı olur ve rahat dururmuş). Keza: bu inanışla ve bebeğin rahat yatması için, damar başlarından (bileğinden, ayak oynakları ve boynunun kökünden ensesinden) bir bez yakılarak dağlanır.. Bu maksatlarla, şehirlerde bazan bebeklere afyon kullandırılır,

B— Sütnine: Köylülerde belli başlı böyle bir kadın olmaz. Yalnız, çocuk komşulardan birine götürülerek emzirilir. (Süt gelmemesi) uzarsa, bu emzirme bazan ufak bir ücret karşılığında da başka bir komşu kadına da temin ettirilir.

VII— Al basması: Bu madde C. C. Güzelin 9 sayılı dergideki 6 rakamile gösterilen yazısında etraflıca anlatılmıştır. Ben de burada bir iki misal ile anlatacağım:

A— (Al basması) na,, Al bastı, ağırlık çökme üstüne ağırlık çökme,, de denir. Kâbus manasına gelir. Bu hal, loğusanın uyku halinde olur. Al karı, loğusanın gözüne bazan çok sevdiği bir kadın biçiminde görüldüğü de vakidir. Yani her halde korkunç bir kıyafette görünmesi şart değildir.

Bu hallerin bir örneği: bir hayali şekil veya heyulâ, erkek, kadın veya kız ile boğuşmalar duyulur, aynı zamanda anne yenildiği zaman çocuğunun üzerine saldırdığını görür gibi olur... Böyle bir (albasması) geçiren bir annenin bebeği mesela on gün sonra ölmüş olmalka, çocuğun ölümü buna atfedilir ve bu kanaat taşınır.

Al bastı şekillerinden bir örnek daha: Vaktile bir kasabada (H. kasabasında) bir loğsa kadın kocası evde olmadığı ve yalnız kaynanası olduğu bir gece lambayı söndürüp yatmış. Kadın uyuyunca bir kocakarının elinde bir mendili silkelemekte olduğunu görmek suretile korkmuş ve kendisini al basmıştır. Ve ,,O kim?,, diye bağırarak uyanınca, kaynanası: Kızım,, benim! diyerek kendisini korkudan kurtarmak istemiştir. Fakat sonra, o kadının dili tutularak ölmüştür. Ölürken dili bir müddet açılmış ve kendisine yenilmesi teklif edilen bir yemeği çiğnemek iştemişse de, ağzına alıp gevelemiş ve çiğniyememiştir. Ancak „Hakkmızı helâl edin! „diyerek ölmüştür.

Albastı çocuk doğmazdan evel, kadın gebe iken de olur. Kadının kocası evde bulunmayıp dışarıda olduğu zaman yalnız yatan, işsiz ve karanlıkta yatan kadında da olurmuş.

B— Al bağlama; Bu maddede, adı geçen yazının 6 numarasında etraflıca yazılı ise de, bir örneğini daha eklemek isterim. Kendisine çok hüsnü niyet beslenen, çok iyi adam olduğuna inanılan (derviş, şih, hoca, vs.) adamlara ve çok defa da (köylerde) aptallara ,,al bağla,, tılırmış. Al bağılayn adamın tarliği (takkesi) loğusanın başı altında konulup yatalınca al basması vaki olmazmış.

Al bağlıyan adam, eline bir kılıç veya başka bir silah alıp duvarlara, sağa sola çarparak bir takım sövmelerden sonra: ,, Bir daha benim silsileme, silsilemin silsilesine uğramıyacaksınıs kokumun olduğu yerde bulunmayacaksınız..,, dermiş.

VIII— İki loğusanın karşılaşması:

İki loğusa karşılaşırsa, biribirine kırkı basarmış ve bebekleri zayıflar, büyümezmiş. Bunun için, böyle iki loğsa karşılaşınca, birbirine iğnesini yermek veya öpüşmek lâzımmış.

(Arkası var)