Şıhcan mevkiini genel olarak hepimiz biliriz ama, neden Şıhcan denildiğini kaç kişi bilir, bilmem!

Galiba 1955 yılı idi. İnönü Caddesiniden Şenyurda giden yol kalvağının sağında bulunan Mobiloil Benzin İstasyonu henüz inşa halindeydi. Temel kazılırken bir buçuk iki metre derinlikte açılan bir gedikten rutubet kokan bir odaya rastlanmıştır. İşte bu oda, o semte adını veren Şıhıcan adındaki büyüğün yer altında kalan türbesine açılıyordu. Türbenin bulunma haberi duyulunca bir kısım halk buraya mum yakıp dilekte bulunmak için ziyaret ediyorlardı. Bende tesadüfen şu hadiseye şahit oldum. Merakla dar kapaktan karanlık ve loş odaya daldım. İçeri kalabalıkça idi. Kadınlı erkekli bir gurup uzunca bir sandukanın etrafına sıralanmış, dua ediyorlardı.

Türbe iki kısımdan ibaret olup, ilk kısım aşağı yukarı 5 6 metre ebadında bir oda, tavanı kubbe şeklinde örülmüş 4 metre yüksekliğindeki duvarlarında eskiden kalma kırık taş çıkıntıları mum yakmak içindi.. Tabanla duvarın birleştiği kısımda oturmak için taştan yapılmış kısımlar vardı. Senelerce toprak altında kalmasına rağmen sağlamlığından bir şey kaybetmeyen oda insana tuhaf bir korku veriyor. Odanın Güneydoğu kısmında bir kaç ayak merdivenle inilen ve içinde Şıhıcana ait sanduka bulunan mahal 2,5 metre eninde 6-7 metre uzunluğunda kayadan oyma bir tünel manzarası arzediyordu. Yüksekliği ise 2 metre ebadında vardı . Sandukanın etrafı tahta belbedden korulukla çevrili olup rutubet ve havanın zamanla tahribi neticesinde eksik kısımları dikkati çekiyordu Mezar şimdi toprağın altında tabiatın tahribi ile başbaşadır…

Not: Bu yazı, Gaziantep Kültür Derneği’nin 1961 yılında tertip ettiği bir yarışmaya katılan yazılardan biridir.