TARİHÇESİ

Türk dokuma sanayiinin Anadolu’ya 1071 Malazgirt galiplerile girdiği bazı kayıtlarda görülür. Osmanlı devrinde bu sanatlar devam ettirilmiştir. Aralarında çatma, kadife, belediboğası gibi bazı nevilerinin muayyen bölgelerde dokunmaları temin edilerek gelişmeleri yolunda muhtelif tedbirler alınmıştır. Bu tedbirlerin başında gedik teşkilatı gelir. Dokuma esnafı bazı yasalara tabi tutulurdu. Dokumaların kalitelerinin bozulmaması ve bölgeler dışında dokunmaması gibi Bu suretle yasaların devam ettirildiği müddet zarfında bu dokumaların en güzel en iyi örnekleri meydana gelmiş yurt içinde ve dışında o zamanda emsalleri arasında en kıymetli işlerden sayılmıştı. Bu teşkilât dışında el sanatlarından sayılan, çocuklar ve kadınlar tarafından meydana getirilen muhtelif dokumalar arasında çok eski bir geleneği olan kilimlere de rastlanır. Teşkilâtsız ve ekonomik endişeden uzak bu işlerin bugüne kadar devam ettiğini Gaziantep’in muhtelif yerlerinde görmekteyiz. Bir evin tefrişinde eşya taşıma işlerinde, zahire muhafazasında ve diğer bazı mahalli ihtiyaçlar için aşiret ve köylüler bu dokumalarda makina sanayiinin temin ettiği kolaylıkların henüz kilimlere kadar erişmemiş olmasıdır. Köylü kadınların çalışkanlığı ve bir sanat geleneğinin unutulmamış olması da bu işlerden anlaşılır. Gaziantep kilimleri arasında halılarımız gibi tanınmış olanları da vardır. Bunlar memleket, köy, aşiret, aile ve bazıları da dokundukları motiflerden birinin adını taşırlar. Dokumalarında kullanılan yün ipliklerinin cinsine ve boyaların safiyetine göre de kıymetlenirler. Gaziantep kilimlerinin güzelliğine başka memleketlerde tesadüf edilmez. Bunu iyi bilen bazı yabancı müteşebbisler ikinci genel harbden sonra bu işin ticarttine başlamış bulunmaktadırlar. Kilimlerimiz de halılarımız kadar güzel olduğu gibi içlerinde bir çokları aynı derecede dayanıklıdırlar. Gaziantepte toprak işlerinin sona erdiği zamandan sonra başlayan kilimcilik faaliyeti ilk bahara kadar devam eder. Genç kızlar başta olmak üzere en yaşlı kadınlara varıncaya kadar herkes bütün kış bu işle meşgul olur. Evvelâ evin ihtiyaçlarına ait parçalar dokunur. Daha sonra satışa çıkarılacak olanlara sıra gelir. Bazı yerlerde satış için dokunan kilimlerin uçlarına bir mavi boncuk eklenir. Bazı yerlerde ise zati ihtiyaçlar için dokunmuş olanların bir kenarına dokuyanın saçından bir parça eklenir. Bazan da kendi damgaları olan muhtelif motifler kullanırlar. Böylelikle bu kilimlerin hangi aşiret veya aile tarafından dokunduğu belli olur. Kilimciliğin Gaziantep’e ilk defa Halep’ten geçtiği rivayet edilmektedir. Bu arada bu sanat dalının işçiliği Türkler tarafından, sermayedarlığı ise Ermeniler tarafından yürütüldüğü söylenmektedir. 1336-1337 Antep harbinden sonra Ermenilerin Antep’ten tamamen ayrılmaları üzerine bu sanatın sermayedarlığı da Türklerin eline geçmiştir. Antep’te kilim dokumacılığı ilk defa köylülerimizin giydiği aba denen bir nevi motofli kilim örneğinin devam etmesile gelişmiştir. Bunlar temamen temiz yünden iptidai büküm usullerince çıkrık denilen bir araçla, kadınların bükdükleri iplerden işlenmiştir.

İPTİDAÎ İLK KİLİMLER

İptidai usullerle yünlerden ve yünlerin kaba kısımlarından bükülmek suretiyle kilim dokunmaya başlanmıştır. Bu şekilde 20 sene sonra arıntı deniler sığır tüyleri ve bilumum elde edilen hayvan tüyleri, keçi kılı ve tiftikleri katılmak suretile kilim imaline devam edilmiştir. 1935 yılına kadar arıntılarla yapılan kilim imali bu şekilde devam etmiştir. 1935 senesinden sonra fabrikalarda bükülen yün iplerinin altına dökülen tarak altı ile pamuk ve birazda yün karıştırılmak suretile fabrika imali ip yapılmaya başlanmıştır. Aynı malzemelerle eski usulle halaçların atması ve çıkrık denilen vasıtalarla ip haline getirilip kilim dokunmasına devam edilmiştir. Fabrikalarda bükülen iplerin bir kısmı temiz yünden yani yapağıdan, bir kısmı ise yukarıda izah edilen malzemelerden katıl mak suretile ikinci mal denilen ip imal edi'meye başlanmıştır. 1938’de bildiğimiz eski telisler ve fabrika sisleri içine bir miktar arıntı katılmak suretile kilim yapımına devam edilmiştir. 1951 yılında doğrudan doğruya fabrikalardan dökülen tarak altının içine az miktarda kıl ve telis katılarak ip imaline başlanmış, 1955’te ise tamamen içerisine bir şey katmaksızın telisten ip yapılmıştır. Bunlar elde bükülen iplerdir. Bugünkü durumda ise ipler üç kısma ayrılmıştır:

1 - Eski çorap, ceket ve bezleri yün den imal edilen fabrika bükümü ipler.

2 - Yine fabrikalarda eski paçavralara telis pamuk katılmak suretile elde edilen.

3 - E'de bükülen temamen telis ipleri. Bu durumda arıntı denilen madde ortadan

(Devam edecek)