İşte pek uzak olmayan günlerden kalan mesnevi (Hicaz) makamında bir türkümüz. Alieben’de bir zamanların Çil Sakıp’ın kahvesi diye adlandırılan Dere boyunda yakılan popüler türküyü Karakabir II. Asri sokak No: 24 de oturan arkadaşımız Hanili Kolluş’tan şu şekilde tesbit edebildik.
Patıcandan kadeh oyar
Pirpirimden karnı doyar
İspirtoya bol su koyar
Biz Allebenin berduşuyuz
Allebenin demkeşiyiz
Değirmen boğazı yurdumuz
Kimseye yoktur borcumuz
Koska Mustafa kolcumuz
Biz Allebenin berduşuyuz
Allebenin serkeşiyiz
İspirtoya bol su kattık
Çalı diplerinde yattık
Malı mülkü toptan sattık
Biz Allebenin berduşuyuz
Allebenin demkeşiyiz
Şimdi yazacağımız parçayı yine Hanifi Kolluş’tan tesbit ettik. Bu türküyü 11 radyomuzda Güneyin sesi ekibi yanlış okuyordur, aslı aşağıdadır:
Değirmen üstü şak şak yar yar yar yar yandım
Küsülü isen barışak can meyro can meyro canan meyro
Aramızda dağlar var yar yar yar yar yandım
Mektubunan konuşak can meyro canan meyro
Değirmene taş koydum yar..
Ben bu yola baş koydum can meyro.
Meyro senin yüzünden yar..
Adımı sarhoş koydum can meyro..
Değirmenin bendine yar..
Döner kendi kendine can meyro..
Meyro bir gül sokunmuş yar..
Yakışmıyor kendine can meyro..
Meşhur deli Emine’nin türküsünü de arkadaşımız Hanifi Kolluş’tan derlemiş bulunuyoruz. Kendisi bu türküyü kimden ne vakit öğrendiğini hatırlıyamadı. İçinde bulunduğumuz mevsimle ilgili oluşuda iyi bir tesadüf:
Bağa gider üzümleri getirir
Salkımın anbarlara indirir
Tenesini gelinlere yadirir
Gözlerin kör ola Deli Emine
Eski gelin kötü idi yenisine ne
Kayada oturmuş darı kavurur
Halına bakmadan burun kıvırır
Gelinlere ken edip oğlan doğurur
Gözlerin..
Eski gelin..
Şimdi takdim edeceğimiz Gelin karşılamasını 25 senedir bilen Sabiha Yüksekbilgili’den derleyen Aliye Yüksekbilgili’dir. Halay tarzında da söylenebilen Gelin Karşılaması şöyledir:
Giydiyin atlas
İğneler batmaz
Yalınız yatmaz
Sevdiğim, canım
Sen hoş geldin
Sen sefa geldin
Giydiyin aldır
Al dudak baldır
Saracak yardır
Canım hoş geldin
Sen sefa geldin
Giydiğin yeşil
Eteğin döşer
Yakıp yakışır
Sevdiğim canım
Sen hoş geldin
Sen sefa geldin
Giydiğin beyaz
Geceler ayaz
Bu da bir miraz
Sevdiyim, canım
Sen hoş geldin
Sen sefa geldin
Giydiyin telli
Yar ince belli
Canım hoş geldin
Sen sefa geldin
Türk Halk musikisinde Köroğlu, Dadaloğlu, Genç Osman gibi her vilayette söylenen bazı müşterek parçalar vardır. Yazacağımız Leylem uzun havasıda bunlardan biri olup, Gaziantep merkez ilçe ve dolaylarında şu sözlerle terennüm edilir. Gaziantep Şehitler Caddesi 395’de ikamet eden bay Yaşar Özbirecikli’den derlediğimizi aynen naklediyoruz:
Leylam kalk gidelim uy uy aman oluyor akşam
Dağlardan iniyor uy uy aman kınalı tavşan
Varmı benim gibi uy uy aman yârına kavuşan
Demedim mi Leylam sonumuz ayrılık
Yine melul mahsun ağlasın leylam
Leylam kalk gidelim yolumuz uzak
Yolumuzada kurmuşlar demirden tuzak
Başımıza gelenleri romana yazak
Nakarat: Demedim mi..
Leylam kalk gidelim Hacı köyüne
Kurbanlar alayım kaşla gözüne
Hiç raslamadımda böyle oyuna
Nak. Demedim mi..
Leylamın odası halı döşeli
Leylamı kaçırdım gece yarısı
Bizi berat eder Halep valisi
Nak. Demedim mi..
Mahkemeye vardımda Leylam söylemez
Söylesede Leylam göz yaşını silemez
(Korkarımda Leylam beni dinlemez) Hançer alıp sinesini dağlamaz
Nak. Demedim mi..
1. Gaziantep Halk oyunları Festivaline şehrimiz Halay ekibinin söyleyip Halay sektiği Gaziantep Halayını ekip mensubu birkaç arkadaştan mısraa mısra iki kıt’a olarak derleye bildik:
Git kaleden kar getir hele yar yar yar
Mendiline sar getir şinanay nay nay
Mendilin tersi kokar hele yar yar yar
Altın tasa koy getir şinanay nay nay
Tarladan gel tarladan hele yar yar yar..
Altın dişi parladan şinanay..
O altın diş değilmi şinanay..
Bekârları ağlatma şinanay..
(Devam edecek)