(Sayfa 109’dan devam)

İlk defa Musa ÇELİKTÜRK’ten duyduğumuz bir uzun hava. Parçayı Hanifi KOLLUŞ’tan yazdık. Hanifi ağanın naklettiği bir de hikâyesi var: Türktepeli Ali namı ile maruf bir delikanlının annesi, yine aynı semtte oturan Halil’in annesiyle dil kavgası ederler. Halil’le Türktepeli Ali sıkça konuşan iki arkadaştırlar. Halil, Ayşe Bacı der, Ali’nin annesine, aldırma dargınlığı kaldırın, yine eskisi gibi olun derse de nafile. Ve netice Türktepeli Ali’nin, Halil tarafından vurulması ile sonuçlanır, iki arkadaş bostan arasına içki içmeye giderler ve annelerinin ağız kavgalarından söz açılır. Sarhoşluğunda tesiriyle birbirlerine girerler. Uzun hava Ali’nin ağzından söylenmiştir. Hanifi KOLLUŞ bu uzun havayı 16 yıldan beri bildiğini söylüyor:

Araya araya pazarda buldum

Bostana inerken arkadaş oldum

Kendi bıçağımla kendim vuruldum

Nak.

Vurma Halil vurma biz arkadaşız

Arkadaş değil biz öz kardeşiz

Babam bana vur dedi de vurmadım.

Halil senin gençliğine kıymadım

Millet hastanesine gelmedin

Nak.

Vurma Halil....

Kalkın kızlar kalkın çıramı yakın

Sevdiğim eline kınalar yakın

Cenazem geliyor, adet bakın

Nak.

Vurma Halil.. .

Umumiyetle Anadolu Halk türküleri Rumeli türküleri kadar parlak ve zengin değildir. Özellikle Gaziantep’te yakılan türküler içinde aynı durum bahis konusu olup, yazacağımız türkü Gaziantep’in lirik türkülerinden olması bakımından örnek bir eserdir. Türküyü Ferit GİNOL Hocamızın korolarından birinde söylemiştik.

Gideceğim gurbet eldir

Ya gelinir ya gelinmez

Her güzele meyil verme

Ya sevilir ya sevilmez

Gel hey gel hey gel hey

Her güzele meyil verme

Meyil verme her güzele

Ya sevilir ya sevilmez

Nak.

Gel güllüm gel

Gel tellim gel

Gel nazlım gel

Gel hey gel hey gel hey

Gel hey gel hey gel hey hey

Has bahçenin gül ağacı

Gül ağacı has bahçenin

Kimi tatlı kimi acı

Benim derdimin ilacı

Ya bulunur ya bulunmaz

Nak.

Gel güllüm gel..

Deryalarda yüzer bahri

Doldur ver içeyim zehri

Zalim gurbet elin kahrı

Gurbet elin zalim kahrı

Ya çekilir ya çekilmez

Nak.

Gel güllüm gel..

Hanifi KOLLUŞ’un Bayram Ağadan yazdığı bir uzun hava. Kürtdağlı Halil ağadan bahsediliyor.

Halil ağayı dersen Kürt dağının ulusu

Kolunu çekerdi Halep Valisi

Bir kılıçla aldı koca Kilisi

Kilis benim der Hacı Ömer oğlu

Bir çadırı varda yedi direkli

Öğünü, çıkarda ballı direkli

Halil ağayı dersen çatal yürekli

Kilis benim der koca Ömer oğlu

Bir yanıda kara çalı geçilmez

Bir yanıda asker sarmış kaçılmaz

Göz görerek dolu zehir içilmez

Kilis benim der Hacı Ömer oğlu

İşte bir yanık hava daha. Gaziantep halk musikisi parçaları komşu vilayet Urfa’nın türküleri kadar ses bakımından sanatkârane değilse de pek, mana yönünden daima Urfa’lıları geride bırakmasını bilmişlerdir. Halk sanatkârlarımız, Urfalıların musiki bahsinde bu kadar ileri olmalarına çeşitli sebepler gösteriliyorsa da bize bay Halil KARADUMAN’ın naklettiğine göre eskiden saraydan sürgün olan musikişinaslar Urfa’ya gönderilirmiş, doğru ise bizce tesiri büyük olmuştur.

Yazacağımız parça Gaziantep Halk musikisinin en renkli havalarındandır:

Antebin etrafı gül ilen diken

Ayrılıktır, benim belimi büken

Sinemi sinene saraydım derken

Felek bizi nazlı yardan ayırdı

Bağrımı verdimde binek taşına

Kim karışır bu mevlanın işine

Bizi kınayanın gelsin başına

Felek beni nazlı yardan ayırdı

Yukardaki parçayı Gaziantep lisesinin tertiplediği bir gece şenliğinde bir hanım arkadaş okumuş ve bağlamayla da Osman eşlik etmişti.

Gaziantep Halk Musikisi parçalarından birde “Çulha Çukurda Mısın, Kaygıda Fikirde misin” diye başlayan neşeli bir parça var ama tamamını tesbit edemediğimizden şimdilik yazmıyoruz.