Gaziantep şehrinin kiliseden bozma bir Ceza ve Tevfik evi vardır. Buraya en az beşyüz mevkuf ve mahkum sanki eşya gibi istif edilmiştir. Bu mahkum ve mevkuflar tahtadan bölmeli kovuşlarda yatarlar, aynı yerde yemek pişirirler ve aynı yerde oturup konuşurlar. Çalışmak yoktur. Çocuklar hariç, diğerlerine okuma ve yazma da öğretilmez. Fakirlere arada sırada dağıtılan helva gibi yiyeceklerden başka yemek de vermek mümkün olmamaktadır.

Sayın okuyuculara sorarım: Bir insan ne kadar dürüst, çalışkan ve sanatkar olursa olsun, uzun müddet çalışmadan oturursa tembelleşmez mi? Sanatında beceriksiz olmaz mı? Kötü alışkanlıklar edinmez mi? Dedikoducu ve cemiyet düşmanı olmaz mı? Bir çok misalleriyle ortadadır: Belalıları uslansınlar diye hapishaneye tıkıyoruz, bir de bakıyoruz ki aynı insanları eskisinden daha belalı olarak karşımızda buluyoruz. Halkımızın her gün canını yakan, emniyetimizi, jandarmamızı, mahkemelerimizi en çok uğraştıran insanlar, Gaziantep hapishanesinin diğer adı ile kötülükler mektebinin yetiştirdiği talebelerdir.

Gaziantep kötülükler mektebi, geçmiş yıllarda daha azılı talebeler yetiştirirdi. Bundan 4-5 sene önce hapishanenin içinde korkmadan dolaşmak, hapishane müdürünün dahi kârı değildi. Son söz, en kabadayı ve ölümden korkmuyan mahkûmlardan kesilirdi. Diğer mahkûmlar bu reislerin uşakları idiler. Reisler hapishaneyi kendi aralarında paylaşmışlardı. Günün birinde bu memlekete İsmail Oktay isminde bir Bas savcı ile İbrahim Kara adında bir gayretli hapishane müdürü geldi. Bu iki insan astığı astık, kestiği kestik, reis mahkûmlara karşı amansız bir mücadele açtılar ve reisleri tepelemiye muvaffak oldular. Gaziantep hapishanesinde nizamı tesis ettiler. Bunu diğer islah hareketleri takip etti. Hemde bu islâhatı ayda 100 ilâ 150 lira arasında ücret alan ve geçim zorluğu sebebiyle vazifelerini ilk fırsatta terketmeğe hazır gardiyanların yardımı ile yaptılar. Hapishane bugünkü temizliğine ve muntazamlığına kavuştu. Yeni Hapishane Müdürü İzzet Sezginer’de yapılan islahatı geliştirmeye çalışmaktadır. Vazifeliler bu kiliseden bozma gayrimüsait binada mümkün olanı yapıyorlar. Gazianteplilere kötülük öğreten okulun yerine bir islâh müessesesinin alabilmesi için, her şeyden önce iş esasına göre kurulmuş modern bir bölge cezaevi binasına ihtiyacımız vardır. Yeni cezaevinin yapılmasına kadar, ilk iş olarak mevcut hapishaneyi, binanın altında bulunan Belediyeye ait dükkânlarla genişleterek iş esasını tatbik etmek ve mahkûmların ahlâkî eğitim ve öğretimlerine büyük önem vermek gerekmektedir.

Bir çok memleketlerin aydınları, okullar kadar hapishanelere de önem verirler. Çünkü, en çok eğitime ve terbiyeye muhtaç olan kimselerin toplandığı yerlerden birisi de hapishanelerdir.

Türk vatandaşlarının büyük çoğunluğunun okul yüzü görmeden; sadece ailesi ve muhitinin yardım, şevkat ve terbiyesi ile yetiştiğini hepimiz biliyoruz. Yine hepimiz biliyoruz ki, Türk milletinin fertleri bir çok milletlerin fertlerinden daha fazla cemiyetin nizamlarına hürmet ve itaat eden insanlardır. Suç işliyen vatandaşlarımızın büyük çoğunluğu tahsillerinin noksanlığından ziyade, ailesi ve muhitinin yanlış telkinlerine kapılarak veya ailesinin şevkatinden, yardımından ve terbiyesinden mahrum olarak yetişmiş insanlardır. Bunlardan çoğunun bir mesleği yoktur ve çok fakir insanlardır Bu betbaht insanları, dört duvar arasında kendi hallerine bırakarak sefalet, açık ve çıplaklığın terbiyesine terkederek, hasta ve dejenere olarak cemiyete atılmaktan kurtulmamız lazımdır.

Avukat Hulûsi YETKİN