Sayın Antepli, Kilisli, Nizipli, Baraklı, Oğuzeli’li, Araban’lı, Yavuzeli’li, Besnili, Halfetili, Hilvanlı, Birecikli, Suruçlu, Harranlı, Urfalı hemşehrilerim…

Hepimiz dünyanın en büyük nehirlerinden biri olan Fırat’ın iki yakasındaki şehir ve köylerde yaşıyoruz. Önümüzden derya gibi su akıp gidiyor; biz Barak ovasında, Araban, Suruç, Harran ovalarında susuzluktan günlük ekmeğimizi zor çıkarıyoruz. Kaderimizi yağmura bağlamışız. Yağmurun bol olmadığı senelerde köylümüz ve şehirlimiz sıkıntıdadır. Hepimiz birleşip koca Fırat’ın bol suyundan istifade etmeyi ısrarla istemiyoruz.

Çoğumuz tezek kullanıyoruz. Dağlarımızda orman koymadık yaktık, güzel yurdumuzu çöle çevirdik. Yurdumuz çöl oldukça kuraklık da artıyor. Ucuz enerji olmadığından sanayiimizde hızla gelişemiyor. Yaşadığımız köy ve şehirlerin çoğu gece olunca elektrik azlığından bir ölüm sessizliğine bürünüyor. Koca Fırat’ın suyundan enerji istihsali için birleşmiyoruz.

Medeni ülkelerin insanları kullanılmaya hazır bol enerji ve bol su sayesinde refah içinde yaşıyorlar.

Bizler ise, son on yılda birçok imkânlara kavuşmamıza rağmen bütün gün didişiyoruz; Fakat çoğumuz henüz refaha kavuşmuş değiliz.

Bugüne kadar bol enerjiye ve bol suya kavuşmuş değilsek, bütün kabahat bizlerindir. Fırat barajı davasında hepimizin birlikte hareket etmesi gerekiyor. Münferit hareketlerin ise işe yaramadığını hadiseler isbat etmiştir. Mesela: 4 Mayıs 1946 tarihinde Gaziantep’e gelen Bayındırık Bakanına C.H.P İl İdare kurulu tarafından sunulan dilekleri birlikte okuyalım:

Fıratta Yapılacak Barajla Barak Ovasının Sulanması

A- Irak Hükûmetile yapılan bir anlaşmaya göre Dicle ve Fırat nehirleri üzerine baraj yapılacağı öğrenilmiştir.

B- Fırat üzerinde yapılacak barajla en müsait yer Birecikle Halfeti arasıdır.

C- Irak Ovalarının başlangıcı Birecik önlerinden başlar. Fırat boyunca Karkamış’a, Nizip ve Akçakoyunlu’ya kadar uzanır ki bu saha Barak Ovasıdır.

D- Barak Ovası çok verimli ve bilhassa pamuk yetiştirmeğe son derece müsaittir.

E- Eskiden burası Fırat’a açılan ve hala izleri mevcut olan cetvellerle sulanırmış. Elyaflı ince, her tarafta çok makbule geçen pamuk yetiştirilirmiş.

F- Bu bereketli vatan parçası sulanacak olursa Türkiye’nin belki de ikinci bir Çukurova’sı olacaktır.

Başka Bir misal verelim: 1 Ekim 1946 tarihinde Gaziantep’e gelen devrin Cumhurbaşkanına sunulan Gaziantep Demokrat Parti İl İdare heyeti dilekleri şöyle idi:

Birecikle Rumkale Arasında Büyük Bir Baraj ve Elektrik Santralı Yapılması

(Eski Yunanlılar devrinde dünyanın en iyi kalitede ve en mebzul pamuk yetiştiren ve Pambika adile anılan şehir haberleri (Halep’le Birecik arasında) ilimiz civarında bulunmaktadır. Bu itibarla Birecik’le Rumkale arasında bir baraj yapıldığı takdirde yazı köylerimiz, Barak ve Suruç ovalarımız sulanabilir. Bu suretle memleketimiz kısa zamanda Türkiye’nin en büyük pamuk istihsal mıntıkalarından birisi haline gelebilir.

Anteb’in iklim vaziyeti, yol kavşağı üzerinde oluşu ve ham maddelerinin tenevvüü itibariyle bugün bile hatırı sayılır küçük sanayi şehridir.

Şark ve güney Anadolu’nun sabun, zeytinyağı, dokuma, üzüm, pekmez, kilim ihtiyaçlarını fazlasile tedarik ve istihsal etmekte bulunan Gazi yurdun mevcut teşkilât ve vasıtaları geniş ve ucuz elektrik sayesinde pek kısa bir zamanda makine sanayiine geçebilir.

Yukarıda bundan 14 sene evvel istenen dilekleri birlikte okuduk. Bu dileği fert fert, senelerden beri tekrar edip duruyoruz.

11 Nisan 1960 günü̈ Urfa’nın Kurtuluş Bayramı idi. Halkın ve bilhassa Harranlı köylülerin evlerine ışık, tarlalarına suyu nasıl candan istediklerini merasime iştirak eden Gazikent Gazetemiz heyecanla yazıyor.

Şimdide nazarlarımızı Kilis’e çevirelim. Kilis’in yanı başında Barak ovası boş duruyor. Kilis’te ise sık nüfus toplanmış, işsiz çok, kaçakçılık önlenemiyor; mayın tarlalarında her gün birkaç vatandaş can veriyor. Kilis’te çıkan bir gazetede M. Akalar isimli bir Kilisli sanki yalvarıyor: Kilis’te tekstil fabrikasının acele kurulmasını istiyor. Bölgemizde iyi pamuk yetişir diyor, Kilis’te işsiz çok, kaçakçılığı ancak vatandaşa yeni iş sahaları bulmakla önlüyebiliriz diye büyüklerimizden dileklerde bulunuyor.

Sayın hemşerilerim, görüyorsunuz ki münferit dilekler işe yaramıyor. Bu en büyük davamızda parti farkı gözetmeden hep birlikte hareket etmeliyiz.

Bazı aydınlarımız kötümserler. Fırat’a baraj kurmak çok para ister, devletimiz bu parayı harcamayı göze almaz diyorlar. Bu aydınlara soruyorum: Her gün bir az daha çöl olan, her gün biraz daha susuzluğa gittiğimiz; nüfusumuzun ise arttığı bölgemizde bol su, ucuz enerjiye kavuşmazsak çoğumuza göç gözüküyor. Göç mü edelim? Ama nereye? Birbirimizi mi kıralım? Bol suyu bol enerjiyi temin etmeye mecburuz. Hirfanlı, Sarıyar, Seyhan gibi dev barajları yapan devletimiz; Fırat barajını da süratle yapabilir. Yeter ki biz istemesini bilelim. Bu davada birleşelim. 1.000.000 insanın bütün istikbalinin bu baraja bağlı olduğunu devlet adamlarımıza her vesile ile duyuralım. Fırat nehrinin iki yakası sulanır ve enerjiye kavuşursa, Türkiye’ye ve sağlayacağı büyük faydayı izah edelim. O zaman her Türk vatandaşı Fırat barajı davasında bizimle birlik olur.

Birecik’te anlattılar. Bir Alman mühendisi ilk defa gördüğü̈ Fırat nehrini hayretle baktıktan sonra, yarım yamalak Türkçesiyle yanındaki Türk’e dönüp sormuş:

- Bu su böyle daim akar, akar?

- Evet akar.

- Sizde böyle... gibi bakar bakar? demiş. Biz halâ bakmakta devam ediyoruz.

Antepliler iyi bilirler: Demiryoluna, Birecik köprüsüne, karayollarına kavuşmanız, hep birlikte istememizle mümkün olmuştur.

Sözün kısası: Yurdumuza gelen her siyaset adamına tercihen kuraklıktan, bol su ve bol enerji ihtiyacımızdan bahsetmeliyiz. Toplantılarda ilk ve son sözümüz Fırat barajı olmalıdır. Yayınlarla halkımızın bu candan dileğini büyüklerimize duyurmalıyız. Kuraklıktan başka türlü kurtulma imkanı var mıdır? Refaha kavuşmak için başka en hal çaresi olabilir?

Avukat Hulusi YETKİN

(Yeni Adım Gazetesi’nden)