Bir memlekete gelen turist o memleketin özelliğini teşkil eden değişik hususiyetlerini görüp öğrenmek ister. Bu hususiyetlerin bir kısmı ise memlekette yaşayan insanların örf ve adetlerine bağlı davranışlardan meydana gelmektedir.

Folkloru teşkil eden davranışların ilk yaratısı bilinmez. Bu o beldenin sakinlerinin hepsinin malı olmuştur. Mantıklı veya mantıksız inanışlar, oyunlar, beldeye has hikâye ve masallar muhitin folklorunun çeşitlerini teşkil ederler. Bunlardan biri görülür veya işitilirse muhakkak o beldeyi akla getirir.

Turizm cemiyetlerinin bir vazifesi de folklora ait bu özellikleri toplayıp kıymetlendirmek ve hoşa gidecek bir şekilde turistlere arz etmektedir.

Gaziantep’i tanıtma ve turizm cemiyetinin milli oyunlar kolu bundan birkaç ay önce büyük fedakârlıkla Türkiye’nin belli başlı mıntıkalarının milli oyunlara ait folklorunu göstererek bir ziyafet çekmişti. Bu arada Gazi şehrin zengin çeşitli oyunları da alkışlanmış ve büyük takdir toplamıştı.

Ben bu yazımda oyuna ait olan folklordan ziyade sağlıkla ilgili folklara temas etmek istiyorum. Hepimiz biliriz halk arasında çeşitli sağlık mevzularına çeşitli davranışlar vardır. Bu davranışların ilk yaratıcısı bilinmez. Fakat bu mevzu ile alakalı kimse tarafından işitilir veya görülürse” bu adet memleketin falan mıntıkasının adetidir” denecek kadar o beldeye özeldir. Mantıklı veya mantıksız olduğunu düşünmeden bu halk adetlerini toplayıp kıymetlendirmek lazımdır.

Ben daha önce bulunduğum Ankara bölgesinde bu adetleri toplamak istemiştim. Bunlardan bazıları tamamiyle akla ve mantığa sığmayan inanışlardı. Mesela doğacak bir çocuğun kız veya oğlan olacağını anlamak için hamile kadının başına tuz ekiyorlar, kadın başına tuz ekildiğinden haberdar olmuyor. Bu işlem yapıldıktan sonra ilk defa elini burnuna götürürse oğlu, ağzına götürürse kızı olacağına inanıyorlardı. Keza bir minder altına makas, diğerine bıçak koyuyorlar. Bunlardan haberi olmayan hamile kedin odaya girince” eğer bıçaklı mindere oturursa oğlu, makaslı mindere oturursa kızı olacak demektir. Diyorlardı. Kadının karnı sivri ise oğlan doğuracak, yaygın ise kız doğuracak inancı da bunlar arasında zikredilebilir. Görülüyor ki bu halk adetleri ve inanışları kısmen tenasül azalan, kısmen de davranışlarla alâkalı olarak uydurulmuş, ilim ve fen ile alakası bulunmuyan inanışlardır.

Bununla beraber tıptaki buluşların pek çoğunun esası, halkın ampirik olarak öteden beri kullanıldığı, inandığı davranışlardan çıkarılmıştır. Eğer yaralara peynir küfü dökmek âdeti, mühimsenip tetkik edilseydi, İngiliz Fleminkten önce, bir Türk hekimi penisilini bulmuş olurdu.

Bağırsağı düğümlenmiş hastayı tatar arabasında sarsaklayarak dolaştırıp iyi etmeye çalışmak, kalçası çıkan yaralıyı susuz kalmış eşeğin üzerine bindirip bağlayarak hayvanı çatlatıncaya kadar su ile doyurup, karnını şişirirken çıkığın yerine girmesini temin etmek gibi folklora girmiş adetlerde bir nebze olsun mantıki payı vardır Onun için gerek turistik yönden gerekse ilmi bir hakikati bulmak yönünden halk sağlığı ile alakalı folklora önem verip bunların toplanması çok faydalı olacaktır.