Başlangıç

Gaziantep mıntıkasında gözle görülen en yaşlı sedimanlar, sadece Sabun suyu seksiyonunda müşahede edilebilen, (?) Jurassic taçdinli formasyonudur. Yaşlı sahreler gözle görülememiş ve bunlar ancak Arıl ve Baafliyûn derin arama sondajları vasıtasiyle müşahede edilmişlerdir.

Mümkün olduğu nisbette mufassal bir rapor lıazırlıyabilmek için, Paleozoik ve daha yaşlı formasyonların satıhta görülebildiği, meselâ Tut ve Amanos dağları gibi civar mıntıkaların stratigrafik donelerinden istifade gerekmiştir.

Şunu tebarüz ettirmek gerekir ki, burada genç Mesozoik ve Tersiyer sahrelerle kaplı çok geniş bir saha bahis konusudur ve dolayısile jeolojik tarihinin ve yeraltı strüktürünün bizce yapılacak tefsiri pek mahdut ve pek dağınık jeolojik kontrol noktalarından istihraç edilecektir.

Prekambrien

Tut ve Aınanos’ta, Kambrien altındaki kum Ju ve killi sedimanlar muhtemelen bir çağın geniş bir deniz depozisyonel bölgesine aittir. Prekambrien’in mecmu kalındığı veya genişliği meçhul olmakla beraber, Amanos’taki seksiyon, üst ve alt uçları görülmeksizin, 1000 metre olarak tahmin edilmektedir.

Kambrien transgresyonunun vukuundan önce burada tektonik kabartı, erozyon ve peneplanasyon tam olarak devrini tamamlamış bulunuyordu.

Alt Paleozoik

Alt Paleozoik depozisyonel safhası, Tut, Amanos ve Derik’te müşahede edildiği veçhile, yaygın temiz kuars kum örtüsü ile başlamıştır. Kumların ardından aynı derecede yaygın karbonat dolomit «Chelf» depozisyonu takibetmiş ve bu depozisyon üzerinde adı geçen her üç yerde de doğrudan doğruya orta Kambrien tabakalarını ihtiva eden Paradoksid’ler bulunmuştur. Karbonat «Shelf» çevresini izliyerek daha aktifleşen tasman olayına, havalideki seri erozyon da katılınca, bazan flişe benzer karakter gösteren şeyi, şilt ve kumlardan müteşekkil kalın bir seksiyon halinde depozisyon meydana gelmiştir. Mezkûr seksiyon tam olarak bilinmemekle beraber, benzeri sedimantasyonun silürien sonuna kadar devam etmiş olması muhtemeldir.

Sedimanlar geniş bir sahayı kap- lıyan ve muhtemelen bir parajeosenkli- nal teşkil eden, Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Suriye’nin lâakal büyük bir kısmını işgal etmiş olan, bir basene depo edilmiş gibidir. Sedimanların menşei bilinmemekle beraber Çelikan ve To- roslar’ın başka kesimlerinde aflöre, bol mikalı metemorfiklerin kaynak teşkil et mesi ihtimal dahilindedir.

Kaledonien hareketlerin Silürien sonunda vukubulmuş olması hatıra gelmekle beraber, bu husus müşahedelerle çok az miktarda desteklenmiş bulunmaktadır.

Antitoroslar’da Silürien ile Devonien arasında açısal diskordans 1941 de Blumenthal tarafından rapor edilmiştir. Lâkin Amanos’ta açısal temas müşahede edilmemiş ve Arıl’de Paleozoiklerin hemen hemen düz olduğu kaydedilmiştir.

Bafliyûn’da Mulussa kalkeri ile altındaki grovaklar arasındaki açısal temasın tektonik mi, yoksa sedimanter mi olduğu belli değildir. Grovakların yaşı da meçhûldur ve Prekambrien olmaları el’an ihtimal dahilindedir.

Arılde Silürien ile Trias arasında müşahede edilen boşluk, buranın üst Paleozoik depozisyonuna mevzu olduğunu, bilâhare mezkûr depozisyonun kaybolduğunu hatıra getirmekle beraber, açısal diskordansın yokluğu yaşlı Paleoziklerin Kaledonine tafrojenik hareketlerine mâruz kaldığı yolundaki tefsir tarzını benimsemiştir. Bu çeşit ha- retlerin düz, yahut eğik kabartılara yol açması ve depozisyonun böylelikle sınırlanması veya yer değiştirmesi muhtemeldir. Gaziantep mıntıkasındaki kabartılardan başka, graben suretinde deprosyanların da teşekkülünü teyid edecek deliller şimdiye kadar müşahede edilmemekle beraber bu ihtimal sarfınazar edilmeksizin, şimdi Gaziantep-Urfa plâtformu dediğimiz bir genel kabartının meydana gelmiş olduğu daha fazla ihtimal dahilindedir.

Üst Paleozoikler

VI. Bölgenin batı kesimindeki üst Paleozoik depozisyonuna ait bilgimiz, alt Paleozoike ait malûmata nazaran el’an daha kıt bulunmaktadır.

Bu bakımdan, üst Paleozoiklerin bulunamadığı Kâhta, Arıl ve Bafliyûn kuyularından deliller olumsuz çıkmıştır. Doğu Tut’ta Kretase esas kalkeri yaşlı Paleozoiklerle diskordans halinde olup, Permien, kumtaşı ve dolomit münferit aflörmanı Gölbaşı civarında müşahede edilmiştir.

Permien mercan ve brakiopod kalkerleri Kızıldağ ve Gaziantep batısında egzotik bloklar halinde görülmüştür. Devonien sadece Amanoslar’da Hasanbeyli’de müşahede edilmiştir.

Bleser’in 3000 m. yi aşkın kalınlıkta Devonien-Permien karbonatlarını ölçmüş bulunduğu Kilikya Torosları’nda Feke'den bir üst Paleozoik «trough» mihverinin geçmiş olması ihtimal dahilindedir. Muhtemelen bahis konusu «trough» kuzeydoğu-güneybatı yönlü olmalıdır, zira Devonien depozisyon Amanuslar’da bariz olarak azalmakta ve bizce bilindiği nisbette Gaziantep- Urfa plâtformunda bulunmamaktadır.

Çelikan-Malatya yolunda iyi görünen Toroslar’ın çok kalın karker-dolomitleri M.T.A. jeologları tarafından Permo-Karbonifer olarak tarif edilmiştir. Bunlar sarih olarak iyi gelişmiş bir karbonat «shelf» depozisyonu olup esas «trough» güneydoğusundaki ön plâtform eteklerinde teşekkül etmiş olabilir. Pehnik’te (Gölbaşı) kum ve dolomitlerin, şartların denizden karaya doğru bozulmasından husule gelmiş olması muhtemeldir. Aynı şekilde Kızıl dağda koralifer kalker de sahile yakın

(Devam Edecek)