TÂBİRLER – KLİŞE CÜMLELER – MEŞHUR SÖZLER

Balı burnundan mı akıyor? (O kadar müreffeh olmadığı malûm)

Barğın bad aşık mı? (Kalbin ona mı bağlı? Ayrılmaz mısın?) [onunla bağrın badaşık mı?]…

Baş ağır, - kulak sağır. (Konuşulanı işitmez; söyleneni anlamaz). [Sağır olmakla beraber anlayışı da kıt olan kimseler hakkında], -

Baş bellisiz, meydan ıssız. (Öyle bir cemaat ki orada kimin baş olduğu belii değil; ortada aklı başında kimse görünmiyor),

Başı büyük. (Fena işler daima kendisinden bilinen adam).,

Başı göl, ayağı sel. (Başı boş, istediği gibi gezip dolaşıyor. Uveya dolaşsın).

Başıma bitti. (Bana musallat oldu).

Başımı, beynimi yidi... (Bir mesele için bana mütemadiyen müracaat etti, durdu. Beni usandırdı).

Başımın boyrasını yakayım. (Başımın çaresine bakayım).

Başında kavak yeli esiyor. (Daha pek genç ve tecrübesiz... Kendi havasında... Geleceği düşünemiyor).

Başını gün yiyor, ayağını yer. (Baş açık, yalın ayak... Güneş altında, toprak üstünde çalışanları tavsif için). [Misal:

Ne taabla anı cemeyledi ol biçare

Başını gün yidi çak etti ayağım tiken

-Gaziantep şairlerinden Dürri-

Baş kaha. (Sureti mahsusada). Baş kakıncı. (İtap ve serzenişi mucip şey). Baştan kara. (Hariçle alâkasını kesmiş, kendisini mühim bir şeye vakıf veya terketmiş; onun içinde yuvarlanmakta). [Misal: Çok hasta, baştan kara yatıyor. Diğer misal: İmtihanı yaklaştı, baştan kara çalışıyor]. Baştan kıça bihaber. (Baş bellisiz, ayak bellisiz… Kimsenin kimseden haberi yok).. [Kıç: Gaziantepte ayak demektir].9... bayram fazla görmek. (Daha yaşlı olmak) [Misal: bu hususta benim tecrübem daha fazladır; ben senden üç bayram fazla gördüm]. Benden duymuş gelme! (Benden duymuş olma… Öyle görünme!). Benim gönlümden geçermiş; senin gözünde uçarmış. (Meğer bu işe sen benden daha iştiyaklı imişsin). Banimle Haşan Paşalı. (Benimle dargındır).4Bey yürümezse aptal yürür. (Sen azamet göstererek benim ayağıma gelmezsin ama, ben tevazu göstererek senin ayağına giderim). [Birinci ve ikinci şahıs arasındaki muhavereye münhasır değildir: O sana gelmezse sen ona git veya “o bana gelmezse ben ona giderim” gibi manalar için de kullanılır].Bilece mübarek ola! (Sizinki de beraber mübarek olsun). [Bayramınız mübarek ola!” nın karşılığı]. Bir ayak gelmek. (Çıkışmak, verip veriştirmek, "birisinin hakkında atıp tutmak). [Misal:

Keserim başını ey. hâme bu işten el çek

Bir ayak gelme muaşşîrlere de açma dihen:

Parasızlıktan olup ekseri diltenki maaş.

Kısmeti hatır için köyleri eyler mesken

Der hele bu senelik zâdü zahirem tuttum

Çekilir ise de mahpeste biraz derdü mihen

Kıyma, yağ parası geçmezse de nâçar elime

Pilâv olsun da biber ile yerim bîrugan

Görmemiş vakti sebavette ki san’at yapsın

Çekmemiş bârı felâket çeke düşine resen

Gaziantep şairlerinden Dürri]

Bir baş bağlamak. (Bir karar vermek, bir şeyin nasıl olacağını, ne olacağını tayin etmek).

Bir batman ekmekle bir it ayırtamaz. (Beceriksiz… En müsait şart lara malik olduğu halde basit bir işi başaramaz).

Bir de ki. (Velevki). (Misal: benden ödünç istedi. Param yoktu, vermedim. Bir de ki param olmuş; öyle batakçılara- veririni yim?].

Bir deliğe işemek. (Aynı gayeyi gütmek). [Hareketleri beğenilmiyen ve kendileri sevilmiyen kimseler için kullanılır. Misal: onların hepsi bir deliğe işer.]

Bir eli kan, bir eli katran. (Her fenalığı yapmıya muktedir, korkulacak adam). [Esasen “cinayet yapmaya da, leke sürmeğe de muktedir” demek olduğu anlaşıhyorsa da daha ziyade inat ve. iftiracı kimseler hakkında kullanılır].

Bir kantar barıta bir ateş basar. (Müsrif eli açık, mal kıymeti bilmez, maldan yana gözünde bir şey yok).

Bir yakadan baş çıkarmak. (Bir çatı altında toplu hayat sürmek). [Ekseriya birbirinden ayrı yerlerde yaşamakta olan hısım, akrabanın bir araya. toplanmaları hakkında].

Bir yanı yaylâ, bir yanı beyle. (Adilâne olmıyan muamele: kimisi müsamahaya mazhar, kimisi değil).

Bizim it size balta getirdi mi? (Tanımadığı kimseye münasebet al- mıyan bir müracaatta bulunmak halini ifade eder).

Bıyığın uzunsa borazan çal! (Vaziyetin müsaitse bu işi yap).

Boklu çamurluyu kınamış. (Kendi büyük ayıbına bakmdan başkası- nıri daha hafif olan kusurunu söyliyor).

Böyle bıyıklılar Hacce gidemez. (Bu kabîl adamlar iş başaramaz).

Boğazından düştü. (Ona, kısmet olmadı. Bunu yimek ona nasip olmadı). Boğazının uşumu. (Boğazını sever; daima güzel yiyecekler yer).

Boğazın olsun. (Afiyet olsun), [yahut “boğazın olal”].

Buğda ekmeğin yoksa, buğda dilin de mi yok? (Karşındakine muhtaç olduğu şeyi veremezsen bile tatlı dil ile gönlünü hoş etmelisin. Bu da zenginliğe mütevakkıf değil a!...).

Burnile yitiyor. (Beğenmiyor, tenezzül etmiyor).

Burnu kanamış gibi. (Başını yerden kaldırmıyarak, aç gözlülükle yiyor.)

Burnu koku, yiv almıyor. (Muaşeret âdabına riayet etmeyen ve görüştüğü kimsenin zaruretlerini takdir etmeyip onu iz’aç e- decek kadar düşüncesiz, saygısız veya anlayışsız olan hakkıdna).

Burnundan kıl aldırmıyor. (Gayet hassas, çok alıngan; en ufak bir hareketi, işine müdahale farzederek sinirleniyor). Hürmet ifade etmiyen bir deyimdir].

Burnunu kırmak. (Gururunu kıracak ve ders verecek sert bir muamele

ile hırpalamak).

Barnunu öfelemek. (Burnunu kırmak), [Burnunu kırmak, daha ziyade

katîve kısa bir hareketle olur. Burnunu öfelemek uzun süren devamlı bir hırpalamayı ifade eder].

Burun boğaz etmek. (Surat asmak, çehre hareketleriyle memnuniyet.

sizlik izhar etmek).

Can dermanı mı? [Neden o kadar az veriyorsun?]

Canım asmande kaldı. [Endişe ve kâyğı içinde kaldım].

Canım övüşlük vermedi. [Merakıma elvermedi; rahat edemedim; dura- madım].

Canim yoksulluk, gözüm yoksulluk, yat ilk akşam, kalk kuşluk!

[Züğürtlerin mizahî tesellisi yoksulluk ne güzel şey; insanın

hiç bir kaygısı olmaz. Ne akşam geç vakte kadar meşguliyet,

ne sabah erken mühim ve ^müstacel bir iş... Bol ‘ bol uyku istirahat...]

Carıs olmak. [Rüsvay olmak].

Arkası var

Ömer Asım AKSOY