DEYİMLER – TAKIM SÖZLER – MEŞHUR SÖZLER

Tahtadan saca “veya” oklavadan saca. (Maişette darlık hali). (Kazanç ancak hamuru tahtada açıp saçta pişirinciye kadar elimizde kalıyor. Hemen yiyoruz. İhtiyat olarak yiyecek bir şey artıramıyoruz.)

Tang ayaz. (“Kapı ve pencere hakkında,, ardına kadar açık).

Tarma taht etmek. (Harap ve pejmürde bir hale getirmek). (“Darmadağınık” tâbiriyle alâkalı görünüyor. Fakat biraz farklı yerde kullanılır. Meselâ bir oda içindeki eşya darmadağınıktır. Ama tarmataht derecesine varmamıştır. Bundan başka, tarmataht tâbiri yumuşak eşyanın kırılıp perişan olması, dökülüp saçılması hakkındadır).

Tavşanın kaçışma bakıyorum da etinden tiksiniyorum. (Hareket tarzına baktıkça kendisinden iğreniyorum).

Tay düşmek. (Güreşte ve emsalinde fit düşmek; biri diğerine denk

gelmek).

Teb demeden tebarekeye çıkmak. (Daha işe yeni başladı. Fakat bu yolda ilerlemiş olanların yaptığını yapmak isteyor.

Tecilli hırsızı gibi. (Pek kurnaz ve çevik; gözden sürmeyi çalacak derecede yajnan) [Tecirlide denilir. Bu, bir aşiret adıdır).

Terkini kıldım. (Terkettim; vazgeçtim). (Şu Atalar sözünde kullanılmıştır;

Baktın yarın yar değil, terkini kılmak ar değil).

Tilkinin ak yeri. (Kurnaz adam).

Tıktap gibi kesti. “veya” tuttu. (Anî ve Katî şekilde şifa verdi. Birebir geldi).

Tok karnına dokuz topak küfte. (Çiy köfteyi, yemek için tokluk bir mani değildir. İnsan tok da olsa dokuz topak yer). (Topak: yumruk büyüklüğünde sıkım)

Tolamandan toy uçurmak. (Bir meseleyi doğrudan doğruya mevzuu bahs etmiyerek dolayıdan ima ve ihsas etmek).

Toprağmca yaşasın. (Bir dirinin bir ölü ile münasebetinden bahsfc0 dilirken diriye ölünün yattığı toprağın daneleri sayısınca yaş temenni etmek için). (Misal: Bizim çocuk — Toprağınca yaşasın— dedesi gibi asabî, fakat iyi kalplidir).

Toprak başına. (Hayf sana!) (“Kül başına” gibidir). Tuğ değil kuyruk. (Beklenen bir şey yerine ondan daha mükemmel bir şey elde edilmesi halini; elde edilmesi çok güç olan mesut bir neticeyi tavsif eder). [Misal: eğer bu tehlikeyi de atlatırsak tuğ değil kuyruk!— Daima şart sığasından sonra gelir].

Tundan tuna attı. (Taştan taşa çarptı; bilhassa daima fena ve uzak yerlere gönderdi). [Bir şahıs, başka bir şahsı tundan tuna atar].

Tutarı yok “veya” tutarsız, (iler Tutar yeıi yok; saçma sapan, rabıtasız adam).

Tuv topuk demedi. (Aciz göstermedi; yılmadı. Herkese kar sini küçük düşürmek istemedi).

Ucu dönmez. (Geniş mikyasta, çok). [Misal: ucu dönmez bir para değil ya.. Ucu dönmez bir iş mi sanki? Şimdi bitiririm].

Uçta yattı, ortada bulundu. (Ehemmiyetli bir mevkii yoktu. Bir de~ ğışme oldu. Talih onu en ehemmiyetli mevki sahibi yaptı).

Ut küsüm etmiyor. (Saygısızlık ediyor). [Yalnız “küşüm” de vardır. Misal: “bir akrabasının evinde misafirmiş. Sık sık ziyare tine gitmek istiyorum ama, küşümleniyorum.” “Ut” utanmak asımdandır. “Ut küşümün veya yalnız küşümün manasında rahatsız etmemek saygısı ve sıkılma münde miçtir.

Uduna bunaldı. (Kabul etmezdi ama, utandığından sesini çıkarmadı)

Unarı beri. (Oldum olasıya; lâalettayin: şöyle böyle…). (Misaller: “unarı beri büfe değildir üç yüz liraya almıştık. Elli liraya sattık; hele unarı beri büfe olsaydı” “unarı beri büfe miydi ki!”. Bu misallerde görüldüğü veçhile ya menfi bir fiil ile, ya şart veya istifam sıgalarile birlikte kullanılır. “Unarı beri bir büfemiydi” denmez. “Söz derleme dergisi” “denizli” deyimi olarak “ağarı bağarı” ve “angarı bengarı” sözleri vardır. Manası “öte beri şey” olarak kaydedilmiştir).

Üs bekes. (Hulasai kelâm, sözün kesimi, kestirme olarak, son söz olarak).

Üstüne gök gürlememiş. (Hiç bîr şeyi umur etmez, kaygısız).

Üstüne olmak. (Dikkat ve nezaret etmek; takayyüt ve ihtimam göstermek; seyrini takip eylemek).

(Devam edecek)

Yazan: Gaziantep Mebusu Ömer Asım AKSOY