DEYİMLER – TAKIM SÖZLER – MEŞHUR SÖZLER

Sorması ayıp “veya” Sormak ayıp olmasın. (Sorduğum için affedersiniz. Çünkü kendinize ait bir husustur. Yahut ben görgüsüz olduğum için bilemiyorum). [Dede Korkutta da vardır: “Sormak ayıp olmasın, bu otak kimindir?”].

Söylemem ille doğrusunu. (Ancak doğrusunu söylerim),

Söz hanek. (Dedikodu, ileri geri söyleme).

Suhra savan. (Baştan savma, uydurma iş). [Suhra: angara demektir].

Su koyup cıvıtır, un koyup koyultur. (işe kâh uzayacak, kâh kısaltacak şekil verir. Kâh bir tarafa, kâh diğer tarafa çeker); Sumak dayı. (Kılıbık, miskin, enerjisiz, sakalı ele vermiş adam).

Suyu Pancarlıdan kesti, (işin esası hakkında kafî bir cevap verdi; teferruatı konuşmağa mahal kalmadı). [Pancarlı: Gaziantep Şehir suyunun çıktığı yerdir].

Suyu solluya koy, döv döv gene su. (Bu işi yapmak için nafile zahmet çekiyorsun. Ne kadar uğraşırsan uğraş, başladığın zaman ne ise netice yine o olur). [Sohu biiyük taş havan]

Südüne, halibine. (Sütüne, vicdan ve asâletine havale ediyorum).

Südü sümüğü pâk. (Soyu sopu temiz). [Sütten maksat, ana tarafı, sümükten maksat “meni” yani baba tarafıdır].

Sütlü sütlü melemek. (Açındırarak bir tarzda, yahut masumane konuşarak emniyet ve itimat telkin etmek).

Süyükten yitmek. (Neticesi şüpheli ve hattâ tehlikeli bir iş için başkasını öne ; sürüp seyrine bakmak). [Süyük: duvarın üst kısmı].

Şafağa ürüyor. (Dâvanın asıl ve esasinden haberi yok iş olsun diye gayretkeşlik ediyor). [Bu şahıs gûya bir köpektir. Şa fak ağartısını görüyor. Orada yabancı kimseler tevehhüm

ederek ürüyor, Vâkıayı isabetle kestirdiğinden değil;, ken dini göstermek için].

Şapşak atmak. (Temellük, tabasbus etmek, yaltaklanmak). [Misal;

Temellükla tazarrudan yürek her günde yüz bin kez

Tükenmekte rahim bulsa atardı dembedem şapşak

- Gaziantep şairlerinden Aydi]

Şeytan azdırmak. (Ihtilâm olmak).

Şimdi fıstığı iç ettik. (Şimdi mesaimiz en kârlı neticeye vardı. İşin zahmetini atarak istediğimiz gayeye ulaştık). [Bu söz bazan ciddidir. Bazan da aksi kasdedilen bir istihza ifade sidir. Bu ikinci şekil için misal: bir derebeyi etraftaki köy ahalisinden her sene meselâ bin ton kabuklu fıstık alırmış. Köylü bu ağır vergiden bıkmışlar; bunu yarısına indirmek için derebeyine murahhaslar göndermişler. Derebeyi mu rahhasları bir hayli beklettikten sonra ihtişamlı odasına kabul ederken azgın bir çehre ve sert bir ifade ile “niçin geldiniz?” diye sormuş. Bu vaziyette murahhaslar ricalarını ifade etmiye korkmuşlar. Ancak şunu söyleyebilmişler: — Köylüler namına şunu arzetmiye geldik. Her sene E- fedimize takdim etmekte olduğumuz bin ton fıstığı bu se ne kabuklu mu verelim; yoksa iç olarak mı verelim? Derebeyi cevap vermiş: “— İç isterim” Murahhaslar döndükleri vakit köylüler ne yaptınız diye sorunca demişler ki “fıstığı iç ettik!. Bu sözü derebeyi de söyleyebilir. O vakit ciddî mana ile kârlı neticenin elde edildiği anlaşılır].

Şimdi sevmesin. (Birisini seven adam, öldükten sonra, bu sevgiden bahsedilirken sevilenin şimdi ölü tarafından sevilmemesi yani hayatının ölümden masun kalması temennisi), [Misal: Merhum, şimdi sevmesin, bizim çocuğu çok severdi],

Şiriği olsa çok çıralar yakar. Vaziyeti müsait olsa çok şeyler yapar). [Meselâ eğer parası olursa hatıra gelmiyen eğlenceler icat eder].

Şıkırdım gibi. (Sucuk gibi). [Ağaç dalının çiçek veya meyve ile baştan başa ve sımsıkı dolu olduğunu ifade için].

Şuna cici, şuna ba demek. (Her şeye bir özür bulup hiç bir şeyi beğenmemek).

Tahtadan çuvaldız. Ne yitiren acır, ne bulan sevinir. (Ne kaybeden taraf için zarar, ne kazanan taraf için kâr olan şey hakkında).

-Arkası var-