TABİRLER-KLİŞE CÜMLELER-MEŞHUR SÖZLER

Her ay dediği keçi olsa, dağ taş keçi olurdu. (Onun bol keseden atmasına inanma!) [Ay: keçilere, koyunlara hitap için kullanılan lafız].

Her boyayı boyadı da fıstığı yeşil mi kaldı? (Her işini muvaffakıyetle ikmal etti de sıra bu nazik işe mi geldi?). (Vaziyetin tamamile fersine olduğunu söylemek isteyor: ondan daha evvel yapılacak çok iş var).

Her tarladan bir kesek. (Kah şuradan, kah buradan, birbirile münasebeti olmıyan sözler).

Hesabı ferağata çıkardı. (Borçlu, alacaklıya borcu kalmadığı neticesine varılacak şekilde bir takım hesaplar gösterdi).

Him basmak. (Ramazandan bir gün evvel ağır yiyecekler yemek suretile oruca bir temel atmak). [Him basmak: hakikî manada utemel atmak„ demektir.)

Himi bir. (Maksat ve gayeleri bir). [Misal: ikisinin himi bir: Alinin ayağını kaydırmak isteyorlar).

Hıh demiş burnundan düşmüş. (Tıpkı ona benzer). [Misal: hıh demiş babasının burnundan düşmüş]

İğnenin deliğinden Hindistanı seyreder. (Hiç bir şeyle alâkadar görünmediği halde etraftaki her şeyi en ince teferrüatma kadar tetkik eden adam hakkında).

İğne yemiş ite dönmüş. (Pek zayıflamış; bir iğne bir iplik kalmış).

İki başlı görmek. (Evelnme sırasında her iki tarafça yapıması lazımgelen masrafları oğlan tarafı kabullenip yapmak)

İki başlı Halep düdüğü. (Her iki tarafı da istifade mevzuu olan iş).

İki ekmek arasında bir baş ,,veya bir dilim” peynir. (Her nereye olsa girer; kendisini her şeye yakıştırır; her toplulukta bir rol almak ister).

İki taşın “veya taş,, arasında. (En müstacel ve sıkışık bir vaziyet içinde) [Misel: trenin hareketine on beş dakika kalmıştı. Daha evden hareket etmemiştik. Bavula eşya yerleştirmekle meşguldük. Bir taratan da çocuk “mama,, diye bağırıyordu. İki taşın arasında ezilmekte olan buğdayın hali kasdedilmektedir sanırım.)

İki yakası bir olmaz. (Malî vaziyetini bir türlü düzeltemez). [Elbisesinin iki yakasını birleştirmek; kendi kendine çeki düzen vermek ve perişan vaziyette kalmajnak demektir. Malî vaziyetini düzeltemiyen kimse o perişan adama benzetiliyor], îmir halli, bir halli. (Hepsinin hal ve vaziyeti birbirinin aynıdır),

Inceleyim derken üzülüyor. (Nezaket ve kibarlık göstereyim derken beceremediğinden berbat vaziyete düşüyor). [Üzülmek teşbih, inci gibi ipe dizili şeyler ipi koparak dağılmak], İpini sürüyüp geziyor. (Başı boş, maksatsız, serseriyane gezip vakit geçiriyor). [Yuları çözülmüş hayvan gibi]

İp kırığı, ilme çürüğü, (ipe sapa gelmez; saçma sapan, işe yarmaz).

İplikli daneyi kekmez. (Müteyakkızdır; ufak bir tehlikesi olan işe yanaşmaz).. (Kekmek: gagalamak.—Ucuna iplik bağlanmış daneyi gagalayarak tuzağa düşen kuşlar gibi basiretsiz değildir].

İt doydu da Haydar mı kaldı? (Kendisi aç., başkasına nasıl yardım edecek?) [Haydarın bir macerası olsa gerektir].

İtin ayağım taştan mı esirgeyorsun? (Ayağı aşınmaz ya.. Gitsin gitsin gelsin). [It menzilesinde görülen kimsenin yorulmasına ehemmiyet vermemek].

Yazan: Gaziantep Mebusu Ömer Asım AKSOY

(Devam Edecek)