TABİRLER – KLİŞE CÜMLELER – MEŞHUR SÖZLER

Gelmez yanını geliştiriyorum. (Beceremediğini yapıyorum; noksanım ikmal ediyorum).

Cerege gerekmez için. (İhtiyaten; bir gun lâzım deye...). [Misal: gereğe gerekmez için yanımda daima bir parça sicim bulunduruyorum).

Getir bana hıdırellezi, sana göstereyim yazı. (Hıdırellez gelince yaz olur.)

Gidişmiyen yerini kaşıyor. (Lüzumu olmayan şeyi iş ediniyor; başına meşgale çıkarıyor).

Gıcı gibi. (Çok ufak). [Misaller: gıcı gibi kar, gıcı gibi yazı].Gönül alçaklığile. (Tenezzülen).

Göre kappa aldılar. (Misafirlerini ikram, izzetle karşıladılar. [Görüp kaptılar].. .

Gör ki. (Kim bilir). [Misal: Parayı koparıncıya kadar gör ki ne kadar dil döktü].

Gövdesinde bir çiğnem şakız. (Bir tek evlâdı).

Gözdağı çekmek. (Emsalini yapmakta muhatabının aciz göstereceği derecede mühim ve azametli bir jest yaparak kendi kudretini izhar etmek).

Gözüne bit düşmüş gibi. (Başını kaldırmadan çalışanlar için).

Gözünün aldığı yere basıyor. (Düşünmeden, sonunu saymadan, aklına esen işlere cüret ediyor.)

Güvendiği dağlara kar yağdı. (Güvendiği şey boş çıktı veya güvenilmez hale geldi.)

Haline bakmadan Hasan dağına oduna gidiyor. (Hal ve iktidarının üstünde olan işi yapmağa teşebbüs ediyor).

Hamam deliye kaldı. (Artık yalnız kendisi istifade edecek).

Hamamı görmeden curununa aşık olmuş. (Henüz tekemmül etmiş esaslı şeyi görmediği halde teferrüat onu teshir etmiş).

Hampasmı çalmak. (Birinin gayretini gütmek onun lehine çalışmak). Hanbe, cenbe yatmak. (Didişmek, boy ölçüşmek, münazaa etmek, senlik, benlik davası gütmek).

Haneğin uluğu. (Gereksiz, çürük söz). [Hanek: söz, lâf].

Hangi keşişin öldüğünden haberi yok, vay Vartan diyor. (Meselelerin esasını bilmiyor; o da kalabalığa karışarak rast gele söyliyor).

Havası yaş. (Puslayı şaşırmışa benzeyor. Bir dalgası var)

Hedede sedede geçmedi. (Adamlığa geçmedi) [Misal: — ’ Evi aylığı yirmi liraya kiraya verip de her ay on beş liralık hasar parası ' Ödeyeceğime, boş bırakırım, daha iyi.. — He.. ki].

Hele ki. (Bereket versin ki). [Misal: bu sene üç buçuk ay hasta yattı.İyi olduktan sonra derslerini yetiştirdi ama, talimatnameye göre devamsızlıktan dolayı imtihana giremiyecek sınıfta kalacaktı. Hele, ki talimatname değişti de imtihana hak kazandı].

Hem acısını veriyor, hem tuyyrağını. (Bir hadisenin hem acı tarafını anlatıyor; hem de ona dair teskin edecek şeyler söylüyor. “yahut” Bir bakıyorsun; aleyhtekilerin fikrini terviiç ediyor; bir bakıyorsun lehtekilerim…) kalacaktı. Hele, ki talimatname değişti de imtihana hak kazandı].

He… mi he… yok… mu yok. (Evet mi dese evet derim; hayır mı dese hayır derim); [birisiyle surî ve resmî görüşüldüğünü -konuşulurken fikir taati olunmak istenmediğini, sözün kısa kesilmekte olduğunu ifade eder].

Hem pilâv yağlandı, hem şamdan paklandı. (Bu suretle hem bir zarar izale, hem de başka bir fayda temin olundu).

-Devam edecek-

Yazan: Gaziantep Mebusu Ömer Asım AKSOY