Gaziantep Kültür Derneği 22 Ağustos 1947 tarihinde kurulduğuna göre, halen 17 yaşını doldurmak üzeredir. Bugün her biri bir bakan, senatör, belediye başkanı, kaymakam, öğretmen gibi şahsiyetler olan dernek kurucuları, Gaziantep Kültür Derneği’ni büyük ümitlerle kurmuşlardı. Dernek kurucularının çoğunluğu, yüksek öğrenim müesseselerinde yetişecek olan (yurdumuzda demokrasiyi,İlmî zihniyeti ve ihtisas fikrini yerleştirecek) elemanların korunması amacının dernek faaliyetinde ön plana alınmasını istiyorlardı. 1947 ilâ 1957 yılları arasında sessiz sedasız çalışan Gaziantep Kültür Derneği, kurucularının çoğunun arzusuna uyarak, yüzlerce gencin yüksek öğrenim yapmasına yardımcı oldu. Öğrencilere on binlerce lira borca para vererek bilhassa geliri az olan gençlerin okumasını sağladı. 1957 yılında dernek yönetim kuruluna seçildiğim zaman, öğrencilere yardım konusuna ek olarak kültürel faaliyetlere de geniş ölçüde başlanması fikrini savunmuştum. Bu fikrimin nedenleri şöyledir: Türk milletini yöneten aydınların çoğu, asırlardan beri başka milletler kültürlerini taklit etmeye ve benımsemiye çalışarak, Türk kültürünün gelişmesine engel oldukları tarihî bir gerçektir. Bir zamanlar Arap kültürü’nün, Acem kültürünün topunu birden benimsemek, Arapları, Acemleri aynen taklit etmek o zamanki aydınlarımız arasında moda idi. Daha sonra Fransız, Alman ve Ingi iz kültürlerini aynen taklit etmek istiyen söz de aydınlarımız çoğalmıştı. Nihayet Amerikayı taklit edenler, hatta Komünist Rusyayı taklide yeltenenler görülmeye başlanmıştı. Türk kültürüne sahip çıkmıyan sözde aydınlara karşı her defasında birleşen Türk milleti, asırlardan beri büyük bir direnme ile taklitçilere karşı koymuş ve millî benliğini korumasını bilmiştir- Fakat bu taklitçi sözde aydınlarla, halkın devamlı çatışmaları Türk miletinin hızlı yükselmesine her defasında engel olmuştur. Hızla yükselen milletlerin takip ettikleri metodu tetkik ettiğimizde; aydınların halkla birlik olduğunu, İlmî metodla kendi kültürlerini geliştirdiklerini ve bu çalışmalarda halkın da aydınlara yardımcı olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Aydınlarımızın çoğunluğu, batının İlmî metodunu benimsiyecekleri yerde, bünyemize çok defa uymuyan yabancı kültürleri benimseyip ve aynen taklit ederek halka zorla kabul ettirmeye kalkışmaları, birçok huzursuzluklara sebep olmaktadır. Eğer bizler de Türk milletinin hızla gelişmesini istiyorsak Büyük Atatürk’ün dediği gibi en hakik mürşid (yol gösterici) olarak ilmi yoldan gitmeye mecburuz. Büyük bir Türk milliyetçisi olan Atatürk millî kültürümüze çok büyük önem vermişti. Bilindiği gibi Kültürü: dil, edebiyat, tarih ve felsefe meydana getirir. Atatürk dil ve tarihimizle çok yakından ilgilenmiş bu konuda kurumlar kurmuştu. Kurumlann yaşaması için servetinin yarısını bağışlamıştı. Türk Kültürünün incelenmesi için Dil, Tarih, Coğrafya fakültesini kurmuştu. Türkoloji ilminin gelişmesine çalışmıştı. Halk evlerinde halk bilgilerinin derlenmesini ön plâna almıştı. Büyük Atatürk’ün onuncu yıl nutkunda belirttiği gibi: (Türk Milletinin büyük millet olduğunu, bütün medenî âlem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır. Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medenî kabiliyeti bundan sonraki inkişafiyle âtinin yüksek medeniyet ufkunda, yeni bir güneş gibi doğacaktır.

Bu gibi düşüncelerden hareket eden ben ve arkadaşlarım, Kültür Derneğinde vazife alırken, evvel emirde içinde yaşadığımız Gaziantep çevresi insanlarının mevcut durumunu tesbit etmeyi, her türlü bilgileri derlemeyi ön plâna almıştık. Derliyebildiklerimiz bilgileri ve fikirleri, bir değerlendirme yapmadan olduğu gibi kitap ve dergiler halinde yayınlamıya çalıştık. Ileride Türk kültürünün gerçek değerlerini tesbit edecek olan gerçek aydınlarımıza malzeme hazırlamaya çalışmaktayız. Bu çalışmalarımızın faydalı olduğunu anlıyan değerli vatandaşlarımız 7 yıldan beri Gaziantep Kültür Derneği çalışmalarını her defasında desteklemektedir. 1963 yılı genel kurulun da yönetim kurûluna seçilen Abdullah Özer, M. Oğuz Göğüş gibi üyeler, derneğin bu müsbet çalışmalarını durdurucu bir metod takip etmeleri üzerine, Yönetim kurulu üyeleri arasında devamlı bir çatışma meydana gelmişti.

Çok faal olan Abdullah Özer arkada şımız, maalesef derneğin amacını bir türlü anlıyamadığından, kendisi ile bir arada çalışmamaız mümkün olamamıştır. Mesela Abdullah Özerin idaresinde Kültür Dergisi, bir röportaj, şu veya şu şahsı tanıtma havasına bürünmüştü. Dergi, asıl amacı olan bilgileri derleme çabasından uzaklaşmış, derneğin çalışmalarını aksettiren bir otgan olmaktan çıkmıştı. Hatta dergide Kültür Derneğinin genel kurulunun toplanacağı haberini vermek dahi mümkün olamamıştı. Bu duruma son vermek için derneğin gerçek sahibi olan halkımızı yardıma çağırmakdan başka çare kalmamıştı. 2. Ağustos. 964 günü yapılan genel kurul toplantısına katılan halkımız, derneği amacından uzaklıştıranları tasfiye etmiştir. Kongreye davet etmek amacı ile dernek üyesi olan birçok vatandaşımızı ziyaret etmiştim. Bu ziyaretlerde vatandaşlarımızın çoğunun çeşitli sebeplerle endişeli olduğunu müşahade ettim. Bilhassa Türk milletini, Türk kültürünü, ve başka bir değişle kendi kendini inkar ederek, yabancı milletleri diktatörce idare ile ezen müstebilerin boyunduruğuna girmeyi tavsiye eden aşırı solucanların, Gaziantep halkının içinden azda olsa çıkabilmesi olayının birçok vatandaşlarımızı çok derinden yaralandığını gördüm. Aşırı solucanların: halkımızı birbirine düşman edici tahrikleri arttıkça; Türk kültürünü hor gören, halkımıza gerici nurcu diyen, demokrasi yerinde bir avuç müstebidin işbaşına geçerek bir kısım Türk vatandaşlarını ezmesine imkan vermek gibi sapık fikirleri savunan türediler, seslerini yükselttikçe, Türk halkınında daha çok birliğe doğru koştuğunu memnuniyetle tesbit ettik. Vatandaşlarımızın arzusuna uygun olarak, Dergimizin gelecek sayılarından itibaren, sapık fikirlerin zararlarını açıklıyan yazıları yayınlamaya da önem vereceğiz. Bu faaliyetimiz karşısında taklitçilerin, derneğimize karşı bir çok iftiralarla hücuma geçeceğini de önceden bilmekteyiz. İftiracılara, hiçbir şeyden yılmadan sağduyu ile karşı duracağımız bilinmelidir. Saygılarımızla.

Hulusi YETKİN