Gaziantep halk müziği tetkikleri serisinden:

Halk oyunları türküler gibi yine halk anlayış ve ruhunun bir ifadesi ve gösterişidir. Halkın içtimai, ahlaki, kabiliyet ve gelenekleri hep bu oyunlarda kendini gösterir. Birlik, beraberlik, arkadaşlık hislerini kuvvetlendirir. Halka neşeyi, sağlığı temin eder. Ve tek kelime ile, her bakımdan bir terbiye vasıtasıdır. Şurayı peşinen söylemek gerekir ki: Halk oyunlarının taşıdığı özellikler, karakter farkları yöre halkının ruhiyatı ve yaşadığı muhit için' bir nevi ölçüdür. Yani bir oyunlarda yaşayış, maişet mücadeleleri, iklim şartları ön plandadır. Karadeniz ve Doğu bölgelerimiz oyunlarında rastlanan atiklik, kıvraklık ve daimî hareket hali buraların yaşama ve iklim şartlarının icaplarındandır. Güç şartlar içinde yaşamaya ve geçinmeye mecbur kalış onları cesur, gözü pek, atılgan ve mücadeleci bir ruha sahip kılmıştır. Bu özel karakter dolayısıyla oyunlarına da tesir etmiştir. Bu hal batı Anadolu’da biraz daha itidale doğru yönelir. Güney Anadolu konumuz olan Gaziantep'te ise iş büsbütün itidal halindedir. Bundan dolayıdır ki bura oyunlarının birçoğu ağır, sakin fakat ince ve çeşitli figürlerle süslüdür. Hele Halay başının zarif ve kendini oyunun derinliğine kaptırarak yaptığı figürler ve mendil, sallayışlar seyre doyulmaz bir güzelliktedir. Halkayı teşkil eden büyük gurup muayyen figürlerle esas oyuncuyu süsleyen bir fon gibidir. Bunun dışında kıvrak, canlı, hareketli oyunlar da mevcuttur. Bu kıvrak ve canlı oyunu ile Gaziantepli iklime ve güneşe kafa tutar. İklim ve tabiatla taban tabana zıt olan bu hal bura halkının çok çalışkan, hareketli ve biraz da hırçın tabiatlı oluşunun bir neticesidir. Meselâ, Depki' de ayakların yere vuruluşu sertlik, çabukluk, Üç ayak ve Dokuzlu’nun çeşitli ayak ve vücut figürleri zikir veya Mendil oyunundaki geniş renkli manzara büyüyen küçülen, eğrilen büğrülen daireler anî ve topluca çöküş ve bir yay gibi fırlayışlar tam manası ile bir kafa tutuştur. Hadidiye veya Oğuzlu 8/4 lük ritim içinde birbirine sıkı sıkı yapışan halkanın birlik ve beraberlik ahengi ve tek vücut halinde ayak vuruşları, bel büküşleri uzaktan gelirken korkunçluğu belli olmayan, fakat kayalıklara çarptığı vakit büyük varlığını, korkunçluğunu gösteren bir dalganın ahengini ruhlarımıza doldurur.

Gaziantep oyunları icra bakımından ikiye ayrılır:

1 — Sazlarla

2 — Sazlarla ve türkü ile Sazlar umumiyetle her Anadolu şehrinde oyunlara refakat eden sazların aynıdır. Davul, zurna, keman, kamış düdük, kaval gibi.. Davul zurna halk oyunlarının en belli başlı yakışan refakat sazıdır. Bazı hallerde kaval ve keman gibi sazlar bu refakat işini görürler. Buralarda zaruret olmadıkça kaval veya kemanla halay sekmek ayıpsanır ve küçümsenir. Bu bakımdan “Yiğit ve erkek kendine yakışan sazla oynar.” derler. Davul ve zurna gibi refakat sazları halkanın ortasında veya yakın bir yerde durur, bir- yandan ritmi tutarken diğer yandan da ayak ve vücut figürleri yapmak suretiyle halay topluluğunu teşvik eder ve coşturur. Oyunlar umumiyetle kadınlı ve erkekli oynanır.

Bazen da Burç tarafı köylerinde olduğu gibi kadınlar ayrı ve kapalı yerlerde oynarlar. Bu. oyunlar bir baş çekenle halkayı teşkil eden oyunculardan mürekkeptir. Kadın, erkek karışık halay guruplarında dikkat edilmesi gereken bazı âdet ve gelenekler vardır. Elele veya kol kola tutacak kadın yanındaki erkeğin çok yakın, bir akrabası olması lâzımdır. Ağabey, kardeş, koca ve Akraba olmadıkça kadın erkek yan yana yer almaz. Bir zaruret mevcut ise iki erkek yan yana durmak sureti ile ara bölünmüş ve mahzur böylece ortadan kalkmış olur. Kadın oyunları erkek oyunlarından daha sakin, ağır ve ciddidir. Oyunlar umumiyetle boş zamanlarda, köy işlerinin azaldığı mevsimlerde, bolluk senelerinin verdiği neşe günlerinde, bayram, düğünlerde, ağırlanması gereken misafirler önünde oynanır.

Oyun kıyafetleri —Elbiseler çok çeşitli renklerle süslü ve ipekli

kumaştır. Erkekler başlarına, ipekten bir poşu sararlar. Abalar sırmalı ve süslü bürümlüdür. Ayaklarında kenarları sırma ile süslü ve bürümler konan işlemeli çuha şalvar vardır. Ayrıca aba altında giyilen sırmalı veya bürümlü yelek mevcuttur. Kadın kıyafetleri daha renkli ve süslüdür. Başlarına renkli, bir örtü veya ince işlemeli gümüş bir taç koyarlar. Ayaklarında ipek veya basma şalvar ve bazen de gayet ağır ve zarif kumaştan (üç etek) denilen bir nevi entari giyerler. Bu elbiseler ve yelekler yine aynı, veçhile sırmalarla ve bürümlerle süslüdürler. Kadın elbiseleri, zevk ve işleme bakımından birer sanat değeri taşırlar. Ayaklarında, umumiyetle giyilen “Gül şeftali yemendir.

Türkülü oyunlar

Bu oyunlarda refakat sazı yine bulunur. Fakat oyun oynanırken bir de türkü söylenir. Türküye zurna iştirak eder. Davul bu arada gayet nüanslı ve süslü tek çubuk darbeleriyle halkanın sesini örtmeden ritmi, muhafaza eder. Bu oyunlar hareketli, olmakla beraber muayyen ve az figürlüdürler. Bazı türkülü oyunlar Halkanın güzel seslisi esas melodiyi diğerleri ise birlikte kavuşlak kısmını söylerler. Melodi, yani tek söylenirken oyun sade ve ağır bir figürle devam eder. Kavuştaklarda halka canlı sıçramalar yapar. Bunların en güzel örneği Leylimlerdir. Bu türkülü oyunlara birkaç misal vererek buna ait düşüncelerimizi sonuçlandıralım.

Şirin nar: Tedaisi bakımından hemen hemen bir Gaziantepindir. Fıstığı Alleben’i pekmezi neyse kahramanı Şahin, dasitan örneğinde nasıl bir sembolse Şirinnar’da halk kültürü ve sanatında öylece bir semboldür. Melodisi ve ritmi yeknesak ve kolaydır. Fakat figürlerinin çeşitliliği ve bolluğu bu kusuru örter. Şiiri oyunu kadar güzel sade bir halk dili ve kültürü örneğidir. Figürler her iki mısranın bitiminde değişir.

Şirinnar

Şirinnar dane dane,

Gel güzel döne döne

Gelin olduğun gece

Ağlarım, yane yane.

Çıksorut’ta [1] gezersin;

Güzel; bağrım ezersin;

Sana çirkin diyorlar;

Sen herkesten güzelsin!

Nurgana’da [2] balerik,

Dalları yere değik.

Bize Antepli derler;

Düşman başı ezerik!..

Leylimler: Bu oyun, bir melodi ve melodiyi tamamlayan bir kavuştağı söyliyerek oynanır. Melodi, tek ve halkanın güzel seslisi tarafından söylenir. Kavuştak kısmı halkanın bütün, oyuncuları tarafından tekrarlanır. Bunların şiirleri çok uzun ve tekerleme halindedir. Figürler ve sıçramalar canlı ve oyun uzun devam ettiğinden epeyce yorucudur. Gerek türküyü söylemek gerek oyunu oynayabilmek takata dayanan bir iş olduğu için gençlerin kârı bir oyundur denilebilir. Aşağıya aldığımız iki Leylim örneği uzun olan asıllarından seçilerek çıkarılmıştır. Bu güzel halk oyunlarının esaslarını kaybetmeksizin devamlarını sağlayabilmek için yeni nesle öğretilmesi Halkevinin bağlayacağı en büyük işlerden biri olmalıdır. Gençlerin de bu güzel dede ve ecdat yadigârı oyunlarını kendilerine mal ederek benimsemeleri bir kültür ve hizmet borcudur kanaatindeyiz.

Leylim örnekleri:

Kalenin altı bu yan,

Altın teştte don yuyan,

Eline geçmez iken

Koynuna girdim uyan,

(1) Çıksorut, Gaziantep’in doğusunda sahra yeri olan bir tepedir.

(2) Nurgana, Gaziantep’in güney doğusunda bir köy ve mesire yeridir.

Deveyi düzde gördüm;

Sürmeli gözde gördüm;

On iki gelin sevdim;

Cilveyi kızda gördüm.

Şu giden ben olaydım;

Atına nal olaydım;

Beline hama kuşak;

Saracı ben olaydım.

II

Ay aydınlık âşıktır;

Dam dama dolaşıktır.

Vallah hala! Suçum yok;

Kızın bana aşıktır.

Yal olur, yelken olur,

Gül gibi diken olur;

Seversen gelini sev.

Kızlar cep silken olur..

Yazan: Ferit GİNOL