(Sahife 22’den devam)

Önce kayın valide oturur sonra yerine gelinine bırakır ve gelinin ağzına fıstık şekeri verir. Bu sırada bir kadın gelinin ayağındaki (Edik) i çıkarıp sırmalı terlik giydirir. Düğünde yemek duvar aşırı komşunun evinde yapılır. Ve duvarından çekilen taşların hasıl ettiği pencereden düğün evine geçilir. Bu pencereye ayrıca yemek yapan erkeklerin kadınları görmemeleri için perde asılır. Yemeği yapan aşçılar bahşişlerini almadan yemek dağıtmazlar.

Düğünün baş yemeği (Dorgama)’dır. İkinci derecedeki yemeği pilavdır. Mevsime göre baklava veya soğukluklarda yenir.

Maşta

Düğün yemeğinin misafirlere iyice dağıtılmaşı işi ile maşta adı verilen kadınlar uğraşır. Gaziantep’te eskiden her kadın maştalık yapamazdı. Bu hak yalnız Hızmalının kızı denilen bir ailenin fertlerine verilmişti. Son zamanlarda ve bilhassa günümüzde bu yasaktan hiç bir belirti kalmamıştır. Maşta kadının (Cıvık getir!.,, pilav getiri. .) diye ikide bir bağırması hem gürültüyü yatıştırır, hemde eksikleri bildirmiş olur. Maşta kadına kafi itaat şarttır. Yemek boyunca düğün sahipleri de dahil herkes onun emirlerine saygı ve hürmet gösterir. Zaten bu itaat maşta kadının şahsına değil makamına yani Maştalık unvanınadır Maşta kadına karşı gelen veya sözünü dinlemeyenler düğünden dışarı atılır. Günümüzde maştalık makamına saygı yoktur. Maşta kadın alalâde orta hizmetçisi durumuna düşmüştür.

Yemekten sonra çalıp eğlenme faslına geçilir. Gelin köşkü önüne oturup çalgı çalanlarla oynayanlara bahşiş verir bu bahşişin miktarı ortalama olarak 50 – ile 700 lira arasındadır. Gelinin bütün bu eğlencelere iştirak etmeyip durmadan ağlaması lazımdır.

Gaziantep’in eskiden en meşhur çalgıcısı ki yalnız düğünlerde icra! sanat eden K4RA HAVVA adındaki bir kadındır. Bu kadın aslen Afrika’dan gelmiş bir aileye mensup zenci idi. Çaldığı çalgı aleti zilli tefe benzer tuhaf bir alettir. Kara Havva’nın uslu bu bütün Gaziantepliler tarafından bilinir ve tanınırdı. Kara Havva’nın çaldığı çalgı sesini uzaktan duyanlar bile mest olurdu.

Düğünde davetli kadınların tepsi çalarak Kara Havva’nın çalgısına iştirak etmeleri ile olan eğlenceye Hank Harekef denirdi. Hank-Harekefin sesini duyanların oğullarını evlendirmek ve kızlarını gelin etmek ateşi ile yanacağı ve bundan sonra yapılacak (Harekef) ile evlenenlerin mesut olacağına itikat edilir.

Kara Havva’nın söylediği ve hala son zamanlara kadar söylenen iki türkü ile düğünün dağıtımı başlar. Bu türküleri aşağıya alıyorum:

Ah bir yar elinden

Yandım Şebab derdinden

Öldür beni as beni

Saçlarımın telinden

Ve

Sakallının harmanı

Geceden kalmaz dermanı

Olursa ergen olsun

Parçalasın yorganı

Düğünün bütün masraflarını oğlan evi harcar...

Şaba

Düğünde çalgı çalan ve oynayan hususi tutulmuş kadınlar, paralarını şaba) diye bağırarak toplarlar. Çalgı çalanın başı önünde durduğu hanımın verdiği parayı Havvaya atar herkese gösterir ve (filancanın hanımından şaba...) diye bağırır. Bu parayı herkese göstermesindeki gaye para verenin gurur duymasını ve fazla para vermesini sağlamaktır. Bu eğlentilerde herkesin en fazla vereceği şaba miktarı örf adet icabı belirtilmiştir. Kendi ailesinin belli miktarından fazla şaba atmak (Terbiyesizlik) sayılır.

Uğurol Barlas