18-XII-1960

Kızıltoprak

Sayın Uğurol Barlas

Gaziantep Kültür Dergisi eli ile

Dün, Cahit Tanyol’la konuşurken, masasının üzerinde, -ne yazık ki ilk defa (Kültür) derginizin son sayısını gördüm ve merakla karıştırırken, birden bir büyük sevinç ve derin bir üzüntü ile karışık bir hissin içine düştüm. Bu sevincim, beş yıldan beri üzerinde uğraşıp, iki büyük cilt halinde ikmaline yaklaştığım bir eserimizin mevzuu olan (Münif Paşa) hakkında, bizzat memleketinde, genç bir fikir ve kalem sınıfı tarafından yürütülen bir alaka ile, yazılmış yazılara rastlamadan geliyordu. Filhakika (Yakın Türk Kültür tarihimizde, Türk Felfese düşüncesinin gelişmesi ve geliştirenleri) üzerine, yıllarca önce başlayıp sıra sıra zamanımıza kadar getirmek istediğim bir felsese çalışmamın, ilk devresini, Münif Paşa ve Tanzimat Kültürü teşkil etmiştir. Bu maksatla onu tanımaya sevkedilmiştim. Fakat incelemelerimde ilerledikçe karşıma eşi bizde bulunmayan bir maarifçi ve bir Kültür adamı buluyor, karıştırdıkça derinleşiyor, derinleştikçe yeni yeni hakikatlere eriyordum. Bu suretle onun eserinde başlı başına tanzimat Maarifinin zengin bir hareket merkezini görüyor, o merkez etrafında halka halka yayıldıkça fikir hayatımızın çileli, karanlık ve bugün de omuzlarımıza çökmekte devam eden hazin bir kaderini hissediyordum.

Bu çalışmalarıma daha müsbet, daha titiz ve tam manasiyle vesikalarla desteklenmiş bir karakter vermeğe uğraşırken bir tesadüfle Paşa’nın kızıyle tanıştım. Onda, babasının elde kalmış yazma ve neşredilmemiş felsefî yazılarını bulunca, tabiatiyle bu iş büsbütün bir kıymet aldı.

Şimdi 1. ciltle Tanzimat Maarifi ile beraber, Müniş Paşanın maarifçilik islâhatında tesirini belirten hadiseleri etrafıyla çıkarmaya muvaffak oldum. Gerek Meclis-i Maarif âzası iken, gerekse, ilk maarif Nazırlığında, o devrin hemen çoğu Maarif tesisleri ve kültür hareketleri üzerindeki ileri ve aydınlık tesirini adım adım izledim ve buldum. Bu bana derin bir haz verdiği gibi, Gaziantep’in böyle fikir adamı yetiştirmekteki fazilet ve liyakati, beni derinden derine bu güzel vatan köşesine bağladı. Nitekim Münif Paşa eserimde geçen şu satırlar bu hissimin açık bir ifadesidir:

(M.Tahir) inMünif), Eb-uzziya’nın dediği gibi, hasırcılarına, kadar şair ve âlim yetiştirmekte hususi bir berekete sahip olan (Antep) ‘te 1245-1829’da dünyaya gelmiştir. Filhakika <> (Antep), bütün Türk mazisinde bu iki büyük vasfı, (vatan için Gazi), (Maarif için gönüllü) vasfını beraber götürecektir.)

Birinci cilt, Münif Paşa’nın hayatını, bilhassa Abdülhamitle olan mücadeleli münasebetini, Abdülhamit maarifinin ona karşı kullandığı geri sistemciliği ihtiva etmektedir. İkinci ciltte ise ilk ilmî yazıları, muhaverat-ı hikemiye ve Mecmua-i Fünun yazıları ile, (Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye)’nin-bir akademi olarak- bünyesi üzerinde durulmaktadır. Bütün bu incelemeler, Türkiye’de, meçhul kalmış bir büyük maarif ve kültür adamının hayat ve eseriyle beraber, bu güne kadar memleketimizde neden radikal, müstakil bir fikir sınıfı yetiştiremediğimizin de sebeplerini ortaya koyacaktır.

Bu ilk eser, onu takip edecek (Hoca Tahsin Ef. – Ahmet Mithat Ef. ve diğer kimselere birlikte, (Rıza Tevfik’i – İzmirli Tevfik Nevzatı – Mehmet İzzet’i) sıralıyarak, zamanımıza kadar gelen bir felsefe hareketinin ilk halkası olacaktır. Fakat, şüphe yok ki, bunların hiç birisi Münif Paşadaki Kültür idealizmini, o kuvvetle temsil etmemektedirler.

Çalışmalarımda ilerlerken, Münif Paşanın (Cemiyet-i İlmiye)’si de bütün ehemmiyetiyle gözümde büyümekte ve beni adetâ bu esere karşı vazifeli kılmakta idi. Acaba, yüzyılı bulan bu ilk teşebbüsün akamete uğramasındaki sebepleri iyice belirttikten ve tanıttıktan sonra, şimdi, tekrar o eseri canlandırmaya, yani, onun, ilim cemiyetini bugünkü Türk fikir nesillerine yeniden mal etmeğe imkân yok mudur? İşte sizin derginizde rastladığım yazılar, beni bu hissimde yeniden cesaretlendirdiler. Şu sebepten ötürü de müteessir oldum. Bu yaz bilhassa oraya, yani Antep’e bu maksatla bir seyahat yaptığım halde bazı aksi tesadüfler, bilhassa Antep hakkında beni aydınlatacak hiçbir rehbere sahip olmayışım, orada kaldığım saatlerde kendimi yapa yalnız hissedişim maksadımın tahakkukuna engel oldu. Oradan Urfa ve Diyarbakır’a kadar uzanmak zorunda kaldım. Şimdi öğreniyorum ki, senelerce evvel kurulmuş bir Kültür derneğiniz varmış ve bunun da, gerçekten bir vilâyete şeref olacak bir Kültür dergisi çıkmakta imiş. Türkiye’nin fikir neşriyatını her şeye rağmen takip eden bir felsefe adamı olduğum halde sizin faaliyetiniz hakkında, şimdiye kadar, bir fikre sahip olmayışım beni ayrıca üzdü. Buna rağmen bu tesadüfü de mesut bir hadise olarak alıyorum. İlk fırsatta sizinle tanışmak, bilhassa Müniş Paşanın yüksek şahsiyeti etrafında kurulmasına çalışılacak bu ilim cemiyeti için bir fikir almak ilk dileğim oluyor. Bu ay sonunda yani, 30 Aralık Cuma günü saat 15 İstanbul Üniversitesi Tıp Tarihi Enstitüsü salonunda Münif Paşa ve İlim Cemiyetinin 100. yılı doldurması münasebetiyle yapacağım etraflı bir konferansta bu maksadı ilk defa memleketin kültür çevresine takdim etmeğe çalışacağım. Ne kadar isterdim ki derneğinizi temsil edecek bir şahıs ta orada bulunup beni takviye etmiş olsun.

Mamafif, bu günlerde İstanbul Üniversitesi teşkilâtı yolu ile Antep Yüksek Tahsil Gençliği teşkilâtiyle temas imkânını arayacağım. Mert, daima vatan sever, hakiki Türk memleketi olarak kalbimde taşıdığım Antep’in Türkiye’ye en yüksek bir ilim celâdeti göstereceğine imanım derginiz ve derneğiniz tarafından da daha da canlandırıldı; size müteşekkirim. Şimdilik ricam, evvel derneğinize beni üye yaparak bu husustaki muameleyi tamamlamış bir halde -şartlariyle beraber- bildirmeniz; ikincisi, derginizin bütün çıkan sayılarından acele olarak bu adresime postalamanız; son olarakta sizinle ve kıymetli dernek üyeleriyle hangi şekilde temasa geçebileceğim hakkında beni aydınlatmanızdır. Sizi, eski bir dost gibi, şükran ve muhabbetle selâmlamama izin veriniz.

Dr. Ziya SOMAR (Erenköy Kız Lisesi Felfese öğ.)