Çınarlı parkı Antep savaşında harap olan eski Çınarlı Cami’sinin bir kısmiyle eski bir Ermeni okulunun yeriydi. Bugün Çınarlı parkı Anteb'in en güzel yazlık parklarından biridir. Halk arasında ampüllerle süslenmiş geniş bir havuzdan fışkıran suların havuzdaki suya yeşil bir manzara vermesinden bu adı almıştır. Diğer bir tarifle parkın yanı başında bulanan Çınarlı Cami’sinin adını taşıyan eski çok yaşlı çınar ağaçlarının hatırası olmasından ileri gelmektedir. Eski camiin Antep Savaşı'nda harabından sonra halkın yardımiyle yeni bir cami ve yanı başında da Şehitler Abidesi yapıldı. Antep Savaşı'nda Şehit olanların kemikleri bu abidenin altındaki yerde muhafaza edilmektedir.

Birinci dünya savaşından önce yukarda söylediğim Ermeni okulu seferberlikte (24 üncü askeri fırkası kalem reisliği idi. Kalem reisi fırka komutanı (İRFAN) beydi. Antep savaşında Anteb'e büyük hizmetlerde bulundu. Birinci dünya savaşından evvel şimdiki öğretmen okulu, eski tâbirle kendirli Fransız Kilisesi'nin yanı başındaki kapısından Kuzeye ve Alleben’e inilecek bir yol vardı. Solda biri daha büyük sağda da biraz küçük petrolle işleyen un fabrikaları vardı. Soldaki büyük fabrikanın yeri askeri kumaşhane yapıldı. Un fabrikaları çalışıyordu. Büyük fabrikanın sahası geniş olduğundan askerler için elbiselik, yemeni, kondura, terzi, demir işleri gibi şeyle yapılıyordu. Elbiselikler yazlık, kışlık olarak iplikten, yünden tezgâhlarda işlenirdi. Sonra ceviz yaprak ve kabuklarının boyalarıyla boyanırdı.

Sanatkâr olan sürgüne gönderilmiyen Ermenilerde burada Türklerle beraber çalıştırılıyordu. Her iki un fabrikası, Anteb'in su değirmenleri durmadan un öğütürlerdi. Memleketin bir kısım fırınları askerler için yuvarlak kuru, gevrek somunlar yaparlardı.

Kumaşhane fabrikası ve sağdaki un fabrikaları Antep Savaşı'nda harap oldu. Sağdaki fabrikanın bitişiği bostandı. Çınarlı caminin söylediğim bostan olan yerinde bir halk parkı ve kumaşhanenin yerinde bir (gül) bahçesi yapıldı. Herkes burada oturup ağaçlar üstünde öten elma kuşlarının, bülbüllerin, Alleben deresinin gümbür gümbür dalgalar saçarak akan suyuna bakarlar yüzen kaz, ördeklerin, öten kurbağaların seslerini dinlerdi. İlkbaharda bahçenin güzelliğine doyum olmazdı. Mayıs ayında çiçek açan iğde ağaçlarının etraf bostanların kenarından gelen kokularına insan hayran olurdu. Bir kısım halk bostan kenarlarında sahre yaparlar. Buz gibi akan pınarların suyunu içerlerdi. O zamanlarda Alleben deresine leylek, yabani ördeklerde gelirdi. Hele leylekler camilerin yüksek minarelerinin sivri yerlerine de sepet gibi yuvalar yapıp otururlardı. Kırlangıçların ötüşleride bunlar arasındadır.

Sümbüller, kır çiçekleri, yabani lâleler, çimenzarlar arasında bezenirdi. Yukarda söylediğim gül bahçesinin yeri ilk olarak bir İtalyan şirketine belediye tarafından 1932-1933 yılında verilerek Anteb'e ilk elektrik fabrikası kuruldu. Daha sonra belediye fabrikayı satın aldı ve genişletti.