(Geçen sayıdan devam)

Bu bakımlardan Asım aldığı esirlere icap edeni yaptı. Fakat Georgis’e karşı bir türlü merhamet duyguları yumuşamıyordu.

Asım son olarak Georgis’i de ellerini bağlamak için yanına çağırdı.

Asım:

-Koy ellerini arkana bakayım. Kımıldama.

- Ha, şöyle...

Georgis, canı müthiş acıdığından yalvarmaya başladı.

-Aman Aman efe, kölen olayım çok sıktın, elim kopacak.

- Eh, ne olacak

- Ne olur biraz gevşet

Asım, Georgis’in bu isteğini yerine getirdikten sonra artık gitmek için son emrini verdi.

-Düşün önüme bakayım. Sizi leş kargaları sizi ... Diyerek çete karargâhına doğru yola düştüler.

Aslan yapılı, kahraman ve sözü pek bu dağlı yiğit, yalnız başına, silâh patlatmadan esir ettiği bu dört kişiyle yollarına devam ederlerken, henüz üç dört kilometre geriye doğru yol almışlardı ki, batmış olan ay ortalığı zifiri karanlığa boğmuş, vakit de epeyce ilerlemişti. Bir kilometrelik uzaklıktaki bir kalabalığın uğultuları ve atlarının çıkardığı nal sesleri gittikçe yaklaşıyordu. Asım ve beraberlerindeki esirlerde yol kavşağındaki fundalığa, girmişlerdi.

Asım, esirlere ve Georgis’e şu talimatı verdi:

  • Georgis, çabuk şu enik arkadaşlarının ağızlarına şu bezlerle bağla. Sonra Georgis’in bağlı olduğu aklına gelerek kendisi hemen atılıp hepsinin ağızlarını bağladı.
  • Sonra da:
  • Bununla beraber sakın çırpınalım, güçlük çıkaralım demeyin. Alimallah kim olduğunuz anlaşılmadan bağırsaklarınızı dökerim aşağıya. Ona göre davranın.

Bu sözler, bilhassa Georgis’e çok tesir etmişti. Asım’dan bir müsamaha görebilmek için yapamayacağı fedakârlık düşünülemezdi. Bu bakımdan Georgis aldığı emri Rus askerlerine de kaş göz işaretleriyle anlattı.

Asım, bu gelenlerin herhangi bir düşman müfrezesi olabileceği düşüncesiyle bu tedbirleri alıyordu.

Peşi peşi sıra verdiği emirlerden sonra hemen fundalıkların içine dalarak gizlendi. Diğerleri de ayni şekilde itaat ettiler.

Elinde mavzeri, Asım arkalarında bekliyordu. Yine eli tetikte...

Bu gecenin macerasının ne şekilde son bulacağını düşünerek, bu gürültülerin sahiplerini merak ediyordu...

Köye giden yol, hemen yakınlarından geçiyordu. Tahmini olarak atlıların oradan geçmesi dakika işi olmalıydı.

İşte geldiler...

Evet, tam fundalıkların yanında durdular. Burada mola verecekleri hallerinden anlaşılıyordu. Bu zaman kadar fundalıklardan hiçbir ses çıkmadı.

Asım, şimdi de kulaklarını kabartarak onlardan gelen sesleri anlamaya çalışıyordu.

Bu zaman kadar fundalıklardan hiçbir ses çıkmadı.

Tam bu sırada esirden birisi çırpınmaya başlamış ve yanındaki çalıları hissedilir derecede hışırdatmağa sebep olmuştu. Bu sese ve gürültüye ani bir sıçrayışla engel olmaya çalışan Asım’ı yeni genler görmüşlerdi...

Yeni gelenlerde derhal atlarını bırakarak tam siper yaptılar.

Amirleri olduğu anlaşılan tok bir ses gürledi.

  • Hey kim var orada?
  • …….
  • Çabuk ortaya çıkın, yoksa ateş edeceğiz.

Arkasından, aklına bir şey geldi. Bunlar kendilerinden veya civar çetelerden olabilirlerdi. Böyle olduğu taktirde çetelerin o zaman için müşterek bir parolaları vardı.

(Devamı var)