Cemiyetler Kanunumuz, gayeleri terakki, yardımlaşma ve Kültür olan her topluma cemiyet kurma ve işletme hakkını vermiştir.

Memleketin terakkisi yolunda mevcut gedikleri kapamak vazifesini üzerlerine alan kurum, cemiyet ve derneklerin vazifeleri çok mühimdir. Bu gibi cemiyetler iç tüzüklerindeki maddeleri harfiyen tatbik ettikleri takdirde atmış oldukları adımda muvaffak olmuş sayılırlar.

Türkiyemiz cemiyetçiliğe en müsait bir ülkedir. Biz Türkler Yardımlaşmayı seven kimseleriz. Hem dinimizde bunu kutsi bir vazife olarak telakki eder.

İşte bu cümleden memleketimizde sosyal cemiyetlerin sayısı binleri aşmaktadır. Mesala Kızılay ve buna mümasil beynelmilel itibara haiz kurumlarımız bütün kasaba ve köylerimize kadar kol salmış; ve vazifelerini tam bir mükemmeliyyetle başarmaktadırlar.

Bu gibi cemiyetlerin yanında birde “İsmi var cismi yok” cemiyetler var. Madem ki bir iş başaramıyorlar, görevlerini yapabilecek kimselere bıraksınlar. Memlekete karşı yüz karası olmaya ne lüzumu var.

Sayısız imkânları halkın hizmetine sokmak amaciyle görevlenen cemiyetler her şeyden evvel kendi iç bünyelerini düzeltmeleri icap eder. İdari makanizmalarına tam bir seyyaliyet gerekir. Dinamik prensiplerin mutlak tatbiki lâzımdır. Aksi takdirde derneğin manevi mesuliyetleri peşlerini bırakmaz.

Bu gibilere bir kerre daha hatırlatalım ki, vatan ancak ve ancak faal toplumun omuzları üstünde yükselir.

Nezih ÇANKAYA