Bir Antepli olarak, memleketim hakkında söylenen ve yazılan her şeye içten alaka duyarım. Binbir mahrumiyet içerisinde yapılan Gaziantep Müdafaasının her Türk tarafından bilinmesini gönülden arzu ederim.

Bu öyle bir savaş ki üzerinde ne kadar söylense ve yazılsa yine de meçhul kalan taraflarına rastlamamak mümkün değil. Muhasarada sığınılan her mağaranın bir alemi, her ailenin ayrı bir üzüntüsü ve her komutanında yılmayan bir azmi vardır.

Antep Harbinde çocuk denilecek kadar küçük, fakat bugün 45 - 50 yaşlarında bulunan ağabeylerimiz hatıralarını yokladıkları zaman çok enteresan olaylar bulabiliyorlar. İşte bunlardan bir tanesi ile karşı karşıyayız: Yıllarca Antep’ten uzakta kalmış, içindeki yurt hasretini “Babamın Öcü” isimli dört perdelik piyesi yazmakla gidermiye çalışan bir hemşerimiz

Yazıhaneme giren ince, uzun boylu, gözlüklü bir zat kendini takdim ediyor.

- Tarsus Lisesi ve Amerikan Koleji resim-sanat tarihi öğretmeni Hayri Vuralhan.

Yanımdaki emekli başöğretmen Şakir Sabri Yener ilave ediyor:

- Hayri bizim talebemizdir. 1932 yılında Öğretmen Okulundan mezun olunca ilk öğretmenliğini İstiklal okulunda yaptı. Bugün Antep öğrencilerinin söylediği Kurtuluş Marşını da o zaman bestelemişti.

Hayri Vuralhan’a soruyorum:

- Neden eserinizi bir piyes şeklinde yazmayı tercih ettiniz?

- Roman ve hikâyeyi ancak muayyen bir zümre okur, halbuki bir piyes daha geniş kitlelere hitabeder.

- Piyesteki şahıslar hayali midir?

- Hayır, bunların çoğu kendi akrabalarım ve kardeşlerimdir. Ali dayı ve Ayşe hala, kitabımda belirttiğim gibi vatansever insanlardır. Osman aşkını yurt sevgisine tercih eden bir yiğitti ve sonunda da Emine’sine kavuşmadan şehit oldu. Mehmet Durdu aslen Maraşlıdır. Annesiyle babasını harpte kaybedince, Aslan Bey kimsesiz kalan bu yavruyu himayesine alıp Anteb’e getiriyor. Muhasarada posta vazifesi görüyor. Günün birinde Fransızlar yakalıyorlar, yanındaki mektubu yırttığı için kızgın saç üzerine oturtuyorlar. Harpten sonra Durdu’yu, Kılıç Ali himayesine alıyor ve İzmir Ticaret Lisesinde okutuyor. Halen Mersin liman işletmesinde çalışmaktadır.

- Şahin Beyi hatırlar mısınız?

- Hayal meyâl. Her harbin sembolleşen bir kahramanı olur. Şahin de Gaziantep Savaşının hakkında en çok söylenen ve yazılan efsaneleşmiş bir kahramanıdır. Gönül arzu ederdi ki yıllardan sonra memleketime döndüğüm zaman ona ait şehir içinde bir anıt bulunsun, hatta bu anıta gelecek nesillerin daha kolay tanıyabilmesi için bir de Şahinin heykeli konulmuş olsun.

Hayri Vuralhanla vedalaşıyoruz. Arkasından kitabın sayfalarını birer birer çeviriyorum.

Bir şehit çocuğu babasının öcünü aIabilmek için öğretmenlik mesleğini seçiyor. Memlekette Atatürk inkilapları ile açılan kültür seferberliğine katılıyor. Senelerce bu gayeye hizmet ederek milliyetperver ve sağlam bir neslin yetişmesine çalışıyor. Kitapta bu amaca varış ne güzel belirtilmiş.

Kanaatimce “Babamın Öcü” piyesi Türkiye’nin her okulunda temsil edilmeli, hatta filme alınmalı. Çocuklarımıza gangster ve kovboy filimlerini seyrettireceğimize kahramanlık ve şecaat telkin eden konulara ilgilerini çekmemiz daha faydalı bir sonuç verirdi.

Yazarın önsözünde dediği gibi o zaman yaşayan kahramanlarımızın gönlü, aramızdan ebediyyen ayrılanların da ruhları şad olurdu.

“Babamın Öcü” piyesi yazarı Hayri Vuralhan’ı tebrik eder, büyük bir hemşerilik gayreti gösterdiği için Gaziantep Kültür Derneği adına teşekkürü borç bilirim.

Eserin sonunda sayın Başöğretmenim Şakir Sabri Yener’in “Kurtuluş Destanı” şiirinin notalanmış kısmı bulunuyor. Bizde bu kısmı eserden aynen kopya ediyoruz.

KURTULUŞ MARŞI

İşgâl tadını taddın

Düşmanı çabuk attın

Büyük zafer yarattın

Tarihte güzel Antep.

Cihanda yok sana eş

Dağların maviş maviş

Kurtuşun yirmibeş

Kânunuevvel Antep.

Billûr dereler akar

Mor dağlar fıstık kokar

Manzaran beni yakar

Öpeyim gel gel Antep

Cihanda yok sana eş

Dağların maviş maviş

Kurtuluşun yirmibeş

Kânunuevvel Antep.