Avukat müvekkiline ait davayı takip sırasında hakikate uymayan hiç bir müdaafa veya imada bulunmamakla mükelleftir. Çünki hiç bir şey bu çeşit iddialar kadar halkın avukatlık sınıfına karşı olan husumet ve nefretini celb ve idameye daha katiyetle müessir olmadığı gibi mesleki vazifenin hakkiyle başarılmasını lüzumlu kılan âmme emniyet ve.itimadından da mahrum bırakmaz. Avukat kanun hüküm­lerinin haricinde hiç kimseden bir şey istihsal edilmiyeceği kanaatini taşır. Müvekkilinin menfaat ve haklarını samimiyetle müdafaa yolunda ne adaleti celb, ne dehalkın hoşnutsuzluğunu mucip olmak korkusu ndan tevakki eder. Müdaafaalarında dilediği çare ve tedbirlerden is­tifade etmek onun on sarih hakkıdır. Fakat bu hakkın kanun ve adalet hudutları dahilinde kullanılması lazımdır. Bu bakımdan avukat müvekkilinden ziyade kendi vicdanının emrine itaatla mükelleftir. Avukat kendisinin yapmamakla mükellef olduğu hususlar hakkında müvekkili üzerinde tam bir nüfuza malik olmalı ve icabında onu bunlara müraacaattan menetmelidir. Buna muktedir olamaması müvekkili ile her türlü münasebetin kesilmesini intaç eder. Avukat hasmile şahitlere karşı daima iyi muamelede ve davanın rüyeti sırasında müvek kilinin hasım'tarafa beslediği husumetin zebunu olarak hareket etmemekle mükelleftir. Avukatın en birinci vasfı hakşinas ve doğru sözlü olmasıdır. Bir vesikanın muhteviyatını, bir şahidin beyenatını, hasım tarafın ifade ve delilini, bir kararın manasını yahut bir kanun metnini kasten yanlış izah eden, mer’ıyetten kalkan kanun ve teamüllerle ihticaç eden, isnat edilmeyen bir vakıayı bir delil gibi gösteren ve­yahut hasım tarafı, yanlış yola sevkedecek hareketlerde, bulunan avukat ağır bir mesleki suç işlemiş sayılır. Bu gibi haller, adaletin tevzi­ine yardım etmekle mükellef olanlara yaraşmıyan hallerdir.

İçtımalarında meslek ahlakına ait tesbit edilen hususat bizler içinde iyi bir örnek teşkil etmektedir;

Avukat, mesleki icabı olarak muttali olduğu sırları ifşa etmemekle de mükellefdir, aksi takdirde avukatına hakikati, söyleyicek kimse tasazvur edilemez.

Hatta şunu da ilave etmek lâzımdır ki sır sahibinin muvafaktı da ki bu. mecburiyeti refedemez...

Buraya kadar avukatların muhitlerine karşı durumlarını ve müek killerile olan münasebetlerini inceledik, şimdi de kısaca avukat'arm yekdiğerlerile münasebetlerini inceleyelim:

Bu münasebetin tanziminde en mühim rol baroya aittir, gerçi karşılıklı münasebet meslek arkadaşbğı mefhumunda toplanmaktadır. Ancak vazukanun bunu kâfi görmemiş ve kanunun teminatı altına almıştır.

Avukatlık kanununun (61) inci maddesi:

- Mıntıkası dahilinde en az onbeş avukat bulunan her vilayet merkezinde bir baro teşkil edilir.

Baro kurulamıyan yerlerin en yakın baroya bağlanması veya bun iar birleştirilerek ayrı bir baro teşkili ve merkezinin tayini adliye vekâletine aittir.

Barolar teşekkülü keyfiyetini adliye vekâletine bildirmekle şahsiyet iktisap ederler." demektedir.

Bu madde sarahatına uygun olarak, MARAŞ, URFA GAZİANTEP vilâyetlerindeki avukatlar bir baro teşkil etmekte ve bu baronun merkezi olmak şerefi de Ardebe ait bulunmaktadır.

Baro: Kanunun tanıyıp kanunun kurduğu bir avukatlar cemiyetidir. Bu teşekkül meslekdaşlarını anlaşıp, kaynaştıkları meslsk dert ve ihtiyaçlarının düğümlenip çözüldüğü ilim, kültür ve gelişmelerin membasıdır.

Baro: Vatandaşın avukata olan itimadının da bir teminatı, meskk daşı teenniye, teyakkuza sevkeden kuvvetli müeyyidelere malik bir mü’ rakabe sistemidir...

İnsan yaradılışı icabı bazı zaaflarla mualleldir, mûekkilire tervici imkânsız muamelelerde bulunacak bir meslek mensubu çıkabilir, fakat böyle bir şaibeyi bütün meslek erbabına teşmil etmek haksız ve manasız olur, böyle bir hareketin cezasız kalması mesleke olan itimadı sarsar ve lekeler.

İşte baro böyle bir durum karşısında deıhal müdahale edecek hem vatandaşın hakkını koruyacak hem de meslekin şerefini kurtara çaktır; ondan beklenen bu şerefli vazifeyi yapmasıdır.

Baro müekkillerin avukatları hakkm'daki ber türlü şikâyetlerini dinleyecek gerekli kararı verecektir.

Baro: Müekkilleavukatı arasındaki ihtilafı halledecek her türlü suistimali önleyecek ve türk avukatına, layık olduğu mevkii temin edecektir. On senelik kısa bir mazisi bulanao muasır medeni anlamına göre yeni-türk avukatlık mesleğini asırların kökleştirdiği kötü tesir ve telakkilerden kurtarmak baronun başta gelen bir vazifesi olduğu kanaatindeyiz. (BİTTİ)