G. Antep barosu bu ayın 27 inci cumartesi günü yıllık kanuni toplantısını adalet binasındaki özel dairesinde yapılmış ve meslektaşların samimi hasbihallerine vesile teşkil etmiştir.

Bu konuşmalarda: haklı bazı tenkitler ve şikâyetlerde bulunan arkadaşlar bilhassa geniş halk kitlesinin ve gerekse devlet müesseselerinin meslek hakkında hakiki bilgiye sahip olmadıkları için yanlış kanatta bulundukları ve bu itibarla da avukatlık mesleğine lâyık olan ehemmiyet ve kıymetin verilmediği hususunda ittifak etmişlerdir, bu sebeple mevcut kanunlarımızın avukatlara tanıdığı hak ve selabiyetleri, mesleğin ehemmiyet ve değerini efkârıumumiuyeye arzelmeyi faydalı buluyoruz!

Vatan ve millet unsurlarını usta eli ile birbirine mezcederek devlet yapısını kuran hukuk mefhumu, hukuk fikridir.

Bu muazzam binanın selâmeti, bekası, güzelliği, Onu inşa eden hukuk idasinin olgunluğu, üstünlüğü, âdilliği ile kaimdir.

Toplu yaşamak zorunda bulunan insan kitleleri arhsında, yaşayabilmek için duyulan ihtiyaçlardaki iştirak ister istemez fertler arasın da zıddiyetler, çarpışmalar doğurmakta ve bu hal cemiyet düzenini bozmakta anarşiye sürüklemektedir.

Böyle bir cemiyette huzur ve sûkün tasavvur edilemeyeceği gibi ferdin zekâsı ve cemiyetin inkişafı da düşünülemez.

İşte bu durum insanları bir usul, bir nizam altında yaşamak şartlarını düzenlemeğe zorlamakta ve hekuk kendiliğinden, cemiyetin lâzımı gayrimüfariki olarak belirtmektedir.

Bir defa cemiyetin hukuk ve adalet prensipleri meydana çıktıdan sonra bu mefhum cemiyetin üstünde, cemiyeti düzenleyici ve emredici bir varlık olarak kendisini göstermekte, cemiyet içinde yaşayan fertleri bu kaidelere riayete zorlamaktadır.

Hak, hukuk, adelet çok defa Aynı anlamın çeşitli ifadesidir.

Adelet mefhumunun birçok tariflerinden biri de (Herkesin kendisine ait olanı vermektir) Fakat bir cemiyet ne kadar mütekâmil olursa olsun her zaman herkese ait olanı kendisine (Al bu şenindir) diye hakkı vermezler her zaman hakkın istihsali bir merasim e bir usule tâbi tutulmuştur bu itibarladır ki (Hak Verilmez, alınır) formülü revaçtadır.

Hukuk da cemiyetle birlikte tekâmül etmiş bir ihtisas mevzu olmuştur.

Adaleti dağıtmağa memur yargıç hakkı, adeleti her zaman gün gibi aşikâr, açık ve kolayca anlaşılır halde bulamaz bilakis hakkın, adaletin, hakikatin üstü çok defa kalın bir esrar perdesi ile örtülüdür. Diğer taraftan adaletin sürat ve sadelikle temini kanunların tam olarak uygulanması için mütehassıs bir'yardımcıya ihtiyaç hasıl olmıış dur.

İşte bu zaruretlerdirki avukatlık meslekini ve avukatı âdâletin teminatı, adaleti dağıtan müesseselerin, yargıcın bir yardımcısı olarak meydana koymuştur.

Yargıç ve müvekkil adaleti, hakikati örten kaim perdeyi onun elile açar ve onun ağzından dinler.

Memleketin adaleti hakkında, ki vatandaşın fikir ve kanaatları onun eli ile yoğrulur.

Halkın güven ve isteğine dayanan demokratik bir idare adaleti tesis ve tevzi devlet makinesinin en başta gelen vazifesidir.

Adaletin saf ve lekesiz her türlü şüpheden azade, kanunların mutlak olarak tatbiki vatandaşın hürriyet, emniyet ve selâmetinin teminatıdır.

Hakikatin tecellisinde, adaletin tevziinde mevcut kanunların uygulanmasında avukatların müessir bir rolü bulunduğunu avukatlık kanunu esbabımucibe layihası açık izah etmekte ve genç adalet cihazımızın inkişaf ve tekâmülü için bunun lüzumuna inanmış olduğunu açıklamış bulunmaktadır.

Her gün biraz daha genişleyen ve gelişen mudilleşen hukuk sisteminin bir ihtisas işi olduğu inkâr edilemez.

Her vatandaşın kanun dilinden anlaması mümkün olmadığı gibi cemiyette mevcut iş bölümü sebebiyle bir vatandaşın kendi günlük normal işini bırakıp hakkini aramasını bu vatandaşa tahmil edeceği külfet ve güçlükte münakaşa götürmez bir hakikattır.

3499 sayılı avukatlık kanununun esbabı mucibe mazbatasında aynen şöyle denilmektedir:

(Filvaki sosyal hayatımıza yeni bir nizam veren mevzuatın üstün esasları, geniş kültürlü şahıslara ihtiyaç gösterecek mahiyettedir; bu itibarla avukatın mevcudiyeti bilgi ve doğruluk hususunda teminat arz etmekle kalmayarak adliyenin müdahalesini icab ettiren halleride tahdit eder.

Avukatın, davacı ile yapacağı istişare mesnetsiz iddiaların bertaraf edilmesini bir uzlaşma zemininin bulunmasına yarar ve lüzumsuz uğraşmaların, haksız davaların önünü alır.

Bu takdirde yargıç ve avukat müşterek bir vazife ifasını, hakikatin, hakkın aranıp bulunmasını üzerlerine almış olurlar. Aksi takdirde usul kanunlarının zaruri olan teminatı tarafların elinde davayı uzatmaya elverişli bir vesile haline girer.

(Selâhiyetlerini hakka hizmet yolunda kullanan ve yargıç huzurun da yalınız kanun ve vicdanın sesini yükselten*avukat, kaza kuvvetini gayesine ulaştıran adalet makinasının en kudretli çarklarından biridir.

Bu sebepledir ki memleket ad Üyesinde hakkı bak olduğu için izhar eden faziletli bir yargıçlar kitlesine ne kadar ihtiyaç varsa yargıcın çalışmasını kolaylaştıran ve yalınız bilgi ve doğruluğu kendine rehber tanıyan bir avukatlar topluluğuna da o nispette lüzum vardır.

Fakat maalesef kökü mazinin fena itiyat ve intihalarına dayanan birçok sebeplerle gerek geniş halk kitlesi gerekse devlet müesseseleri (kanunların tanımış ve inanmış olmasına rağmen) bu luzuma kani 'olmadıkları anlaşılmaktadır.

Avukatlık kanunu 27/6/938 tarihinde kabul edilmiş ve ancak bugünkü manada amme hizmetlerinden sayılan avukatlığın on senelik kısa bir zamanda memlekette hakiki çehresini göstermek ve amme vicdanında henüz yerini alamadığı muhakkaktır.

Memleketimizde bu mesleğin büyük bir tahsizlik sebebini biraz evvel arzettiğim üzere mazinin bu hususta kötü tesir ve geleneklerinde aramak lazım gelir.

Avukatın bir (Tezvir) olmadığını yeni avukatlık kanunun kati temin? atı altında hakkı hak olduğu için izhareden adil hakimlerin huzurun­da hakkın adaletin tecellisinde ka­nunun ve vicdanının sesini yükselterek mesleki layık olduğu mertebeye çıkarmak, bu anlayış içinde yetişen meslektaşların en büyük vazi fesidir, yeni avukatlık kanunu bu gaye ile avukatı tıpkı bir devlet memuru gibi amme hizmeti gören,, bu suretle filve hareketlerinde tak yitlere tabi tutmuş ve birtakım ağır müeyyidelerle onu teyakkuza mecbur etmiştir.

Memleketimizde bu mesleğin büyük bir tahsizlik sebebini biraz evvel arzettiğim üzere mazinin bu hususta kötü tesir ve geleneklerinde aramak lazım gelir.

Avukatın bir (Tezvir) olmadığını yeni avukatlık kanunun kati temin atı altında hakkı hak olduğu için izhareden adil hakimlerin huzurunda hakkın adaletin tecellisinde kanunun ve vicdanının sesini yükselterek mesleki layık olduğu mertebeye çıkarmak, bu anlayış içinde yetişen meslektaşların en büyük vazifesidir, yeni avukatlık kanunu bu gaye ile avukatı tıpkı bir devlet memuru gibi amme hizmeti gören bu suretle filve hareketlerinde takyitlere tabi tutmuş ve bir takım ağır müeyyidelerle onu teyakkuza mecbur etmiştir.

Avukatlığın tam manasile serbest bir meslek sayılmayacağı avukatlık kanununun açık hükümlerinden anlaşılmaktadır.

(Arkası var)