MİLLİ KÜLTÜRLERİN DOĞMASI

Garptaki medeni milletler bugünkü seviyelerine erişebilmek için kültürlerinin her sahasında asırlar süren keşif bir zihni faaliyette bulunmuşlardır. Siyasi, iktisadi sınai ve teknik sahalardaki gelişmelere muvazi olmak üzere cemiyetin modern bir milet halin gelebilmesi emeliyle siyaset ve din adamları, edebiyatçılar, hukukçular, bu mevzulara ait eserler, şiirler, romanlar yazmak suretiyle milli bir dilin, milli bir edebiyatın meydana gelmesine çalışmışlardır. Tarihçiler de kendi milletlerinin meselelerini ta eski devirlere götürmeğe müstesna meziyyet ve kabiliyetlerini, fevkalede başarılarını belirterek diğer milletlere olan üstünlüklerini Allah tarafından hususi bir vazife ile yaratılmış olduklarını isbata çalışmış, böylece cemiyette derin, köklü ve kuvvetli bir millî şuur uyandırmağa uğraşmışlardır. Bu zihnî ve fikrî faaliyete bütün san’atkarlar, musikişinaslar, ressam ve heykeltraşlar, her nevi ilim, fikir adamları, filozoflar da katılmıştır, mensup oldukları milletlerin oluş ve teşekküllerinde asırlarca çalışmışlardır. Ayni suretle bütün maarif teşkilatı ve müesseseleri bilhassa üniversiteliler milli kültürün teşekkülünde ve yayılmasında mühim bir rol oynamışlardır.

Görülüyor ki, Garp milletleri 19 asrın başına, devrin moda bir fikri olarak doğmuş olduğu zannedilen milliyetçilik sayesinde akşamdan sabaha veya bugünden yarına ortaya çıkmış olmayıp en az 5 asır süren bir tarihi ve içtimai tekamülün eseridir. Hakikatte bu çok uzun süren içtimai ve siyasi oluş sonunda kültür bütünlüğü, milli şahsiyet ve benlik şuurunu ilk olarak idrak eden İngiltere ile Fransa olmuştur. Onun için milliyetçilik bu memleketlerde kültür bütünlüğü, milli şahsiyet ve benlik şuurunu ilk olarak idrak eden İngiltere ile Fransa olmuştur. Onun için milliyetçilik bu memleketlerde kültür bütünlüğünden, İçtimaî tesanütten, demokratik ve millî idareden gelen bir benlik şuuru halinde tecelli etmiş, diğer Avrupa memleketleri için sırf özleme gıbta kaynağı olmuşur. Binaenaleyh milliyetçilik bir şuur halinde Avrupada ortaya çıktığı zaman İngiltere ve Fransa millet bünyesini kazanmış ve tam bir birliğe kavuşmuş bulunuyordu. Bu tarihten sonra Avrupada ve Doğu Avrupada fikir sahasında alevlenmiş bir şekilde görülecek olan milliyetçilik, İngiltere ve Fransa gibi millet olma, millî bir kültür ve birliğe kavuşma iştiyakından başka bir şey değildir. Görülüyor ki, Avrupada içtimai ve İktisadî bakımdan kalkınma, ilerleme ile millet olma, millî birlik ve kültür bütünlüğüne kavuşma cehdi arasında, hiçbir fark yoktur. Onun için Türkiye Garbın bu çok uzun süren içtimai, İktisadî ve kültürel gelişmesi ile onun seyrini lâyıkıyla kavramadıkça bu hususta isabetli kararlar alınması imkânsız denecek kadar güçtür.

Zira Türkiye bugünkü vaziyetiyle garbı birçok sahalarda model olarak alıp taklit etmek istediği takdirde kendisiyle garp milletleri arasındaki tekamül farkını bilmesi lazımdır. Aksi takdirde henüz emeklemekte veya ilk okul çağında olan bir çocuğun yaşlı başlı, olgun bir erişkini taklit etmesi gibi bir vaziyette düşmüş olacaktır.

TÜRKİYE’NİN TARİHİ OLUŞU

Bu bakımdan Türk topluluğu her ne kadar Dünyanın en büyük dinî ve askerî imparatorluklarından birisini kurmuş ve onu diğerlerine nazaran çok daha uzun bir zaman yaşatmakta muvaffak olmuş ise de bugünkü manada, geniş halk kitlelerine dayanan ne milli bir devlet tesis edebilmiş ne de ona temel teşkil edecek milli bir culture erişebilmiştir.

Türkiye, Garp milletlerinin siyasi, içtimai, iktisadi ve milli kültür sahalarında tekamüllerinin zirvesine eriştekleri bir devirde ancak ağır kayıplar ve şiddetli mü-

(Devam Edecek)

Mümtaz TURHAN