Almak

Alma alı, satma kırı, ille doru, ille doru; yağızın da binde biri, (At renkleri hakkında).

Almağa Şahin, vermeğe karğa! (Haksız insan ve borcunu ödemeği zorsunan insan, bir de: daima başkasından eyilik bekleyip kendisi eyilik etmiyen cimri insanlar hakkında da söylenir).

Al malını, gör hayrını! T. (D. M.).

Alma sarıyı, satma sarıyı, ineğinde (—den) doğarsa ne çare!

Almazsın, satmazsın, pazarda, ne işin var? (Yahut: ne gezersin?). T. (A. S.).

Alın

Alnı açık, yüzü ak! (İyi, temiz, kusursuz insan):

Alnım ak, yüzüm pâk.

Alnında yazılı! (Kader, baht ve tevekkül).

Alnının aklığı, yüzünün pekliği.

Almak

Al oruspunun kızını, alma , kızının kızını, izler nenesinin (nine) izini! T. (A. S.).

Altın

Altın adını bakır etme! (Daima iyi ol, iyilikten, doğruluktan ayrılma!)

Altın aldım pul oldu, kız aldım dul oldu.

Altın anahtar, kale kapısını açar. (Paranın değer ve kuvveti ve görebildiği önemli işler)

Altın, pas tutmaz. (Mütearife ve hikemî söz).

Altın tastan (yahut: tasla) Su içip kan ağladıktan sonra, neye yarar?

Ana

Ana, baba ile yaşanmaz. T. (A. S.) (Her şey, her zaman bir halde kalmaz. Kendine güven; Hayatım kendin kazanmağa bak. Ve; her şey muvakkat ve fanidir, geçicidir. Ana ve baban bile olsa, kimseye güvenme, bir şey bekleme.)

Ana; ciğerden yana, baba bağda bir oba!

Atatürk:

“Anadoluya geçmekteki maksadın, Anadolunun ortasında ve Türk milletinin kütlei azimesi içinde, Türk milletinin yüksek seciyesine ve sarsılmaz azim ve imanına istinad etmekte idi .

Ana gibi yar olmaz. (Bağdat gibi diyar olmaz). [Bu ikinci söz: Bağdat şehrinin, Abbasîler devrinde bir ilim merkezi haline geldiğini ve şehrin her cihetle de mamur bulunduğunu andırır.]

Anamdan dayım değil, babamdan soyum değil! T. (D. M.).

(El oğlu hakkında.)

Anamdan emdiğim süt burnumdan geldi! (Bir iş uğruna çok yorgunluk ve zahmet çekildiği zaman; D. M.). T.

Anamın aşı, tandırımın başı! (D. M. ve tekerşeme, yurdumdan, yuvandan ayrılmak istemem. Yahut: tembel kimseler hakkında).

Anamın öleceğini bilsem, kulağı dolusu darıya satardım. (Nedameti telehhüf, esef)…

Anan erik, baban erik, sen nereden geldin a teberik? (Değersiz kimselerin yaraşamadığı yerde gezip dolaşması). T. (D.M.)

Yazan: Cemil GÜÇYETMEZ

—Devamı var—