Gaziantep’in modern usullerle çalışan bir fennî sünnetçisi olduğunu eskiden beri bilirdim. Park sokakta dairesi bulunan Fennî Sünnetçi Arif Teker’in odasına girdiğimde her taraf tertemizdi, pırıl pırıl parlıyordu. Camlı dolapta tıpkı bir operatör muayenehanesinde olduğu gibi, en modern aletler sıralanmıştı. Geliş sebebimi anlattım ve ilk sorumu sordum:

— Gaziantepli olduğunuzu biliyorum. Sünnetçiliğe nasıl başladınız?

— Bundan 30 32 yıl evvel Gaziantepte bir berber dükkânında çalışırdım. Sünneti berberler yapardı. Halâ bugün dahi sünnet yapan berberler vardır. Bende sünnetçiliği berber dükkânında öğrendim.

— Eskiden sünnet nasıl yapılırdı?

— Çok eskiden beri Gaziantepte yeni doğan erkek çocuklar 7 günlük iken sünnet edilirdi. 7 günlük çocuk çok defa ebe hanımın kucağında berber dükkânına getirilirdi. Eski berber dükkânlarında tahtadan yapılmış 5 metre boy, 30 santim eninde sıra (ranza, kanefe) şeklinde oturacak yerler vardı. Müşteriler bu sıralarda oturur ve tıraş edilirlerdi. Sünnet olacak çocuk bu tahta sıranın üzerine yatırılır, berber çırağı diz çökerek çocuğun başını iki dizinin arasına sıkıştırır ve ayaklarını tutar, usta da ustura ile sünnetini yapardı.

— Sünnetçinin kullandığı âletler nelerdi?

— Sünnetçi başlıca 3 alet kullanırdı. Bunlar: Mil, kıskaç ve ustura idi. Mil ile erkek organının başındaki kesilecek et kısmı baştan ayırt edilir. Kesilmek üzere ayırt edilen kısım kıskaçla tutturulur, ustura ile bu fazla kısım kesilirdi.

— Eskiden bugünkü ilaçlar yerine neler kullanılırdı?

— Tabakların koyun ve keçi derilerinden kazıyıp atmış oldukları (Hav) denilen deri kırıntıları bugünkü pamuk yerine kullanılırdı.

Ustura ile kesilen yara üzerine usta hav basardı. 200 gram kadar ince toz şeker ile 300 gram höllük tabir edilen ince toprak yara üzerine dökülürdü. Çocuğun kundağı yapılır evine ebe hanımla gönderilirdi.

— Eski usulle sünnetin ne gibi mahzurları olurdu?

— Sünnet olan birçok çocuk fazla kan kaybeder zayıf düşerdi. Akan kanı hav emer, şeker ve toprakla birlikte bir kan hamuru meydana gelirdi. Bu sebepten 15 yaşına kadar kendisine gelemiyen çocuklara raslanırdı. Hatta pislik sebebiyle kangren, tatanoz olarak hastalanıp bu hastalıktan kurtulamayıp ölen çocuklarada raslanırdı.

— Köylerde de eskiden sünnetçiliği berberler mi yapardı?

— Berberlerden başka şehirde ve köylerde sünnetçilik yapan halkın (çingene, aptal) dediği kimseler vardı. Aptallarında aletleri ağaçtan yapılmış kıs kaç, mil ve bir de cep çakısıdır. Aptallar, aletlerle ve bıçakla yirmi, otuz çocuğu bir arada sünnet yapar, onun kanını ona, öbürünün kanını öbürüne aşılarlar. Kestikten sonrada şep ve kınayı veyabutta yanmış efelenmiş dilbetten elenmiş öküz pisini veyahut ağaç çürüğünü toz haline getirerek bir birine katarlar, onuda ilaç yerine kullanırlardı. Sivas, Siirt, Darende Tilloğlu köyünde yetişen bir çok sünnetçi vardı. Bunların hepsi dede ve babadan intikal eden sünnetçilerdir. Bunlar yaz boyunca Türkiyenin Güney Anadolu mıntıkasını tamamiyle seyyar olarak dolaşırlardı. Bunlarında âletleri kıskaç, mil, bıçak; ilaçlarıda dağdan toplama kılıç otu tabir edilen kurutulup toz haline getirilmiş bir ottur. Sünnet yaptıktan sonra o ottan mamul tozu organ üzerine atar, sargı dahi sarmaz, çocuğun yarasına nezeret etmeden başka bir mıntıkaya gider ve izi kayıp edilirdi. İşte bunlar tarafından sünnet edilen çocukların ne kadar ıstırap çektiklerini sizler tasavvur ediniz. Bugün dahi binlerce yavrumuzu bu çingeneler, aptallar sünnet etmekte, hastalanan yavruların tedaviside bizlere düşmektedir.

Fotoğraf: Arif Teker Sünnet Olan Bin Çocuğun Pansımanını Yaparken

Fotoğraf: Arif Teker

— Modern sünnetçiliğe nasıl baş ladınız?

— Eski usul sünnetçiliğin yavrularımızın çoğunun sıhhatini sarstığından, yaptığım işlere çok üzülür, yeni çareler araştırırdım. 1937 yılında elime büyük bir fırsat geçti. O zaman Gaziantep Devlet Hastahanesinde baş tabip Rifat Hamdi bey ile askeri binbaşı Sabri bey vardı. Bu doktorlar fennî sünnetçiliğin önemini bilen insanlardı. Müracaatımı müsbet karşıladılar. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığından gerekli izini aldık. Devlet hastahanesinde 3 ay staj gördüm. Yapılan ameliyatlarda hazır bulundum. Nazarî ve amalî dersler aldım. Doktorlar huzurunda 25-30 sünnet yaptım. Ameliyat için lüzumlu modern âlet ve ilaçları öğrendim. İmtihanı kazandım ve 30 Temmuz 1938 tarihli ruhsatnameyi aldım. İstanbuldan temin ettiğim modern âlet ve ilaçlarla fennî sünnetçilğe başladım.

— Fennî sünnetçilik halk arasında derhal rağbet gördü mü?

— Aydın hemşehrilerimiz arasında derhal rağbet gördü. Ben, ailemin nafakasını temin için sünnet mukabili bir miktar ücret alıyorum. Bu ücret çok az olmasına rağmen, fakir halk daha ucuz iş yapan fennî olmuyan sünnetçileri tercih ediyorlar. Bu yüzden birçok yavru ıstırap içindedir.

— Fennî sünnetçiliği halka sevdirmek için, sizin fikrinize göre, ne yapmalıdır?

— 1955 Yılında fennî sünnetçiliğin faydalarını iyi bilen bazı hemşerilerimiz Gaziantep Belediyesi Şehir meclisinde üye bulunuyorlardı. Belediye sağlık işlerine bir sünnetçi servisi ilâve ettirdiler. Beni de bu serviste vazifeye çağırdılar. 1955 ilâ 1960 yılları arasında her yıl 2.000 ilâ 3000 arasında değişen çocuğun sünnetini ve tedavisini Belediye adına bedava yaptım. Binlerce yavru bu suretle ehliyetsiz ellerden belediye tarafından kurtarılmıştı. Fennî sünnetçiliğin halka mal edilmesine kadar, sünnet işlerinin devlet himayesinde yürütülmesi gerekir kanaatindeyim.

— Bugün neden Belediye emrinde çalışmıyorsunuzda, kendi hesabınıza çalışıyorsunuz? Yoksa belediyenin verdiği ücret size kâfi gelmedi mi?

Fotoğraf: Bir sünnet esnasında solda Arif Teker gözükmektedir.

— Belediyenin verdiği ücret az idi. Fakat ben yurda hizmet için belediyeden ayrılmak istemezdim. 1.8.1960 tarih 207-247 sayılı vali Niyazi Araz imzalı bir yazı ile işten atıldım. Bu yazıyı bütün hayatım müddetince unutamam. Bu yazıya göre suçum politik sebepmiş. Merak edip Vali beye çıktım suçumu sordum. 30.4.9660 tarihinde zamanın başvekili A. Medrese bağlılık telgrafı çekmiştim. İşten çıkarıldıktan sonra Belediyeye boşalan yerime başka bir fenni sünnetçi tayin edilir ümidiyle bekledim durdum. Aradan iki yıl geçmesine rağmen, Belediyemiz servisine bir fenni sünnetçi tayin edilmedi. Her yıl binlerce yavrumuz, ehliyetsiz sünnetçiler elinde, ölüme ve hastalıklara yeniden terkedilmiş bulunmaktadır.

— Çocuklarımızın sünnet olmaları için en uygun yaş hangisidir?

— Bugün dahi 7 günlük çocuğu sünnet ettiren anne, babalar çoktur. 7 gün, 10 gün, 1 ay, iki ay ve hatta 3-4 aylık çocuklarda henüz kan ve cilt mukavemetsizdir, vücut normal değildir. Bana kalırsa çocuk 6-7 aylık iken sünnet edilmelidir. Ergeç 7-8 yaşa kadar sünnet yaptırmak doğrudur.

— Bugünkü sünnetçilikte temizlik nasıl sağlanıyor?

— Bugünkü sünnetçilikte temizlik başta gelir. Sünnet orta ameliyat sayılır. Aletler siterizörle siterize yapılır. Sünnetçi gömleğini giyer, mikrop öldürücü ilaçlarla el ve tırnaklarını temizler. Çocuk masaya yatırılır ve çocuğun cilt temizliği için tentürdiyot gibi ilaçlar kullanılır.

— Kanamayı durdurmak için ne yapılıyor?

— Kanama katgüle önlenir veyahut suture iğnesi katküt ile dikiş yapılır. Dikişli sünnetler, iki iğne ile dört dikiş usulü gibi muhtelif usuller vardır. Ağrı duyulmaması için 8-10 yaşından büyük olanlara enjeksiyon yapılır. Fenni sünnetçiliği anlatmak uzun sürer, isterseniz ayrı ayrı anlatayım.

— Çok teşekkür ederiz. Okuyucularımızın fenni sünnetçilik konusunda bilgi isterlerse, ayrıca sorar öğreniriz. Başka birgün sizden, Gaziantepte eski berberler hakkında bilgi rica edeceğim.

Fotoğraf: Bir sünnet esnasında solda Arif Teker gözükmektedir.