Hazreti Ömer Kudus şehrini zaptetikten sonra İslâm orduları kumandanlarından hazreti Halit ibni Velit ve sonraki ordu kumandanı Sait ibni Vakkas ve bunun diğer kolordu kumandanlarından İyaz bini Ganem, Ebu übeydetül cerrah, Şerhabil, İbni Sahiçü kendi ve diğer İslam kumandanları, Halep-Antakya-Antep-Dülük ye Maraş dolaylarını Bizanslilardan almışlardır. Bu savaşlarda birçok peygamberimizin değerli esbapları şehit düşmüşlerdir. Kilis'te (şerhabil ibni sahitülkendi) İslâhiye'nin Keferdiz köyü civarındaki tepede Hazreti Akkâşe, Antep'te Dülükbaba tepesi savaşında Mâlik bini ejderin kardeşi Davudu ejder, Narlı istasyonundan Antep’e gelirken Salmanlı istasyonunun ileri tepesinde yüksek bir dağ üzerinde bulunan mağara içinde gene peygamberimize ilk iman edenlerden Salman pak şehit düşmüşlerdir. Halk arasında bugüne kadar buraya Salmanı pak denir.

Fethi islâmda Hazreti Ali’nin Antep’e geldiği ve savaşlara iştirak ettiği rivayetleri vardır:

Hazreti Ali Antep’te Humanız pınarı civarındaki Mehter kaleyi, Tilbaşar kalesini ve Dülük şehrinide zaptetmiştir. Dülükte ÇAYIRĞANA gidilirken batıya düşen tepe üzerinde Hazreti Ali’nin bindiği Düldülü mübarek denilen ayak izleri ve atının yavrusunun kaya üstünde yattığı yer meşhurdur ve hala mevcuttur. Halk buna sevgi gösterir. Dilden dile söylendiğinie göre hazreti Ali bu havalileri dolaşmış ve savaşlara girmiştir. Maraştan dolaşıp Haruniye Düziçi civarında bulunan Düldül dağına da gitmiştir. Bu yüksek yüzminare yüksekliğinde ki dağın adına herkes (Düldül dağı) derler. Bu dağın tepesinde buz gibi pınarlar vardır.

Daha ileride ormanlıklar arasında çok derin dolamaçlı yollardan geçilerek (Haruniye kaplıcasına) gelinir. Kaplıcanın kenarından Ceyhan nehri akar. Kaplıcanın suyu pek şifalı olduğu için bu civar köylüleri burası hazreti Âli'nin kerametiyle meydana gelmiştir ve şifalıdır diye inanırlar. Kaplıçanın yakınında (kuşçu köyü) vardır. Kaplıçanın suyu bir tabi-î mağradan çıkan kükürtlü, azotlu, postalı, çelikli madenlerle karışık bir sudur.

Suyun çıktığı, göze Halk Hazreti Ali’nin parmağıyla delip açtığı gözdür diye inanırlar ve sıcak olan suyun Düldül dağından inip yeraltı yoluyle kaplıçaya gelen sıcak suyu bir miktar soğuttuğu söylenir.

Her insanın dayanabileceği derecede suyun sıcaklığı vardır. Birçok kötürüm romatizmalılar, vücudunda çıban ve yarası olanlara çok şifalar sağlar. Kaplıça civarı Haruniye, Bahçe ilçesine bağlıdır. Osmaniye'den varbaşı istasyonuna ve buradan Haruniye nahiyesinden Haruniye kaplıçasına gidilir. Hazreti Ömer devrinde Hazreti Ali Antep ve dolayları olan şehir ve kasabaları dolaşmıştır. Abbas oğullarından Harunu Reşit Haruniye kalesini yaptırmış ve demir kapılarla tahkim etmiştir. Onun için buraya Haruniye denir.

Evliya Çelebiye göre Hasreti Ali yanında mikdad bin esvat olduğu halde Antep ve Maraş'ın Fethine iştirak etmiş. Daha sonra Hazreti Ömerle birlikte bu havalileri dolaşmıştır. Hicri 16-17-Milâdi 638-639. Antep'te Alleben deresi kenarında bir pınar, vardır. Herkes buna Ali pınarı derler. Ve yine Antep'te Ömeriye camisi vardır. Bu camide Emevi Halifelerinden Ömer bin Abdül Aziz tarafından yaptırıldığını 1944 yılında vefat eden tapi memurlarından Hacı Yusuf efendiden denlemiştim. Bazıları Hazreti Ömer, Ömer bin Abdül Aziz'in annesi tarafından büyük dedesi olduğunu söylerler. Onun adaleti hazreti Ömer’in adaletinin aynıdır. İslam tarihi içinde meşhurdur.

Rivayete göre Hazreti Ömer'in Anteb'e gelişinde yanında Hazreti Ali'de bulunuyormuş. Antep kalesindeki AYİN adlı kıraliçe Antebin (ERİKÇE) köyü civarında çok büyük bir yılan bulunduğunu ve yolları kapattığından hiçbir kimse bu civarlara gidip gelmediğini söylemiş.

Eğer bu yılanı öldürtürseniz ben ve Antep halkı islamiyeti kabul ederiz demiş. Bu yılanı öldürmeye kimse cesaret edememiş. Derhal Hazreti Ali ben öldürürüm diye ayağa kalkmış, yılanın olduğu yere gelmiş. Ne görsün, öyle bir yılan ki bin yaşındaki bir çınar ağacı kalınlığında bir yılan Allah’a yalvarmış, Bismillah deyip (ZÜLFÜKAR) denilen kılıcıyla yılana saldırmış ve başını gövdesinden koparmış. Gövdesini de parçalamış. Erikçe köyünde de Ali kayası denilen bir yer varmış.

Dönüp Hazreti Ömer'e öldürdüğünü söylemiş, kale kraliçesi adamlar göndermiş. Yılanın öldürüldüğünü görmüşler (Kraliçe AYİN-E) gelip söylemişler şehir halkıyla beraber islam dinin kabul etmişlerdir.

Bu sözler belki bir efsanedir Hazreti Ali’nin kahramanlığını anlatan bir hikayedir. O zamanlarda ANTEP’E ANTER kalesi denirmiş. Antep etrafı büyük ormanlarla kaplı imiş. Halâ Antep’in Humanız civarında MEHTER kalede, Cünüt dağında ve Tılbaşar köyü civarında AYNÜLFAR suyu kıyılarınd kalın direk büyüklüğünde yılanları görenler çoktur.

Hazreti Ali Dülük köyünün KEBER kalesinde savaşa girişmiş ve kalenin demirden olan sağlam kapılarını kırıp kaleyi almıştır. Bu savaşta birçok islam askerleri ve peygamberin (eshapları- peygamberi görüp iman edenler) şehit düşmüşler. Ve dülük baba tepesi eteklerine defnedilmişlerdir. Dülük baba tepesinde Davud ejderin türbesine halk Dülük baba adını vermiştir.

Bundan sonra TILBAŞAR kalesine gelmiş ve burasını da almış kalenin demir kapılarını kırıp Dülüğe fırlatıp atmıştır. Bu hususte çeşitli rivayetler vardır.

Daha sonra Birecik kalesine gelmiş buradaki kalenin hükümdarı olan (HAVERAN) ile savaşlar yapmış ve burayıda almış halkını mülüman etmiştir denir ve dilden dile hikâye edilir.

HUMANIZDA MEHTER KALEDE ÖKSÜRÜK DELİĞİ

Mehter kalede bir öksürük deliği vardır. Bu delik dikdörtgen şeklinde bir adacıktır. Yönü batıya bakar, etrafındaki kapıyı ikiye ayıran kayadan bir sütun vardır. Burada boğmaca öksürüğü olanları yedi defa sütunun etrafını dolaştırırlar. Aşağıdan buraya çıkmak için bir mermer merdiven var. Bu merdivenin sol tarafı divar şeklinde kayadır. Bu kayanın üzerinde oyulmuş insan eli şeklindeki izler güya Hazreti Ali buradan çıkarken eliyle bu kayaya yapmışmış ve bu izler ondan hasıl olmuştur. Ayrıca bu öksürük deliğinin yanında birde Hazreti Ali’nin bindiği Düldül adıyla söylenen atının ayak izi vardır.

Antep Miladın 638 yılında zapt edilmiş ve Hazreti Ömer bir yıl sonra bu havalileri ve Dülüğü de teftiş etmiştir.

Antep’in içinde Eyup oğlu cami-i kapısı bitişinde bir ziyaretgâh vardı. Buna Arap baba derlerdi. Bu zatta Fethi İslam'da Antep’te şehit düşmüştür diye işittim. Antep savaşından sonra bu ziyaret yeri kaldırıldı.

Antep'in Tabakhane civarında Emin dede adındaki ziyaret gâh olan bir makam vardır. Halk buraya Emindede derler. Evliya Çelebi seyahatnamesinde Emin dedenin peygamberin sancaktarlarından olduğuna naklen yazıyor. Alemdarı habibi rabbül Âlemin diyor. Fakat ecdadının peyg amberimizin sancaktarı olması muhtemeldir. Emin dedenin kardeşi Haci baba olduğu söylenir.

ANTEP’ÎN FETHİNDE AMİRİ UMMÜYE

Hikâyecilerin söylediklerine göre Cenabi hak Hazreti Ali’ye arslanım demiştir. Ona çok kuvvet ve nusrat vermiş ve peygamberim izin duası kerametiyle birçok savaşlarda harikalar göstermiştir. Hazreti Ali’nin yardımına koşan ve kılavuzluk yapan Am ir ümm üyedir. Halk arasında adına babayi Amir de derler.

Allah ona öyle bir yardımcılık vermiştir ki üç aylık yolu bir saatte varır ve haberler getirirmiş, kendisinin bir dağırcık denilen torbası varmış, içine ufak taşlar doldurur ve bu taşları savaşlar esnasında düşman askerlerine atar sürate onları öldürürmüş. Attığı ufak taşların sürati mavzer kurşunun süratindeymiş açlığa, susuzluğa günlerce dayanır ve Hazreti Ali’ye yardımcılık edermiş. Hele dağırcığındaki malzemeler tükenmediği gibi düşmandan aldığı ganimetleri de doldurur ve yine dağarcık denilen torbası dolmazmış. Hikâyeciler bu torbaya (ummanı kerem) de diyorlar. Hülasa: Allah’ın emri paygamberin kerameti yardımıyla bütün insanların yapamadıkları şeyleri yaparmış. Hazreti Muhammed devrinden başlayıp Hazreti Ali devrinde de yaşamış bir cennetlik eshaptır. Demek ki uçak gibi uçarak koşarı uçaktan bomba atar gibi taşları atar ve düşmanlara isabet ettirirmiş. Amiri ummiyenin soyundan gelenlerde aynı onun vasıflarını taşırlarmış.

Antep’in fethinde Amiri ümmiyeye çok büyük yararlıklar göstermiştir. Çok darda kaldığı zaman Allah’a yalvarır dağırcığında ne isterse derhal bulurmuş.

Hazreti Ali’nin kullandığı kılıç iki çatal olup çok keskindir. Bu kılıcın üstünde (Lâfeta illa Ali ila seyfe illa zülfükar) yazılmıştır. Manası (Ali’nin zülfükar denilen kılıcı düşmanları keser ve Ali fetih edicidir. Kılıç hiç körlenmez)

Söylerler ki cennetin kapısında bir ağaç vardır. Ve kapı üstünde büyük yeşil bir yazı var. Bu yazı kıyamet gününde yalnız suçlu Müslümanların şefaatini Hazreti Muhammed ile hazreti Ali Allah’tan isteyeceklerdir.

Gaziantep’in doğusunda Humanız denilen bir kale harabesi vardır. Humanız pınarından bol su çıkar ve etrafındaki bostanları sular. Vaktiyle çok eskiden burası Antep’in en yakın bir köyü mevcut imiş.

Humanız Hüyüğü kalesine MEHTER kalede denir. Öyle tahmin ediyoruz ki Yavuz Sultan Selim Antep’e geldiğinde ordusunu bu civarda durmuş ve karargahını burada kurmuştur.

Humanız Hüyüğü kalesinde ise Mehter takımı alayı yerleşmiş ve zafer marşları çalarmış. Bundan dolayı bu kalaya Mehter kale denmiştir deniyor. Bu mıntıkaya eski devirlerde (Humanza-Humanız) ve daha sonraları AHMANUŞ denmiştir. Kimbilir bu kelimeler bize ne zamanlardan kalmıştır.

Antep'te Humanız fakısı oğulları ailesi mevcuttur. Ve soyadları Humanızlıdır. Hatta bu aileye Humanız fakısı gilde derler. Yukarıda söylenen Humanza, Humanz, Akmanuş kelimelerinin Eti, Roma, Bizans ve İranlılar tarafından kullanılan kelimelerin asırlarca değişiminden kalmış bir isim olması ihtimalini göstermektedir. Hikayecilere göre Hazreti Ali HUMANIZ kalesini de zaptetmiştir. Gaziantep’te Güreniz, Serkeniz, gibi bazı köy isimleri vardır.

Ben bu isimlerin Rooma Bizans devrinden kalma isimler olduğunu tahmin ediyorum. Ahmanuş ismi Kölemenler devleti zamanından kalmış bir isim olduğunu Hikmet Turhan Dağlıoğlu Antep’e bağlı köylerden bahseden eserinde yazmaktadır. Son çerkes Kölemenleri sultanı Kansu Gavrinin kardeşi Ahmete ait Humanız, Orul, Arıl Köyleri ve bazı Antep'teki bostanlar ve diğer köyler Yavus Sultan Selim tarafından vakfedilmiştir diyor.

NOT: Antep’te Humanız fakısıgil, üzümcü fakılar gibi aile isimleri vardır. Fakı-Halk lisanında köy hocası, köy imam demektir.