Şehrimizin bigânesi olan zevat için Antep çıbanı korkunç esrarengiz bir afettir. Çok kimseler,bu çıban’ın fena mütalaa edilmediği ve sebebinin bilinmediği kanaatındadırlar. Halbuki bu çıban garp ulemesi tarafından lüzumu kadar mütalaa edilmiştir. Evvelce şunu söyliyelim ki bu çıban buraya münasır değildir. Hindistanda, Cezayirde, Tunusta, cenubi İtalya’da, Yunanistan’da, Mısır’da, Halep’te, Bağdat’ta olduğu gibi bizim de bir çok şehirlerimiz de mevcuttur. Urfa, Diyarbakır, Antep gibi. Onun için görüldüğü şehre göre verilmiş bir çok isimleri vardır: Biskre, Jasfe çıbanı, Halep çıbanı, Nil çıbanı, Ehli çıbanıve umumi tabirlerle Şark Çıbanı derler. Bunun amili marazı 1903’te Amerika Wrigt tarafından keşfedilen Leishmanuatropica denilen iptidai hayvancıktır. Bunları nakil eden de phlebotomy denilen bir nevi tatarcıktır. Bu tatarcıklar çıbanlı bir şahsın yarasından amii marazi olarak diğer bir şahsa naklederler. Bu suretle aşılandıktan sonra bir devri tefrih geçer. Tatarcığın sokamsı ile çıbanın zuhuru arasında geçen zamana devri tefrih denilir. Bu devir 15 günden bir kaç aya hafta bir seneye kadar uzuya bilir. Bermutad çıban vücudun açık kısımlarında yani tatarcığın soktuğu yerlere zuhur eder. Yüz, el, ayak, kollar ve bacaklar gibi. Yazın sıcak zamanlarında vücudun açılan diğer kısımlarında zuhur edebilir. Antep çıbanı çıkarmak için konu komşuda, civarda Antep çıbanlı bir şahıs bulunmak ve tatarcık vasıtasiyle o şahıstan alınan amili marazın vücuda aşılanması şarttır.

Çıban ilk önce sert ve kırmızımtırak bir çıkıntı şeklinde başlar. Haftalarca böyle kalır. Zamanla üzeri hafif kabuklaşır ve büyür. Bazan büyüdükten sonra açılmayarak sonuna kadar böyle devam eder ve şifa bulur. Bazan da kaşımak veya her hangi bir tahriş dolayısile merkezinden sulanır ve bu su donar. Üstü sarı bir kabuk bağlar. Bu haliyle de yine açılmayarak zayi olabilir. Fakat iş daha ileri giderek kırmızı ve sert bir zemin üzerinde kenarı oyuk muhtelif büyüklükte karha denilen çukur yaralar hasıl olur. Bu çıban bi dane olabildiği gibi müteddit hatta 50-60 tane olabilir. Derin karhaşekline girmeyen ve cildi tahrip etmiyen çıbanlar eser bırakmaksızın zail olur. Karha şekline girenler olunca etrafı siyah, ortası beyaz nedbe bırakır, zamanla siyahlık zail olur, ned bebaki kalır. Bu çıbanın beledi olarak bulunduğu yerlerde teşhisi kolaydır herkes bilir. Fakat bilinmeyen yerlerde yanlış teşhisler konur. Frengi ve hatta kanser teşhisi konulduğu vakididir. Bu çıbandan korunmak için temizliğe dikkat etmeye ve çok sık cibinlik kullanmak lazımdır. Cibinlik kullanılmazsa yüz ve eller Asitfenik ve Perobalsamli merhem sürmekte bir dereceye kadar tatarcık ısırmasının önüne geçebilir. Temizliğe dikkat etmiyen şahıslarda Antep çıbanı daha kolay çıkar. Ve çıkınca da seyri ağır gider. Çünkü çıbana tali intan şeklinde diğer mikroplar da yerleşerek Antep çıbanının şekli seyrini değiştirir. Daha çok tahribat yapar.

Tedavi - Antep çıbanının hususi tedavisi yoktur. Koca karı ilaçları çıbanı tali entana uğramasına sebep olur. Bu yerli tedavinin esası çıbanın üstüne muhafız bir tabaka yapıştırmak ve altındaki yarayı kendi seyrine bırakmaktır. Bu suretle yapılan tedavide çıbanda daha çok harabiyet hasıl olur. Fenni usullere gelince bu hususta bir çok tedavi tarzı tatbik edilmiştir. Yaranın muhitine emenin şırıngası, damardan Antimuvan şırıngaları ve Diyatermi denilen bir nevi elektrik ve donmuş Asitkarbonik tedavileri gibi. Bunlar bazan pek iyi gelir. Bazanda muvaffak olmuyor. Yaranın seyrinin eksiyerek sonuna gelmesi bunların tesirini artırıyor son senelerde damar içine ve yara muhitine Ateprin denilen sıtma ilacı şırınga ediliyor, bundan bazan iyi neticeler alınıyor. Bunların hepsini şahsen tecrübe ettim, fakat benim tedavi hususunda en son kanaatim, Antep çıbanına hiçbir şey yapmamak ancak temiz tutmaktır. Günde bir iki defa alkol ile silerek açık bırakmaktır. Bu suretle ekseriya çıban açılmaksızın yani karha denilen çukur çıbanlar basıl olmaksızın kendiliğinden iyi oluyor. Ve hiç bir eser bırakmıyor. Bunlara ragmen açılırsa temiz ve (müneddip merhemlerle) tedavi edilir. Antep çıbanı çıkaranlar ne kadar telaş ederlerse o kadar ziyan görürler.