Bundan 50 yıl evvel, 25 Aralık. 1021 günü, Gaziantep Türkleri, Fransız saldırısından Kurtulmuştu. Bu mutlu yıl dönümünde, 894 yılından beri Türk Anadolu’nun Güney-Doğu bekçiliğini yapan Gaziantep Türkleri’nin 9 asırlık hayat hikâyesine kuş bakışı bakarak, genç kuşaklara hatırlatmayı faydalı buldum.

Gaziantep ve çevresi, Anadolu Selçuklu kumandanlarından Gümüştekin Bey tarafından 1077 yılında Bizans devletinden alınmış ve Anadolu Türk yurduna katılmıştır. 1077 yılını takip eden birkaç yıl içinde, doğudan kütleler halinde gelen Türkmen oymakları Anadolu Selçuklu Hükümdarı Süleyman şah tarafından Gaziantep bölgesine yerleştirilmişti. Ortadoğu ülkelerinin merkezine rastlayan, Asya, Afrika ve Avrupa kıtalarını birbirine bağlıyan ana yolların kesiştiği bir bölgeyi kendilerine yurt yapan Gaziantep Türkleri, bu bölgede tutunabilmek için, Gaziantep savunması ayarında, bir çok savaşlara girmek, ve büyük fedakârlıklarda bulunmak zorunda kalmışlardır.

1096 ilâ 1270 yılları arasında Avrupa hırıstiyan devletleri tarafından düzenlenen Haçlı seferleri sonucunda kurulan: Antakya Hiristiyan krallığı, Urfa ve Maraş kontlukları, Kilikya Ermeni krallıkları ile Gaziantep Türkmen oymakları her düşman saldırısını, kendine has savaş taktikleri ve komşu müslüman devletlerle iş birliği yaparak, püskürtmesini bilmişler ve Gaziantep Bölgesinde tutunmayı başarmışlardır.

Türkçe konuşan orduları sevgi ile karşılayan Gaziantep Türkmen oymakları, Anadolu Selçuklu hükümdarları Key-Kâvûs ve Alâeddin Key-Kubâd ordularını, Timur ordusunu, Dulkadir Beyliği ordularını, Yavuz Sultan Selim kumandasındaki Osmanlı ordusunu candan karşılamış ve bağrına basmıştır.

Antep Türkleri, 9 asırlık târihleri boyunca kendilerini Anadolu Türklüğü’nün ayrılmaz bir parçası saymışlar, Anadolu’dan ayrı kaldıkları zamanlarda dahi ilk fırsatta Anadolu Türkleri ile birleşmenin çaresini aramışlardır. 20 Ağustos 1516’da Osmanlı ülkesine katılan Gaziantep Türkmen oymakları, 1919 yılına gelinceye kadar rahat yüzü görmemişlerdir.

Suriye çöllerinde üstlenen büyük Arap aşiretleri ve bu arada Muvaliler, Aneze aşiretleri, Arap Bini Sait aşireti, Ketiken, Viranşehir Millî aşireti, Rişvan aşireti gibi bir çok yabancı dil konuşan aşiretlerin 400 yıl devam eden saldırılarını karşılamak zorunda kalan Antep Türkmen aşiretleri, onbinlerce evlâdını bu baskınlarda şehit vermiştir. Osmanlı devletinin aşiret saldırılarını durdurmaya hiçbir zaman gücü yetmemiştir. Her karış toprağını kanları ile sulayan Türkmen aşiretleri, Arap ve acem kültürünün Anadolu’nun içlerine doğru ilerlemesine engel olmuşlardır. Antep Türkleri Türk kültürüne bilinçli bir bağlılık göstermişlerdir. İlahileri ve duaları dahi türkçeleştirmişlerdir. Anteplilerin içinden Türkiye çapında Çarpınlı Şeh Ahmet, Hasan Ayni Mütercim Asım gibi dil bilginleri yetişmiştir.

Osmanlı devletini Antep bölgesinde temsil eden yeniçeriler ve idarecilerin her fırsatta Türk halkına kötü davrandıkları, can ve ırza tecavüz ettikleri, mallara el koyduklarını ve yağmaladıklarını güneyden saldıran Arap kültürüne doğudan saldıran Iran kültürüne Osmanlı devletinin destek olduğunu, Antep Bölgesi Türk halkının ise, varlığını devam ettirtmek için, kendi devleti olan Osmanlı idaresine karşı dahi, birçok ayaklanmalarda bulunmak zorunda kaldığını. Gaziantep Şerî mahkeme sicillerinden öğrenmekteyiz. Her biri antep savunması kadar şehide mal olan 1772, 1780, 1784, 1788, 1791, 1803, 1810, 1819, 1824 ayaklanmaları en meşhurlarıdır.

1832 yılında Mısırlı Mehmet Ali Paşa’ya bağlı Arap orduları Gaziantep Bölgesine geldiği zaman, Antep Türkleri hiç tereddüt etmeden, Anadolu. Türklerini temsil eden Osmanlı devleti saflarında yer almıştır. Osmanlı ordusu Nizip’te Mısır ordusuna yenilmesine rağmen, Antep Türkmen oymakları onbirlerce evlâdını şehit vererek, Arap orduları ile 8 yıl süren gerilla savaşlarına girmişler, Arap ordularının Türk-kültür sınırından, Anadolu’nun içlerine doğru ilerlemelerini engellemişlerdir.

Antep Bölgesi Türk halkının bu çetin hayat şartlarında varlıklarını koruyabilmeleri, kendi aralarında sosyal adaleti sağlayan aşiret teşkilâtları, esnaf loncaları, vakıf kuruluşlarının sağlam yapı ve işlemesi sayesinde mümkün olmuştur.

1019’da Güneyden gelen, o zamanki dünyanın en modern ordularına karşı da Antep Türk’leri, gerillâ savaşları verecek şekilde teşkilâtlanmışlar, Anadolu Türklerin’den yardım görmeden, tanklara, toplara, makineli tüfeklere karşı koymasını bilmişlerdir.

Gaziantep savunması Gazianteplilere pek pahalıya mal olmuştur. Yalnız şehir içi savaşlarında verilen 6.000 şehit, Sakarya ve Dumlupınar meydan savaşlarında Türk ordusunun verdiği zaiyattan fazladır. Antep şehrinde 80.000 top mermisi altında 8.000 bina harap olmuştur. Halkın kendiliğinden Heyeti Merkeziyeye verdiği nakit para: 232.000 Altındır.

Türkiye Cumhuriyeti devrinde: iyilik bilmez Ermeni mutlu azınlığının Gaziantep Bölgesini terk ederek Suriye ve Lübnan’a göç etmesi, savaşların, aşiret saldırılarının son bulması, can, mal, ırz ve yol güvenliğinin sağlanması, askerlik müddetinin kısıtlanması, çok partili hayatın getirdiği geniş hürriyet ve kolaylıklar gibi imkânlar Gaziantep bölgesi Türkleri 9 asırdan beri ilk defa, son elli yıl içinde, geçmişin yaralarını sarmış, ekonomik alanda da hızla ilerlemişlerdir. 1971 yılı Türkiye’sinde Gaziantep şehri Türkiye’nin altıncı büyük şehri durumuna yükselmiştir. Son on yılda yapılan nüfus sayımlarına göre: Türkiye'nin nüfusu yüzünden fazla olan 20 şehir içinde, Ankara’dan sonra nüfusu en hızla artan şehirler, Gaziantep Bölgesinde bulunan Maraş ve Gaziantep şehirleridir. 1927 sayımında 39.998 kişi olan Gaziantep Şehrinin nüfusu 1970 sayımında 225.885 kişiye yükselmiştir. Son 20 yılda görülen hızlı kalkınma, önümüzdeki onbeş yılda da devam ettiği takdirde, bundan 14 yıl sonra Gaziantep şehrinin nüfusu yarım milyonu geçmiş olacaktır.