Bundan 43 yıl önce 25 Aralık 1921 tarihinde, Fransız orduları, Gaziantep’imizi terk etmek zorunda kalmışlardı. Fransız ordularının arkasından, dokuz asırdan beri Türklerle birlikte Gaziantep’te yaşıyan Ermeni azınlıkta çekilip gitmişti. Bundan dokuz asır evvel Gaziantep bölgesine ilk gelen Türkler, Ermenilerle karşılaşmıştı. On bir ve On ikinci asırlarda Ermeniler, Türkleri himaye eden İslam Devletleri ile çetin savaşlara girişmişlerdi. Neticede Dulkadir Beyliği ve Osmanlı İmparatorluğu zamanında Türkler, Gaziantep Bölgesine temamen hakim olmuşlardı. Ermeni sayısı genel nufusa nisbetle onda bire, yirmide bire düşmüştü. Birçok Ermeni, Türk dil ve kültürünü kabul ederek Türkleşmişlerdi. Onsekizinci asrın ikinci yarısından itibaren yeniden bir ermeni tehlikesi Gaziantep bölgesinde kendisini göstermiye başlamıştı. Ermenilerle Türkler arasında mücadele on dokuzuncu asırda daha da fazlalaşmıştı. Osmanlı devletinin sakat siyaseti, Gaziantepli Türklerin On sekizinci ve on dokuzuncu asır da büyük ıstıraplar çekmesine sebep olmuştu. Gaziantepli Türkler, kendi varlığını ve kültürünü korumak için, üç cepheli bir savaş vermek zorunda kalmıştı. Zaman zaman doğudan bölgeye gelip yerleşen kürtler de bütün tarih boyunca daima Türklerle birlik olmuşlardır. Bu sebeple Gaziantep tarihinde Kürt diye Türkten ayrı bir millet topluğu mevcut olmamıştır. Türklerin mücadele etmek zorunda kaldığı üç cephe: 1) Ermeniler 2) Osmanlı Devleti Teşkilatı 3) Arap Aşiretleri ve Türk kültürüne aykırı Arap Kültürü.. idi.

Osmanlı devletinin sakat siyaseti neticesinde, Türkler her geçen yıl iktisaden ve kültürel bakımdan gerilerken, Ermeniler her sahada ilerlemişlerdi. Türk erkekleri uzun zaman askere alınır silah altında tutulurdu. Ermeni gençleri askere alınmadığından ticaret ve sanayi alanında zengin olarak Türklerin elindeki toprakları satın almıya çalışmışlardı. Zamanla Türklerin elindeki topraklar ve işler Ermenilerin eline geçiyordu. Ermeni’ler modern usullerle öğretim müesseseleri kurarak, Ermeni halkı içinde bağımsız devlet olmak fikrini yaymışlardı. 1919 yılında Fransız orduları Gaziantep işgal ederken, Gaziantepli Türklerin en büyük endişesi Ermenilerdendi. Ermeniler, Gaziantep’teki Türk hakimiyetine son vermek için kararlı gözükmekte idiler. Fransızlarda Ermeni davasına yardım edince, Türkler yok olmak tehlikesi ile karşılaşmışlardı. İşin fecisi, halkı kurtaracak bir devlet teşkilatı da mevcut değildi. Gaziantepli Türkler, 1919 yılında kendi başlarının çaresine bakmaktan başka bir çareleri kalmamıştı.

Gaziantep bölgesi, zaman zaman güneyden gelen Arap aşiretlerinin, ordularının, Arap kültürünün taaruzuna maruz kalıyordu. İslam dini sebebiyle Araplara karşı Türklerin gösterdiği iyi niyet ve sevgi, karşılıksız kalıyordu. Arapların kendilerini Türklerden üstün görmeleri bir çok çatışmalara sebep olmuştur. Devamlı suretle bölgeye arka arkaya gelen Oğuz Türkleri, Gaziantepli Türkleri takviye etmişler ve Arap kültürünün Anadolu’nun içlerine doğru ilerlemesine engel olmuşlardı. Bu konuda birçok destanlar vardır. Türkler, samimi müslüman olmalarına rağmen, Türk kültürünün ana özelliklerini de hassasiyetle korumanın elzem olduğunu sezmişler ve varlıklarını korumuşlardı. 1919 Yılında Arap aşiretleri de daha geniş serbestlikle Türk köylerine tecavüzü artırmışlardı, Araplar, Türkleri Fransızlara tercih etmişlerdi.

Gaziantepli Türkler, varlıklarını korumak için bizzat mensup olduğu Osmanlı Devletine karşı da mücadele etmek zorunda kalmışlardı. Osmanlı Devleti milliyetçi bir dünya siyaseti gütmüyordu. Gaziantepli Türkler ise millî bir siyaset güderek varlıklarının korunmasının mümkün olduğunu biliyorlardı Osmanlıların güttüğü siyaset, daha çok Ermenilerin ve Arapların lehine idi. Osmanlı Devleti, ermeni ve Arap halkı nazarında bir Türk devleti sayıyordu. Osmanlı Devleti ise Türk milletinin menfaatini koruyacağına, takip ettiği sakat siyaset sayesinde gerçekte Ermenileri ve Arapları himaye ediyor, Türkleri çok müşkü duruma düşürüyordu. Bu durum karşısında Türkler, varlığını korumak için devlete karşı zaman zaman silahlı ve kanlı ayaklanmalara gitmek zorunda kalmışlardır,

Gaziantep tarihi hakkında incelemeler ilerledikçe, bir çok zahiri sebep altında halkın varlığını korumak arzusundan doğan ve devlet siyasetini beğenmiyen, gerçek sebep yaptığı, Türk halkının devamlı huzursuzluk içinde yaşadığını ortaya koymaktadır.

Gaziantep Tarihi kitabımda yüzlerce olayı izah ederken, esas sebepleri belirtmeğe çalışacağım.

Birinci cihan savaşının sonunda Osmanlı Devlet Teşkilâtı gerçek tehlikeyi görmüş, Türk halkının asırlardan beri takip ettiği millî siyaseti benimsemiş, Osmanlı hanedanından fiilen ayrılmıştı. Ermeni tehlikesi ise çok artmış, Fransızların işgali üzerine Türkler, var olma veya yok olma tehlikesi ile karşı karşıya geldiklerini anlamışlardı. Arap tehlikesi de eski önemini devam ettiriyordu. 1919 yılında Atatürk’ün Türk halkının asırlardan beri hasretini çektiği milli siyaseti i’an etmesi üzerine, devlet teşkilatı Atatürk’ü baş tanımış, tarihte ilk defa olarak Gaziantepli Türklerle devlet teşkilatı el ele vermiş, Ermeni, Fransız ve Arap tehlikesine karşı birleşmişti. Gaziantepli Türkler, diğer işgal altına düşmüş Türkler gibi kısa zamanda teşkilatlanmışlardı. Gaziantep ve çevresinde yaşayan Türkler, düşmanı yurttan kovacak nitelikte yeni bir devlet teşkilatı kurar gibi bir bağımsız savaş teşkilatı kurmuşlardı. Bu teşkilat, dünyanın en modern Fransız tümenleri karşısında büyük başarı kazanmış, Fransızlar ve Ermeniler Türklerin hakkını tanıyarak Gaziantep’i terketmişierdir. Türklerin kurduğu Gaziantep’e mahsus özel savaş teşkilatı hakkında, pek az yazı yayınlanmıştır. Bilgiler derlendikçe, Türk milleti darda kalınca kendi bünyesi içinden ne mükemmellikte bir devlet kurma gücüne sahip olduğunu anlıyor ve milletimize olan güvencimiz artıyor. Milli sınırlara kavuşan Gaziantepliler, Arap tehlikesinden de kurtulmuşlardır. Asırlardan beri üçlü düşmana karşı savaşan

Gaziantepliler, son 43 yıldan beri enerjisini yurdun kalkınmasını çevirerek, çok defa devletin yardımı olmadan, sınır boyunda kalmış Gaziantep’i Türkiyenin sayılı merkezleri arasına girmesini sağlamışlardır.

Bundan 43 yıl önce, Gaziantep’teki şartların birden bire değiştiğini, 6000 şehidin yeni nesillere çok müsait şartlan bulunan bir vatan terkettiğini unutmamalıyız.

Gaziantep savaşı ve tarihi konusunda derleme ve araştırmalar arttıkça; belgeler, destanlar bir araya toplandıkça, Gaziantep’in gerçek tarihi yavaş yavaş meydana çıkmağa başlamıştır. Gelecekteki yönümüzü tayin etmek için geçmişi de iyice bilmemiz gerekiyor.

Hulusi YETKİN