10 Ekim 1965 Genel Seçimleri münasebetiyle, yüzlerce köylü ve şehirli vatandaşla yurt davalarını konuşmak fırsatını bulduk. Vatandaşlarımızın büyük çoğunluğunun olgun davranışları ve yurt davaları konusunda geniş bilgileri karşısında, ileri Türkiyenin geleceğine olan inancımız tazelendi. Seçmenin büyük çoğunluğunun, yaşadığı çevrenin dertleri ve hal çareleri Pratik olarak iyi bildiğini, genel yurt sorunları hakkında Pratik hal çareleri ileri sürdüklerini gördük. Seçmen çoğunluğu, şahıslara değil, fikirlerine en uygun hal çareleri ileri süren partilere ilgi gösterdiklerini müşhade eetik. Seçmenin fikrini değiştirirm zannederek bol bol konuşan, kendini beğenmiş politikacılar, zahiren saygı görüyor, sözleri dikkatle dinleniyor ise de, Türk halkının gerçek sağ duyusuna, çevre gerçeklerine aykırı fikirleri iltifat görmüyor. Vatandaş her söylenen sözü, sağ duyusu ile tartmasını biliyor. Konuşmaktan çok, halkın dertlerini dinleyen, demokrasiye saygılı halkın dertlerine kulak veren politikacılar ragbet görüyor. Vatandaşın toprak reform, petrol, yabancı sermaye, özel teşebbüs, emperyalizm, komünizm, faşizm, Nurculuk, Atatürkçülük, kapitalizm, işçi haklları gibi tartışılması çok yapılan konularda, çevre gerçeklerine aykırı olmuyan çok Pratik kanaatler edindikleini izledik. Diğer politikacılara çamur atan, tehditer savuran, yurttaşların ekmeği ile oynamak istiyen, vatandaşın oy hakkını tehlikeye düşüren söz ve davranışlarda bulunan politikacıların asla tasvip edilmediğini gördük. Partizanlığın aleyhinde konuşan, kanunların hâkim kılınmasını isteyen, adliyenin süratli işitmesinin çârelerinin bulunacağını söylüyen, Türk milletini diğer milletlerden ayıran özelliklerin ve dinî inanış lafın her türlü tecâvüzlerden korunması fikrini savunan politikacılar, gerçekten, içten tasvip gördüklerini tesbit ettik. Vatandaşın din ile devlet işini birbirinden tamamen ayırdığını, devlet işine dinin karışmaması gerektiğine inandığını müşahade ettik. İslâm dinine saygısızca söz ve davranışlarda bulunan politikacılar ve yazarlara karşı ise büyük bir infal duyulduğunu tesbit ettik. İnfialin sebeplerini araştırdık. Sebepleri bir Burçin köylü ihtiyar şöyle izah etti: (Bey bu topraklar üzerinde yaşıyan biz insanları, dokuz asırdan beri birbirimize bağlıyan en önemli bağ, islâm dini olmuştur. İslâmiyeti kabul eden her ferdi kendi milletimizden saydık. Türk, Kürt, Arap, Çerkes, Çeçen, Gürcü, Ermeni, Rum, İslâm bayrağı altında birleştik, birbirimizden kız alıp verdik, kanlarımız birbirine karıştı. Bugün ise Türk-İslâm fikrini temamen terkettiğimiz an, her mahalle ve köyde, birbirimize düşeceğiz. Her belde kendi menşeine göre muhtelif zümrelere ayrılacak, millet birliğimiz parçalanacak, birbirimize amansız düşman olacağız, neticede Türk milleti batacak. Biz bunun için inançlara saygı istiyoruz. İlim ve tekniğin bizi fukaralıktan kurtaracağına inanıyoruz. Yobazlığı, gericiliği, şiddetle red ederiz. Eskiden olduğu gibi bugünde dinimizin, millet fertlerini birbirine bağlıyan en önemli bir bağ olduğuna inanıyoruz.) Ayni ana fikrin her köy ve mahallede yaygın olduğunu müşahade ettik. Halkımızın, kendini münevver zanneden bazı okumuşlardan daha realist düşündüğünü görerek, büyük Türk milletine olan saygımız tazelendi.

Gaziantepli seçmenin birazda bölgeye has fikir ve kanaatlerinden bahsedelim: Nizip’in zeytin bahçelerinin içinden uzanan yolda, Urfa cihetini gösteren bir Gaziantepli şoför şöyle demişti: (Şu gördüğün dağların arkasında Urfa ovaları uzanıyor. Bu ovalar, Çukurovadan büyüktür. Urfa ovalarını takiben Mardin, Diyarbakır ve Siirt ovaları uzanıyor. Bu ovalar da Çukurovadan büyüktür. Muş, Malatya, Elazığ ovaları da Çukurovadan büyüktür. Bu ovalar tarihte, eski Mezepotamya medeniyetinin meydana geldiği ovalardır. Fırat ve Dicle üzerinde barajlar yapılmaya başlandı. Bu ovalarda istihsal arttıkça, şehirler geliştikçe, Gaziantep bölgesi ise daha hızlı gelişecektir. Çünkü Doğu ve Güneydoğunun başlıca ihraç ve ithal yolu Gaziantep bölgesinden geçer, çünkü Doğu ve Güneydoğuya en yakın liman İskenderundur. Geleceğin Türkiyesinde en önemli liman İskenderun, en önemli Ticaret ve sanayi merkezlerinden biri de Gaziantep olacaktır. Bizler ölmeden Gaziantep’in milyonluk bir şehir olduğunu göreceğiz. Gaziantepli müteşebbis bugün olduğu gibi gelecek yıllarda da Doğu ve Güneydoğunun en büyük ticaret, sanayi ve kültür merkezi olmakta devam edecek, Doğu ve Güneydoğu Anadolunun dertlerini en iyi şekilde halleden başlıca merkez olacaktır. Ben bu yollar üzerinde gidip geldikçe, kalkınan Türkiyenin belirtilerini görüyor, büyük bir mutluluk duyuyorum.) Bu kanaatte olan şahıslara sık sık rastlıyarak, bu millete olan güvencimiz her gün artarak seçim gününe eriştik. Bu millete güvenmeyip, manevi aşağılık duyguları içinde bunalan bazı okumuşlarımıza içimizden acıdık. Gaziantep bölgesi hâlkının, geleceğin Türkiyesihde kendine düşen vazifeleri yapabilmesi için, büyük bir sabırsızlık içinde bazı âcil istekleri olduğunu tesbit ettik. Köylülerimiz yol istiyor. Yol yâpınız, meyvamızı sebzemizi şehirlere kolay taşıyalım, biz de zengin olalım, istihsalimiz artsın, biz zengin olursak şehirli de daha çok zengin olur diyorlar. Bize meyva verecek fidanlar veriniz, dikip yetiştirelim; bize gübre ve kredi sağlayınız, bizi suya kavuşturunve karşılığını fazlasıyla ödiyelim, bize deflerimizi gerçekten anlıyan öğretmenler yetiştirip gönderiniz, çocuklarımız dertlerime deva olacak şekilde yetiştirilsin; çocuklarımız bizden kopmasın, boş fikirlere kafaları doldurulmasın diyen köylülere sık sık rastlandık. Şehirliler ise: Gaziantep Sanayii sitesinin ne zaman yapılacağı, şarap ve çimento fabrikalarının süratle genişletilmesinin mümkün olup olmuyâcağı, bol kredi, bol ve ucuz enerji, bol ve ucuz yakıt, bol ve ucuz inşâat malzemesinin sağlanıp sağlanamıyacâğını Sık sık sormakta idiler. Okumakta olan gençlerin çoğunun, yurt davalarını hâlletmekten âciz, işe yaramaz, milletin sırtına yük insanlar olarak yetiştirildiği endişesinin, bütün halk kütlelerine yayıldığını müşahade ettik. Gittiğimiz her köy ve mahalde, bu konuda çeşitli sorularla karşılaştık. Milletin ikinci büyük endişesinin de serbestçe oy kullânma hakkını ellerinden almak istiyenler çıkarsa ne gibi tetbirler düşünüldüğü konusunda idi. Halkımız, bu konuda kendilerine düşen bir ödev olursa zamanı gelirse yapacaklarını ısrarla belirtmeleri, çok defa gözlerimizi yaşartmış, Türk milletinin geleceğine olan güvencimizin fazlalaşmamasına sebep olmuştur. Ne mutlu bu milletin büyüklüğüne inananlara…

Hulusi YETKİN