Atın başını çekmişti. Kayın peder önde ağır ağır. Heybetli duruşu. Ardında düğün alayı. Davul zurna oyun çocuk bağrışmaları

Döndü 14 yaşlarında bir kız, bu gece kına gecesi. Gelin gidecek Orguca Köyüne sabaha. Kınacılar gelmek üzere. Gün saklanmaya başladı çünkü.

İşte davul zurna sesleri geliyor. Derenin içinde olmalı kınacılar. Tüfek, tabanca sesleri iyice duyuluyor. Köy dambaşlarına çıkmış. Kızın babası kardeşi görünürlerde yok. Ayıpmış adetlerince.

Göründü kınacılar. Önde bir erkek, kaç davul, zurna, Arkada renk renk giyinmiş kadınlar ve çocuklar. Gelin evine doğru yaklaştılar. Önce kadınlar girdi nedense.

Evin bahçesi şenlikler içinde. Köy çınladı zurna sesiyle. Bahçe çamur. Vıcık vıcık. Ama kadınların ayakları temiz. Derede çamurunu yıkamış olmalılar. Halay sektiler. Bütün köy gelen konukları paylaştı. Biz gelin evinde konuk kaldık, kızı görelim dedik.

Yeryüzünden bir basım inme bir ev. Ancak kapıdan giren ışıkla aydınlanıyor. Bir de tepeden 20 cm çapında bir delik. Duman çıkması için.

Gözlerimiz kızı arıyor. Karanlıkta seçiştirmeye çalışıyoruz. Hayret göremedik. Biraz ilerledik. Çuvallardan tutuna tutuna. Bir iki kadın sesi duyar gibi oldum. Hangisi gelin hanım <İşte şu>. Aa o yatak yığını değilmi? yok. kız.

Bir yatak çarşafı örtülmüştü üzerine gözleri bile görmüyordu çarşaftan. Bizden mi kaçıyor acaba yook.

— E niye örtmüş üstünü.

— Adetimiz öyle kurban.

— Başını zorla açtırdık kıza, gel yanımıza otur, yada iş yap.

Kız dolanmağa başladı. Akşam yemeğinden sonra, Konuklar yavaş yavaş gelmeğe başladı. Bir arada toplanıldı, ocakta çalı çıtır çıtır yanıyor. Konuklar toplanıncaya dek, işte zurnacıda göründü. Kapıda, üst taraftan yer gösterildi zurnacıya, Davul yok. Yerine bir leğen verildi eline, temsili çalıp tempo tutsun diye.

Herkes kendi ayağının döndüğünü söylüyordu zurnayacıya.

Aklıma şehir geldi. Eğer köylülerimiz şehirde çalgıcıların yanında düğündeki konukların oynadığını görse ayıplarlar. Oysaki bir iki kişi oynamadan, dışarda kızın büyük kardeşi kafa tutmağa başladı «Çalınmasın davul» diye neden zor geliyormuş efendiye görmemişler böyle dernek daha. Ağır geliyormuş onun için. Küçük kardeşte ağıda oturmuş. Döndü bacım diye, Anasıda hemen hemen boşalacak.

Oğlan tarafının canı sıkıldı bu işe. Nedenmiş çalmamak, kardeş yolu verildi; dayı, amca yolu verildi, nedenmiş herkes çalarda oynarda, olurmu olmazmı derken gelin geliyor dediler. Bende şimdi giyinmiş kuşanmış gelin görürüm diye bekliyorum. Bir de ne göreyim, önde önceki gördüğüm yatak çarşafına bürünmüş gelin. Ağlamaktan beli iki kat olmuş, hala hıçkırıyor. Arkada anasını iki üç kişi zor tutuyor.

Döndü Döndü

Anan öle döndü

Gurbete gidecek

Biricik yavrum

Ağlamaktan ne kızda, nede anasında hayır kaldı.

Hemen ortaya bir yastık attılar toprağın üstüne. Gelinide külçe yığını gibi oturttular. Meğer çarşafa sarınmakta haklıymış gelin. Göz yaşlarını silmeye mendil falan dayanmazki. Zurna gelini övmeye başladı. Kına yakma işi düştü bizede. Ellerini ve ayaklarını bileklerine kadar gömdük kınaya. (Adetleri böyleymiş) Bağladık bezlerle. Gözyaşları dindi gelinin. Biraz sonra herkes konuk olduğu evlere dağıldı. Birkaç kişi ile bizde gelin evinde kaldık. Zorla avucumuza kına yaktılar bizimde ne yapalım (gelenekleriymiş). Yine ocak çıtırdadı oda ısınır gibi oldu, yataklarımıza uzandık. Sabahleyin bizde erken kalktıkk onlarla, dışarıya çıkmamız gerekti. Evin gelinine söyledik vıcık vıcık avludan geçirdi bizi, yola çktık. Oradan da yıkık duvarların, örenlerin bulunduğu yere götürdü bizi gelin, elinde de ibrik, Haydin dedi gelin işinizi bitirin, etrafa baktık bizde oturduk çaresiz.

Gün iyice ağardı, Kuşluk vakti yaklaşıyor. Dünkü yağmura karşılık hava güneşli bugün. Daha ses gelmiyor kulaklarımıza, gelinin yanına geçtik yine başında çarşaf köşede.

Eşyalar yazılırmış gitmeden. Yollarda neler varmış sonra, işi sağlam olmalıymış.

Kızın dayısı, amcası, oğlanın babası köyün hocası toplandılar odaya. Yırtık bir kağıt parçası çıkardı hoca iç cebinden, söyleyin bakalım dedi.

Dayısı konuştu önce:

— Arkadaşlar, küsmece, gönül dargınlığı yok bu işte, yazacaksak tam yazalım eksik fazla olmasın dorgu dogrusuna.

— Güzel dedi oğlan tarafından biri

Hoca:

Yatak (kilim, yorgan, yastık) adet bir fiyat Dayısı cevaplandırdı: 1000 lira. Kızım anası söze karıştı. Olmaz bin liraya bari kilimi katmayın. Sus dedi dayısı. Biz erkekler olduğumuz yerde söz düşmez sana. Sandık, adet iki, fiyat 250. Sandığın içi Yelek, tuman, köynek, örfen, içlik sayldı. Bir bir fiyatları yazıldı yanına. Giysiler bitince kaplar, ayna eklendi. Tanıklar parmağını bastılar altına. Bu iş bitti.

Davul sesi gelmeğe başladı uzaktan gelin götürücüler geliyor olmalı, çocuklar büyükler damlara döküldü yine. Önde sırığ bağlanmış bez parçasından bayrak. Arkada davul, zurna, erkekler, kadınlar renk renk giysileri içinde Köye girdi. Gelinciler, erkekler Harman yerine doğru ilerledi kalabalık. Kadınlar beride kaldılar. Halayı başladı erkekler. Silah sesleri gırla gidiyor.

Gelinin başı bağlanıyormuş içerde kapı kilitli. Anahtar amcası oğlundaymış. Neden? dedik. Amca yolu istiyormuş, bizi zor içeri aldılar. Gelinin yanına oturduk. Belki başına yedi tane yemeni bağladılar, renk renk gümüşleri taktılar. Renkli Horoz tüylerini taktılar başının iki yanına önüne ardına birer yemeni daha duvak yerine, sıra kuşağına geldi. Kardeşi bağlarmış onu. Çağırdılar. Düğümledi. Birden boşalı verdi, ağlamağa başladı. Kız hıçkırmaktan zor duruyordu ayakta. Anasının sesi uzaklardan duyuluyordu zaten. Köydeki komşu kızlar birikmiş başına. Artık gelin kucaktan kucağa düşmüyordu, öpüşmeler, ağlamışlar, ölü giderken bile böyle olmaz sanırım.

Kaynananın sesi duyuldu kapıda, o ne! Bu neymiş! Buda sizden mi çıktı. Allahın emri. Kız şimdi atta duramaz devrilir.

Ağıt durur gibi oldu. Gelini dışarı çıkardılar. Anan öle döndü sesleri arkadan Kayın babası ata bindirdi kızı, davul hızlanmıştı, eşyalar süslenmiş atlara yüklenmişti. Deh dedi kayın baba deh. Allaha ısmarladık sesleri. Kalabalık yola koyuldu.

Önde gelinin atı. Arkada gereklileri. Kalabalık izliyordu onları. Biz damların başında bakakalmıştık onlara.

Davul zurna yanık yanık ayrılık havaları çalıyordu.

Remziye Oğan

Gaziantep-Yavuzeli Büyük Karakuyu Köyü İlkokul Öğretmen