(Sayı 9’dan devam)

Belkis Harabelerini bazı sebepler yüzünden muhtasar olarak inceledim. Halbuki mezkûr harabeyi Arkeoloji[1], Epigrafi[2], Filoloji[3] (Leugüstik), Nümimatik[4] ilimlerinin ışığı altında ve birçok yerli ve yabancı kaynaklara taş vurarak mufassal olarak incelemek isterdim.

Kartal ve Hakimiyet Senbolu:

Belkis harabelerini incelerken en çok insanın nazarı dikkatini çeken bir resime rastlarsınız. Mezar taşlarında, yüzük kaşlarında, kabartmalarda, mağara kapılarında, muhtelif değerde bakır para üzerinde çeşitli pozlarda kartal resimleri vardır. Kartalı taş üzerine nakşetmeleri veya şuraya buraya çizmelerinin sebebi derin manâlar ihtiva etmektedir. Çünkü kadim Romalılarda kartal hakimiyet ve yiğitlik timsali otarak kullanılmaktaydı. Bugün bile şu devletlerde A.B.D., Meksika, Polanya, Romanya, Yogoslavya, Bolivya, Şili, Kolombiya, Çekoslovakya, Suriye bir; zamanlar Fransa, Almanya, Avusturulya da hakimiyet timsali olarak kullanılmaktadır.

Su Yolları ve Depoları:

Romalıların en büyük eserleri olan su yolları ile depolarına bu bölgede sık sık rastlanmaktadır. Belkis köyünün yakınında olan en yüksek bir tepe bulunmaktadır. Çok dik olan bu tepenin üzerine çıkacak olursanız çok muazzam tarihi eserlerle karşılaşırsınız. Tepenin tam üzerinde altı su kuyusu ile kuyu diplerini birbirine bağlıyan su deposu vardır. Bu deponun suyu Nizip ile Gaziantep arasında olan Turlu ile Kızılcakent köyleri arasındaki Karpuzatan suyunun yolları ile depoya getirildiği mantığa uygun geliyor. Çünkü tepe üzerindeki su deposu ile halen Nizip’i su ihtiyacını karşılayan su yolları arasında ilgi vardır. Bu su yolları tepenin eteğini takiben tepenin ortasındaki depoya gelmektedir. Tepedeki kuyuların ise yağmurdan istifade yahut kontrol ve havalandırma kuyuları olması ihtimali çok kuvvetlidir. Hele tepenin üzerinde iki kuyu arasındaki düzlükte mozaik üzerine nakşolmuş bir kadın resmi göze çarpmakta. Herhalde mezkûr resmin su yollarını yaptıran ve yapanla ilgisinin olması gerekmektedir. Asırlar geçtiği halde sanat eserliğinden bir şey kaybetmemesi ve o zamanın sanat kabiliyetine insanı âdeta hayran bırakıyor. Çünkü bugünün tekniği ne kadar ilerlerse ilerlesin Sinan’ın Camisi, topraktan çıkan sanat eserleri, işlenmiş çiniler, cam eşyalar karşısında çok sönük, kalıyor. Eğer öyle olmasaydı çıkarılan sanat eserlerinin özelliklerinden birşeyler kaybetmesi icabederdi. Halbuki bulunan sanat eserleri şimdi yapılmış gibi terü tazedir.

(Devam edecek)

Mehmet SOLMAZ


[1] ARKEOLOJİ: Yer altından çıkarılan anıtlarla eşyayı tanıma ilmi.

[2] EPİGRAFİ: Mermer tunç üzerine kazılmış yazıları okuma ilmi

[3] FİLOLOJİ veya LENGÜİSTİK: Diller ilmi.

[4] NÜMİZMATİK: Bozulmuş para- 9 larla madalyaları tanıma ilmi.