Aslen Arapça olan attarlık, Türkiye de İstanbul lehçesine göre aktarlık şeklinde kullanılmaktadır. Eskiden Gaziantep’te en büyük çarşı olan Arasa da her adımda denecek derecede bakkal dükkânları kadar çok olan bir zanaattı.

Son zamanlarda attar dükkânları Gaziantep’te çok azalmıştır. Buna sebep eskiden bir attar dükkânında bulunan eşya ve malzeme, bugün bakkal dükkânları ile eczanelerde satılmaktadır.

Çok eskiden, bir attar dükkânında karşı duvarda ve sağlı sollu her iki duvarda iki, üç sıra raf üzerinde yan yana dizilmiş ölbeler (Arapçadır, Türkçesi tahtadan yapılmış kutular demektir) bulunurdu. Ön tarafta da daha büyükleri vardı. Bu ölbelerin içinde kara biber, kırmızı biber, bahar, fülfül, kimyon gibi türlü tüllü baharat; künnük, safran, zencefil (zencefre), kına, limon tuzu, İngiliz tuzu, tarçın (darçın), karanfil, şap (Gaziantep’te kullanılışı: sey), çamaşır sodası, tatlı soda, demir hindi gibi maddeler; bazıların da kalem, defter, kamış kalem, siyah mürekkep, siyah, kırmızı, mor, sarı, yeşil, vesait renklerde toz boyalar, lâstik, mum, (ışık için) balmumu, mühür mumu, gaz lâmbası, fener, fitil, lâmba şişesi, kapı kilitleri, asma kilitler, sandık kilitleri, burgular, hatta bakkallar gibi tuzdan başka sabun da bulunurdu.

Bir şeyin çokluğundan ve kalabalığından kinaye olarak eskiden bir söz vardı: Burası attar dükkanımı, Attar dükkânına benzetmişsin burayı. İşte bir attar dükkânında bulunan ve bunun benzeri bir çok şeyler vardı. Buna halen Attariye denilir. Attarlar eskiden bir takım koca karı ilaçları yaparlardı. Müshil vs. gibi. Dükkân yarı eczane, attar da yarım doktor idi.

Şimdiki halde, bu attariye maddelerini bulunduran büyük sermaye ile kurulmuş muazzam mağazalar olduğu gibi, eskiden attarın bir de gaz, benzin ispirto bulundurması yerine, şimdi büyük müesseseler vardır. Attariye maddelerinin bir çoğu da bu gün fazlasiyle eczanelerde bulunmaktadır. Bu sebeple bu zanaat da modern çeşitleri meydana getirilmekle tarihe karışmaktadır.

Cemil GÜÇYETMEZ