Bir zamanlar İran tahtına genç bir şah geçmişti. İlk işi bütün ulemayı yanına çağırmak oldu. Toplanan mecliste genç Şah ulemaya dedi ki:

Merhum babamın hocası olan Zeybin bir nasihati aklıma geldi, âllleme derdi ki, padişahlar geçen asırların tarihini ne kadar okurlarsa o derece hataya düşmekten kendilerini kurtarırlar. Bende şimdi bu nasihati yerine getirmek için size emrediyorum, hepiniz bir araya gelerek bana cihan tarihinin bir özetini çıkarınız okuyayım da 'hataya düşmekten kendimi kurtarayım.

Ulemalar işe giriştiler. Ancak 30 yıl sonra Şahin sarayına döndüler Önlerinde har biri beş yüz cilt tarihle yüklenmiş 12 deve katmışlardı. Ulema reisi Şahın huzurunda yer öptükten sonra dedi ki: Fermanınız üzere geçen devirlerdeki

Milletlerin tarihini yazdık getirdik. Zamanın darlığından kusurlar çoktur. Affı, niza sığınırız.

Şah cevap verdi:

Hepinize teşekkür ederim. Fakat ben artık yaşlanmış bulunuyorum. Bu kadar uzun bir tarihi okumaya ne ömrüm vefa eder nede devlet işleri fırsat verir sizden bunun bir hulasasını çıkarmanızı rica ederim.

Ulemalar huzurdan çıkarlar, tekrar gayretle işe girişirler. 20 yıl sonra üç deve ile yüklenmiş bin beş yüz ciltlik tarihi getirdiler. Fakat çalışmadan ve ihtiyarlıktan hiçbirinde takat kalmamıştı. Reisleri şöyle dedi: Fermanınızı yerine getirdik. Cihan tarihini bin beş yüz ciltle özetledik.

Ulemalar kadar ihtiyar olan Şahta cevap verdi:

- Zahmetinize teşekkürler ederim. Bu ciltleri okumaya çok az zamanım kaldı. Ecel yetişmeden bununda bir özetini yetiştirmeye çalışınız. Ulemalar tekrar işe başladılar ve on yıl sonra önlerinde yalnız beş yüz cilt yüklü bir deve ile şaha çıktılar. İhtiyar şah ancak duyulabilen acı bir sesle: Ecel gelmeden cihan tarihini okumam için daha kısaltın emrini verdi

Beş yıl sonra ûlemaların reisi koltuk değnekleriyle kocaman bir cilt kitabı yüklemiş olduğu bir eşekle sarayın kapusu önünde göründü. Kapıda şahın ölüm döşeğinde şu sözleri söyledi:

Öleceğim cihan tarihinden haberdar olmıyacağım, aynı akıbete ulaşmış olan ûlema cevap verdi:

Padişahım size bunu üç kelime ile özetliyelim: Doğarlar, ıstırap çekerler, ölürler.

Nihayet şah tam bu dünyadan öbür dünyaya göçerken dünya tarihini öğrenmiş oldu.

Muhitten: A. T. Ozan