Günler haftaları kovalar. Haftalar ayları. Aylar da yılları doğurur. Tarih sahifeleri üst üste yığılır. Yer yuvarlağının üstünde binbir değişiklik olur. Harpler çıkar. Kan gövdeyi götürür... Sulhler olur. İnsan yeniden çoğalmak kaygısile didinir. İcadlar, ihtiralar, keşifler... Nihayet maddi ve manevi kazanmak, sahip olmak hırsları. Yeniden gürültüler ve hırıltılar.

Dünya döner beraberinde her şeyi sürükleyerek, çarparak ve parçalayarak. Fani alemin her şeyine sahip olduğunu iddia eden “İnsan” mütemadiyen çalışır. Fakat ne şekilde olursa olsun Ulu Tanrı şans denilen görünmez kudretle onu öyle idare eder ki hiçbir şekilde hiçbir kuvvet ve enerji onu kaderin ellerinden kurtaramaz. O isterse arşi alaye çıkarır, isterse zemini esfele indirir. Ağlamak, gülmek, çırpınmak, didinmek hepsi boş... Kader insanı her yerde ve her şekilde kovalamaktadır. Muvaddakiıyetsizlik ve bedbinliği yenmek için sağlam iradde ve enerji gerek... ne yazık ki şansın yardımı olmazsa en büyük kudreter bile hiç olur. Mutlak ve muhakkak şans lazım. Ferd, cemiyet, millet hatta dünya için bile...

Zavallı dünya birkaç yıldır talisizliğin en büyük hışımına uğradı... Beşeriyat ,ht,ra ve icadlarını kendi elile yok etmek, parçalamak için didiniyor. Bütün dünya insanoğlunun yegane gayesi mağlup etmek ve oymak... işte, kan, ölüm beşeriyeti amansız bir şekilde kasup kavururken, kendini mümkün olduğu kadar uzak tutmaya çalışan Türkiyemiz de kaderin zalim pençesinden kendini kurtaramıyor.

Su baskınları, yer sarsıntları yüzlerce vatandaşı yokluğa gönderiyor. Evler çöküyor, ocaklar sönüyor... Fakat hiçbir kuvvetin karşısında yenilmiyen Türk, çelik göğsünü her şeye siper edecek. Tanrının yardımı, varlığımızın kudreti oldukça hiç bir afet ve felaket bizi yıldırmıyacaktır.