Berberlik deyip geçmeyin. Eskiden bayağı bir iş gibi telâkki edilen berberlik bu gün doğrudan doğruya bir sanat halindedir. Bu günkü medeni ve sosyal ihtiyaçlarımızdan biri de berberliktir.

Şehrimizin en işlek bir mevkii olan Suburcu caddesinden istasyona giderken berberlik eden eski berber sanatkârlarından Sefer Geçer’in dükkânına giriyorum. Bermutad Güler yüz ve bir nezaketle ben karşıladı. Berberlik sanatı hakkında kendisinden bir röportaj yapmak üzere bazı sorularda bulunacağımı söylediğimde memnuniyetle açıklamalarda bulunacağını tevazule söyledi. Kendisinden soruyorum:

- Gaziantep Berberlik tarihçesine ait bildikleriniz nelerdir?

- İliminizde berberlik mesleğinin, çok uzaklara gitmiyelim, bundan kırk beş yıl öncesine bir göz atalım, zamanımıza kadar bu küçük meslek erbabının geçirdiği değişikleri bir sinema halinde gözden geçirelim: Bundan yarım asır kadar önce berberlik çok iptidai ve basitti. Hatta komik tarafları bile vardı, denilse mübalâğa edilmemiş olur. Meselâ, bir berber dükkânının içerisine girdiğinizde, dekor olarak 15 kadar usturayı dıvarda saplarından sıravari asılı olarak göze çarpardı. Dükkânın bir iki tarafında (peyke) dediğimiz kanepevari müşterilere mahsus oturacak yerleri bulunurdu; müşteri bunun üzerinde tıraş edilirdi. Sanatın sıklet merkezi ise usturanın üzerinde idi. Başların çoğu ustura ile tıraş yapılırdı. Zira, makineli berberler pek az idi. Bu yüzden yüzde yirmi kafalarda yara bere içerisinde kalırdı. Bu defa da berber, bu yaranın tedavisi için koca karı ilâçlarından dermanlar hazırlar ve yara bereye merhem sürerek tedavi yapmaya uğraşırdı. İşte eski berberlerin cerrahlığa el uzatmaları bundan ileri gelmekte idi. Evet, o zamanki takım imkânsızlıkların nazarı dikkate alacak olursa o gün meslek erbabına biraz daha hak vermek yerinde olur.

Eskiden yalnız berberlik denilen sanat değil, her şeye iptidai idi. İşte bu gerilik çerçevesi içinde o günlerin meslek sahipleri sanatını hakkile icra eyliyemez ve yokluk içerisinde varlık yaratmaya çalışırdı. Öyle ya, mahdur bir iki parça takımlarla ne yapılabilir? Atalarımız: “Endaze işler, el öğünür” sözünü ne kadar güzel ve yerinde söylemişlerdir.

O tarihlerden sonra her şeyin ted ici surette gelişmeğe başlamasile bu küçük berberlik denilen el sanatı da kendi bünyelerinde ilerlemek kaydederek varlığını muhafaza etmiştir. Şimdi, eski ve yeniyi yan yana getirirsek, aradaki farkı idrakte güçlük çekmeyiz; büyük bir tezat sürprizi ile karşı karşıya olduğumuzu hisseder ve dünün basit gördüğümüz meslek sahibi çeyrek cerrahlıkla yaşadığını; bu günün berberi ise, bütün sanat inceliklerini sinesinde toplamış sanat bakımından yarım doktor kadar bilgi sahibi olduğu inkâr edilmez.

Hayatınızın en ince ve nazik noktalarına kadar nüfus etmiş tek sanat berberliktir. Yani bu değerli el sanatının içtimai bünyemizde başardığı iş cidden çok önemlidir. Bir an için, berberlik mesleğinin olmadığını kabul etmek, bu sanatın değerini ölçmek için kâfidir. Yahut Mağara devrini tarihten hatırlamak da yeter bir delildir.

Şehrimizin bilhassa merkezi yerlerinde bulunan berberler takdire lâyıktırlar. Zira sanatkârların ilerlemesine memlekete gelen misafirler, turistlerin büyük rolü vardır. Gelen misafir ise buradaki berberlere uğramadan gitmezler. Bu bakımdan buralardaki berber usta ve kalfaları, kenarda köşede bulunan sanatkârlara nazaran, daha pratik ve muhtedirdirler.

- Kadın berberliğinden de bahseder misiniz?

- Bu tarihten yirmi küsur sene önce, şehrimizdeki sanatkârlardan müteşebbis üç zat, günün; kadının mübrem ihtiyaçlarından sayılan kadın berberliği bilgisini de sanat bilgilerine ilâve ederek bu ihtiyacı da muvaffakıyele başarmağa çalışmışlardır.

- Derneğinizden de bahseder misiniz?

- İlimizde berber sanatkârları derneği mevcuttur.

Derneğin başkanı Hayri Erleblebicioğlu her bakımdan bu mesleğin ilerlemesine çalışmaktadır. Daha önceki başkan, Hacı Hıdıroğlu Ahmet Tezel’dir. Kendisi ve kardeşi Osman Tezel de otuz yıldan fazla zamandan beri sanatın temizlik ve inceliklerini prensip etmiş, kıymetli eski berberlerindendir. Bu zatlar, yirmi ve küsur yıldan beri de kadın berberliği ve saç ondülasyonu sanatını da yapmış ve muvaffakiyetle yaşatmaktadırlar.

Yirminci asırda, kadın berberliği deyince bu konu üzerinde de tevakkuf etmek icabeder. Zira, herkes takdir eder ki bu sanat, göründüğü gibi kolay bir iş değildir. Berber sanatın tekniğine vakıf olması gerektir. Bu hususta nitekim Belediyemiz ve Sıhhat Dairesinin haklı olarak kontrolü faydalıdır. Çünkü, mahalle, köşede bucakta rasgele formüllerle kadın berberliği yapan bayanlar vardır; bunlar kadın berberliği sıfatından çok uzaktadırlar. Kendilerinden sorsanız, yaptıkları iş üzerinde size müsbet bir cevap vermezler. Bizim burada takdire layık bulunduğumuz berber ve kuaför, uzun seneler bu küçük meslek uğrunda ömür telef ederek bu seviyeye gelmiş sanatkârlarımız vardır. Halbuki bir Atalar sözü vardır ki: Yaya giden çabuk yorulur, demişlerdir. Keza, yarım hakim candan, yarım hoca dinden eder, derler.

Otuz yıldan fazla zamandan beri daima bu meslekte yılmadan çalışarak dunun ilerlemesini prensip etmiş olan eski ve yeni dernek başkanlarının kalkınmaları uğrunda gayret sarf ettiklerini burada tekrar anarak tebrik etmeyi bir vazife bilirim. Tanrıdan hepinize muvaffakiyetle dilerim.

Cemil GÜÇYETMEZ