(Sayfa 138’den devam)

meseleler. Gazete ve radyoda dinledikleri, okudukları, işittiklerini kendi seviyelerinde değerlendirmek gibi konuşmalar yaparlar.

XII. Köy arazisinin çok azı şehirlerindir. Topraksız köylü %3 geçmez. Bunun sebebi miras yoluyle parçalanmaların olmasıdır. Yalnız Köyün %30 kendi toprağını kendisini zor idare eder vaziyettedir. Bu gibi aileler geçiminin temini başkaların tarlalarına sürmek (ortakçılık) yapmak suretiyle temine çalışırlar. Mevcut topraklarda istenen verim alamamaktadırlar. Çünkü ata deden kalma tarım aletleri, bilgilerine göre hareket ederler. Yeni tarım aletleri yoktur. Tarlayı tabii gübreleme gayet zayıftır. Odun olmadığı için bir kısım evler gübrelerini kış yakacağı için tezek yaparlar. Bir kısmı tarlaya çeker. Kül meselesine gelince bandan bazı evier faydalanır. Satın alırlar. Tarlasına çekerler Satan köylü ya mağdurdur yahutta çekecek hayvan ve adamı yoktur. Bu hususta ziraat teşkilatına bir iş düşmekte. Devamlı olarak köyleri mevsime göre tarama yaparak istenen bilgiyi vermek gerekiyor: Daha ileri gidilerek köylerde deneme tarlaları seçilmeli, Teşkilât tarafında örnek tarlalarda gübreleme, sulama, bakıra hususunda bizzat köylüye örnek olmalı. Verimi göstermelidir. Köylü söyleneni pek yapmaz. Fakat gördüğünü yapar. Köylü ata dede inanışlarına gayet kuvvetli bağlanmıştır. Onu ancak göstermekle zail olur. Bazı tecrübeli Köylüler Ziraat tekniğine yavaş yavaş ısınmışlardır. Köylünün her derdini yerinde teşhis etmeli ve yerinde tedavisi yapılmalıdır.

XIII. Köyde kan gütmesinden dolayı bir tarafcılık vardır. Köyün yarısı bir tarafı diğer yansı bir taraftır. Kan gütmenin yerini zamanla aşırı particilik almıştır. Karşı tarafı hükümet yoluyla ezmek, köyde menfaat sağlamak, istediğini yapmak, ufak tefek kavgalardan paçasını kurtarmak amacıyle menfaate dayanan particiler gittikçe azalmaktadır. Köyde kavgalar daha ziyade yazın su meselesinde, kuzu oğlak bostan çalma ve yayma gibi hallerde olmaktadır. Namus hususunda gayet temizdirler. Bu kavgalara dürüst iş bilir bir ihtiyar heyet! tarafından meydan verilmez. Köy de muhtara düşen vazife gayet büyüktür. Ne yazık ki, bazı muhtarlarımız ikinci, üçüncü derecedeki şahısların sözüyle hareket ediyorlar. Sebep oy meselesidir.

Hakkı ile köyde bir idare tesis eden muhtar o köyde dirlik ve düzeni temin etmiş sayılır. Ufak bir hata işlemiz olan akrabası olsa dahi onu affetmemelidir. Yani mızrağı çuvalda saklamamalıdır. Köyde canı sıkılan şahıs öbür tarafa yanaşır hal böyledir. Halı hazırda köy gayet intizamlı kardeş misali gibi yaşamaktadır. Muhtardan sonra köyün yaşlı başlı famile büyüklerine iş düşer. Muhtarla devamlı köy meselesini bu büyüklerle görüşmeli çareler aramalıdır. Bizde bu iş ihtiyar heyetine bırakılmıştır. Bunlarda tarafcılık gütmek gayesiyle menfi kararlar alıyor. Karşı tarafı incitiyor. Kızgınlık başlıyor. Köylü kazandığını kendisi yemiyor. Mahkeme yolunda harcıyor. Filan ağa filan beyi görmekle tüketiyor.

XIV. Köylünün yaşama hususunda düşünceleri müspettir. Köylü refah içinde yaşamak için çalışıyor. Daha iyi yapmak istiyor. Köylü gazetelerde ve ehirlerde yaşama örneklerini görüyor, buna ayak uydurma istiyor. Fakat daha ziyade taklit ediyor. Çünkü bilgi mesafesi kısadır. Intibak yapamıyor. Zaman-zemin maddiyat imkân vermiyor.

XV. Köyde yetişme şair-hikayeci-masalcı yoktur. Eskiden söylene gelen masallar ile kitaplarda okudukları hikâye ve masalları kendilerin katmalariyle anlatırlar. Okudukları kitaplar eski nesil Dine ait kitaplar Hz. Ali’nin cenkleri. Yeni nesil Karaca oğlan, Aşık garip, Sürmeli Bey, Şehirde vurulanlar hakknıda çıkan düzmeleri okurlar. Gazete %3 okur vaziyettedir. Bu gazeteler daha ziyade kendi hislerine hitap eden parti gazeteleridir. Roman okumazlar. Köyde 10 tane Radyo vardır. Radyo programlarında haberler-kahramanlık-yurttansesler. Dine ait programları en çok dinlenenlerdendir. Bu arada Tarım saatını dinlerler.

Köyde en çok çağrılan Türküler Vurulma hakkındaki Türkülerdir. Misalleri aşağıda.

Antebin taşları ağlı karalı

Anamda olmuşum başım belalı

Kara Mehmette sol böğründe yaralı

Sebeb oldu Nurganın Kendiri

Anteb’in etrafı bağlar bahçeler

Kozan dağlı gelmiş bizi parçalar

Leşimize döndü kuzgun sakçalar

Sebep oldu Nurgananın kendiri

Bir bezigangelir şamdan ileri

Taramış zülfü vermiş Tumara

Ağ göğsün üstünde zemzem pınarı

Emsen han öldürür.

Emmesen öldürür.

Şu cerenin sulakları yokuşlu

Ak elleri ilvan ilvan nakışlı

Büyük kız yürüyüşlü

Gelin bakışlı emsem öldürür

Emmesem öldürür,

Mızmızdan çıktım başım selâmet

Köprüye gelince koptu kıyamet

Küçücük Hamidem kimlere emanet

Aman arkadaşlar bu nasıl ölüm

Yassı namazında beni tuttular

Öldürmeden dizlerimi kestiler.

Anam bacım şimdi kara yastalar

Aman dostlar bu nasıl ölüm

Mızmızın suları coşkun akıyor

Güneş vurmuş yaralarım kokuyor

Anam bacım cenazeme bakıyor.

Aman komşular bu nasıl ölüm

Allah Allah çıktım köprü yoluna

Kâfirler pusu kurmuş yoluma

Aha tutuk gine tamam dediler.

Ölüm vatanın bura dediler.

Keşif bey gelmiş keşifimi yapıyor

O nazik cesedim günde yatıyor

Aman arkadaşlar kanım batıyor

Tabancam ellere kaldı yanarım.

Daha ziyade buna benzer vurmaya ait düzmeler ekseriyetle söylenir.

XVI. Köyde bir cami vardır. Cami imamına karşı tavırları müsbettir. Köyde din adamlarının okula karşı tavırları normaldir. Bazı hususlarda Köy imamı okula ner türlü yardımlarda bulunur. Köyde türbe yoktur. Şeyhlere inanışları pek fazla değildir. Büyük çapta ağaçlara inanışları yok gibidir. Yalnız herkes famile büyüklüğünü sayar. Zaten yerli bir köy halkının büyüklüğüne göre famile ağaları vardır. Bunlara ağa denmez. Büyüğü denir. Köyleri düzeltende, yıkanda bunlardır. Parti tutmakta dini inanışlar bu köyde rol oynamaz. Köylü artık parlak kandırıcı sözlere kulak asmamakta. Söylüyenlere bu koltuk peşinde anlaşılan derler. Köylü artık her söyleneni yutmamakta, yalnız dinliyor. Hakkımıza hayırlısı diyor.

XVII. Köy halkı okuluna karşı ilgi derecesi normaldir. Yalnız iyi ellerde normal olabilir. Köyde öğretmenin vazifeye karşı ilgi derecesiyle bu değişir. Bir köy öğretmenin köyde rolü büyüktür. Öğretmen Koyun dertlerini dinlemeli, onların takıldıkları noktaları aydınlatmak, her hususda yardımcı olmalıdır. Öğretmenlik dört duvar arası değildir. Çalışma sahası gayet geniştir. Öğretmen Adaletli olmalıdır. Gerek öğrencilerine gerekse Köylü vatandaşlara. Ahmet ağayı tutup; Mehmet ağayı ala almıyacak. Bitaraf hareket etmeli. Öğretmenliğin meziyetlerinden alçak gönüllü olmasıdır. Hepisine aynı yakınlığı göstermeli. Öğretmen bir idareci olmalıdır. Gelmiyen öğrencilere şiddet kullanmadan devamı sağlamalı. Bütün insanlık iyilikle yol gelir. Bunun faydalarını Köyde görüyoruz. Öğretmen Köyde bir barışcı unsuru olmalıdır. Böyle çalışırsa Köylerimizde ikicilik kalmaz. Bir öğretmen Köydeki Famile büyükleriyle rabıta temin ederse bütün Köylü ile temas etmiş olur. Zamanla bu büyüklere iyi yolu göstermek bunun faydaları ve zararları üzerinde kendilerine müspet bilgi vermeil onları ikna ettikten sonra hiç bir zorluk yoktur. Yalnız öğretmenin samimi iş bilir bir insan olduğuna inansınlar. Bu böyle olursa devam da kalmaz okula çok istenen yardım ve fedakârlığı yaparlar, öğretmen öyle bir yol takip etmelidir ki: Köyün her şeyi öğretmen olsun. Öğretmen bütün meziyetlerini aynen tatbik etsin. Meziyet dışı hareketlerde bulunan öğretmen okulu değersiz düşürür. Geleceklere de iyi bir intibatanınmış olur. Köyde okur yazar nisbeti erkeklerde yüzde 60'tır. Kadınlarda yüzde 2'dir. Okul 1951 yılında tedrisata başlamış olup; Halkdersaneleri açarak okuryazar olmuyan vatandaşlara okur yazar olmaları temin etmiştir. Her sene 10-15 öğrenci ilk okul diploması almakta. Her sene 10 kişi belge almakta 3. 4. 5. sınıflarda ayrılanları da büyük yekün tutar.

Okulun ihtiyaçları temin ediliyor. Bu ihtiyaçlar okulun daimî masrafı olan köy bütçesinde mumtazaman temin ediliyor. Zorluk kızların devamı meselesindedir.

XVIII. Köyün kuruluşu hakkında esaslı bir malumat olmamakla beraber, köyün esası şimdiki köden az ileride Sarıt denilen bir yer imiş. Şimdi ki köy oranın mezraası imiş. Tahminen 260 sene önce sarıt yıkılarak mezraaya taşınmış bundan dolayı buraya ikisinin birleşimi manasına gelmek üzere sarıt mezraası denilmiştir. Fakat köyün yarısını teşkil eden aileler 120 sene önce türlü ve bilinmiyen sebeplerden dolayı Elbistan'ın Alhas aşiretinden geldikleri ancak 1960 yılında gün açığına çıkmıştır. Kökleri Elbistanın Sevdili Köyü'nde olduğu anlaşılmıştır. Bunlar şimdi devamlı olarak gelmektedirler. Köyün bu ailelerinin hepsine “Köse Aliler” denir.

Tarihi eserler olarak sarıtta bir hayli höyük ve birde eski höyük harabeleri mevcuttur. Bir takım Çanak, çömlek rastlanmaktadır. Köylülerin bunlar hakkında esaslı bilgileri olmadıklarını söylemektedirler.

Sarıt Mezraası Köyü

İlk okulu Müdürü

İbrahim BAKIR