1) Sarıtmezarası köyü Gaziantep Merkez ilçeye bağlıdır. Gaziantep’in 30 km güneyindedir. Köyün doğusunda Mizmiz, batısında Muhacir Osman ile Mülk (şahin bey), Kuzeyinde Geneyik Karakuyu; Çapalı, Yeni yapan köyleri vardır.

Köyün yoldurumu memnuniyet verici değildir. Gaziantep-Kilis asfaltı üzerinde Bostancık köyünden batıya giden bir il yolu yapılmıştır, yol güzargahında; Bostancı-Mizmiz-Sarıtmezarası-Muhacirosman-Karasakal-Şahinbey, Cilcime-Kürüm köyleri bulunmaktadır. Eskiden bu ana yol Nisandan Kasım ayına kadar vesaite müsaitti. Bunun dışındaki aylarda çamurdan geçilmezdi, vasıtaların çalışmadığı devrede köylüler bütün ihtiyaçlarını vilâyet merkezinden temin için; iki buçuk saat yaya olarak Şahinbey köyüne inerek oradan şehre inerler. Yolun çamurda geçit vermiyen aylarında çok müşkül duruma düşerlerdi. Hele sağlık meselesi bunların başında gelirdi. Doğum yapan kadınların tedavisi, başka mühim hastalıklarda çok güç duruma düşerlerdi. Köylüler hastası olana “Aman sen bunu yola getirinceye kadar soğuktan donar” derlerdi. Köylüler yolun çaresizliği karşısında hastaları bile bile evinde ölümü beklerlerdi. Bu hal kış günlerinde kendini daha çok gösterirdi. Köyün bütün münasebetleri Gaziantepledir. 1960 yılında grederle düzlenen köy yolu daha sonraki yıllarda daha düzgün bir hale sokulmuştur.

II. Sarıt Mezrası köyünün nüfusu 1960 sayımına göre, 170 hanelik 825 vatandaştır. Bazı aileler büyük ailelerdir. Dilleri Türkçedir. G. antebin kendisine has dilidir, 1960 yılına kadar köy boşalma halinde idi. Son yıllarda köyden göç yavaşlamıştır. Köylüler her mevsimde köyde çalışırlar. Dışarıya gedip kazanç kazanma adetleri yoktur. Kazancı kendi ocağında aramak bu köyde bir gelenek haline gelmiştir. Köyün yerlisi olmıyanların ender olarak dışaraya kazanç aramaya gittikleri vakit, diğer büyük kitle tarafından ayıplanır. Köyde işten artırma yoktur. Çok fena olan dişten artırma usulu mevcuttur.

III. Kövün arazisi doğudan batıya bir saatlik, kuzeyinden güneye iki buçuk saatlik bir arazi genişliğine sahiptir. Köyün arazisi içinde dağ yoktur. Güneyinde karataş gedilağıl tepecikleri ile güneyinde gergeda-Ada-çatılı tepecikleri bulunmaktadır. Köyün doğu, ve batısı düzlüktür. Doğusunda çilingir düzlüğü, batısında köy yazısı, sarıt düzlükleri başlar. Köy arazisinin dörtte biri ziraat’a elverişli değildir. Elverişli olmuyan kısımlardan köy otlağı olarak havyanlar istifade ederler, ihtiyarların anlattığına göre, gergedan mevkii ormanlık imiş. Şimdi ise hiç ormanlık yoktur. Yalnız Su kenarlarında şahıs, malı ağaçlar mevcuttur.

IV. Köy kışın pek soğuk olmaz. Yazları ise yerinin çukur oluşu sebebiyle gayet sıcak geçmektedir. Rüzgarlar kışın umumiyetle poyraz-lodos-karayel esmekte. Yağış daha ziyade kış-ilkbahar, sonbahar mevsimlerinde yağmur yağmakta. Kışın soğuk aylarında kar serpintisi olur.

V. Köyün su durumuna gelince: Köy suludur. Ziraat suyu üç pınar, killik pınarlarından temin olunmaktadır, içme suyu olarak; bir çeşme, ondört kuyu mevcutur. Geçmiş yıllarda ise iptidai bir halde olan kuyular son yıllar etrafı betonla kaplamış ve sıhhi hale sokulmuştur. Kurak senelerde sıkıntı çekilmektedir. Köylüler, suyun çok olduğu zannettikleri Killik mevkiinde artesiyen kuyularının açılmasını arzu etmektedirler.

VI. Köyün yetiştirdikleri ürünlerin başında bu son yıllarda Bağcılık-sebzecilik üçüncü derecede tahıl gelmektedir. Kazançlanının %70'ni bağcılık temin etmekte. Bağcılık köyde arazinin yarısını kaplamaktadır. Köylüler bağcılık sebzecilikte aldığı ürünlerin tamamını vilayet merkezine götürüp satarlar. Bunlardan pek az kısmını evde yeme için bırakırlar. Tahıl ancak ev yiyeceğini çıkaracak kadar ekilir. Tahıl ekimi bağın olmadığı alanlarda yapılır. Bu son senelerde bağcılık daha da geniş alanlar kaplamaktadır. Kazançlarını bağcılık-sebzecilikten yaparlar. Köyün bütün ailelerin ekseriyeti zenginlik derecesine göre bağı vardır. Yalnız köyde a üç veya dört ailenin bağı yoktur. Bunların olmayışı kumar ve buna benzer sebepler yüzündendir. Parasızlıktan mallarını satmışlardır.

VII. Köyde hayvancılık ileridir. Bunun teşvik eden faktör yerin müsaitliği mera durumunun iyi olması. Köyde küçük baş hayvan 2500tane büyük baş hayvan çiftçilikte kullanmak üzere beslenir. Kümes hayvanları dabeslenir. Fakat son senelerde bunlarda görülen hastalıktan türememekte. Köylü bu halde çok zarar görmektedir. Tek tırnaklı hayvanlarda günlük ağırlığını taşımak maksadlyle eşek, çiftte kullanmak üzere at beslenir. Çiftçinin durumuna göre her ailenin at ve eşeği vardır.

Hayvanların bu arada küçük baş hayvanlar küçümsemiyecek derecede kazanç sağlarlar. İlkbahar aylarında yoğurt satarlar, erkek kuzuları iyi para eder. Yün satmak suretiyle fayda temin ederler. Erinik yağ satarlar. Hayvanlarda da besleme kabiliyetlerine göre istifade sağlarlar. Köylüye bu alanda yardım edilirse daha iyi neticeler alınması mümkündür.

VIII. Köyün evlerine gelince: Taş ve kerpiçten örülmekte, üsütne derik onun üzerine çalı ile kapamakta, toprak evlerdir. G. antebin yontma taşı köşe-pencere-kapı ağızlarına konmaktadır. Yapının diğer kısımları karataş ve kerpiçtendir. Yalnız kerpiçten örtüler evlere taş konmaz yalnız o maddeden yapılır. Evlerin çoğunun sihhi durumu yoktur. Evlerinde pencere bulunursa camı yoktur. Doğrudan doğruya tahta kapaklı pencereler vardır. Evlerin içi güneş görmez. Kapılarda güneş içeriye girer. Bazı evlerde hayvan ve insanlar için ayrı bölmeler vardır. Ailenin bulunduğu yer hayvan bölmesinde biraz yüksektir. Bu da hayvanların aile evine kolayca geçmemesi gayesiyle bu şekilde yaptırılmıştır. Köy evlerini üç grupta inceliyelim.

I. İki katlıdır. Alt kata hayvanı davarı, odunu vs. muhafaza eder. Bu gibi evler biraz sıhhidir. Bu evler daha ziyade zenginlerindir. Ya babasından kalma veya sonra kendisi yapmıştır.

II. Tek katlıdır. Bu evlerde hayvanların evi, samanlık oturma yerinden ayrı yapılmıştır. Bu evlerde nisbetten sıhhıdır. Köye göre normal kabul edelim. Bu evler orta halli ailelere aittir.

III. Üçüncü tip evler ise tek katlıdır. Hayvan evi–samanlık oturma eviyle müteşerekdir. Şöyle ki: Hayvanlar oturma evinden ahır dedikleri yere giderler. Hayvan evinin kapıları yoktur. Önüne adi kapı ile kaparlar. Bu gibi evlerin bazılarında ise yukarda anlattığım gibi hayvan-aile aynı yerdedir. Bu evlerde oturanlar fakir köylülerdir. Bu tip evleri beğenenler, kış günlerinde sıcak olacağını, hayvanların her an göz önünde bulundurulacak korunacağını ileri sürerler. Kış yünlerinde bazı evlerin oturma yeri ahırlardır. Sorduğumda bura olmazsa soğuktan ölürüz, dediler. Gördüğüm bazı evlerde küçük çocuklar hayvanların test ve mayıslariyle oynarlar.Hayvanları kendi yanlarında bulunan evlerde pis koku, pire, hayvan bitinden geçilmez.

Kışın köylüler ekseriyeti tandır denilen ısınma aracıyle ısınmakta olup; pek az evlerde daha ziyade odalarda soba bulunmaktadır. Köylüler tandırdan şikayetcidir. Ayaklarımız daima sızı halindedir diyorlar. Gerçekten belden aşağı tandırdan dışarıya çıkınca, sıcak ve soğuk reaksiyonlarında bu sızı meydana gelmektedir.

Köylü yemeklerini ocaklarda pişirirler. %30 gaz ocağıyle pişirilir. Bu ekseriyet zengin olanlardadır. Gaz ocağı ile pişirenler çoğalmaktadır.

IX. Köyde bulunan hastalıklar mevsime göre değişir. Yaz aylarında ishal, sonbaharda Trahom, Kış aylarınca grip daha ileri zatüre gibi hastalıklar görülmektedir. Zaman zaman verem, Tifo hastalıklarınada rastlanır. Köylü veremli olduğunu bilmiyor. Öldüğü vakit bir bahane bulup öldü diyor. Kış günlerinde hastalanınca soğuk algınlığı diyor. Ehemmiyet vermiyor. İyileşmeyence doktora götürüyor, Tifo olduğu meydana çıkıyor. Köylü hastasını iyice ümidini kesmeyince doktora götürmez. Bu vaziyet karşısında hastalık ilerlemiştir. Tedavisi zorlaşmakta: kurtulma imkanıazalmaktadır. Hastası olan bir kimse ufak bir bahane ile (adam geçer) der. Fakat vahameti görünce dizlerine vurur. Küçük çocuklarda boğmaca-kızamık görülür. Eskiden kış aylarında ağır hastaları doktora götürmek bir mesele idi. Vesait işlemezdi, ölüm bile bile evde beklenirdi. Şimdi ise köyler arasında devamlı vasıtalar işlemektedir. Bazı köylülerin sıhhat kaidelerine aykırı inanışları vardır. Hasta olan bir çocuk ise caminin yanında bulunan ağaç kovuğunda geçirmekle iyi olacağına dair bir inanış vardır. Diş ağrımalarında Köy imamının kağıt yazması ve bunu suyun içine koyup; suyunu içmesi. Bir nushasınıda gelip geçtiği kapı taşına koymasıyle iyi iyi olacağına inananlar da var. Köyde gübre muhafazası gayet anormal olup sıhhat kaidelerine aykırıdır. Gübreler âdeta evlerin içindedir. Hela teşkilatı yoktur. Bu manzara çok fecidir. Duvar dipleri, evlerin ıssız tarafları helâ vazifesi görmektedir. Modern anlamda helâ köye yeni girmektedir. Modern helânın köylü tarafından benimseneceğini zannederim. Meselâ, köylü son yıllar doktora inanmaktadır. Eski nesil ise üfürükcülüğe önem vermektedir. Bu arada yeni nesille eski nesil çatışması sezilmektedir.

X. Köyün beslenme meselesine gelince: Çoğunluğu aş dedikleri (Bulgur pilavı) kuru köfte, aş tarhanası-dövme-eşkili-yumurta-süt-yoğurt vesaire yerler. Bir ailenin bir aylık besinİ ortalama olarak şöyledir. Yüzde 45 bulgurda yapılma yemekler, yüzde 25 simitten yapılma kuru küfte yüzde 10 Aş Tarhanası yüzde 5 yumurta, süt yoğurt yüzde 10 ne bulursa yüzde 3 ölmüş davar eti vs. yüzde 7 rastgele yemekler. Yüzde 1 sıhhı et. Yemeklere konan yağların yüzde 80 zeytin yağı-vita gibi yağlardır. Köyde kasap yoktur. Et ölmüş davar etinden temin edilir. Köyde yüzde 10 kişi ancak Antebe gittikleri zaman sıhhi et alırlar. Ekseriyeti kelle alırlar. Sıhhi et ancak bayramdan bayrama yerler. Kurban bayramlarında kesilen kurbanlar sahipleri pek azını dağıtırlar. Geri kalanı kavurup topaç yaparlar. Misafirlerine şereflerine göre tavuk, hindi kuzu keser ikram ederler.

Köyde dükkân vardır. Çocuk ve kadınları ilgilendiren eşyalar satarlar. Zengin ve fakir evlerinde eşyalar pek farklı değildir. Bazı eşyalar fakirde bulunmaz, zenginde eşya çoktur. Fakirin evinde azdır, zenginlerde fazla olarak radyo, gazocağı, lüks bulunur.

XI. Köyde el sanatları yoktur. Bundan 5-10 sene evvel gayet çokmuş. Kış aylarında havanın durumuna göre çiftte giderler. Bunun dışında zamanlarını köy odalarında geçirirler. Odalarda eğlence olarak yüzük, dedikleri oyunu oynarlar.Geceleri aydınlatma araçları mali durumlarına göre idare, lâmba-fener lüks gibi araçlardır. Lüks yalnız sayılı misafirlerin geldiği zaman yakarlar. Fener kış gecelerinde odaya giderken dam loğlama vesairede kullanılır. Yüzde 30 idare dedikleri çırayı yakarlar. Bu aracı fakirler kullanır. Diğer yüzde 70 lâmba ile aydınlanırlar.

Köy kahvesi yoktur. Bu işi odalar görür, kahve vazifesini yapan odaların bir kısmında humar oynanılır. Bir kısmı ise köylüler hasbıhal, günlük dedikodu, mesleklerine ait

(Devam edecek)