Maddî eşyalara sahip olabilmek için mukabilinde ya para vereceğiz, yahut alacağımız eşya değerinde kendimizde bulunan başka bir şey vermek mecburiyetindeyiz.

Ruh ticareti, tıpkı maddî ticaret gibi karşılık istemektedir. Ruh alım satımının panayirleri, cemiyetler, topluluklardır. Ruh panayirlerinde çok mahir simsarlar ve alıcılar vardır. Ufacık bir gülümseme, tatlı bir sözle ruhları kazanırlar.

Çinlilerin (Gülmesini bilraiyen dükkân açmasın) diye bir atasözleri vardır, önce gülmesini gençlerine öğretirler sonra dükkân açarlar. Ruh ticaretine, eşya ticaretinden evvel başlarlar.

Okşanmak isteyen mutlaka etrafını okşayacak, tebessüm arzu eden tebessüm edecek, saygı almak emelinde bulunan saygı gösterecektir.

Ruh âleminde bedava ve sermayesiz alış veriş olmadığı az bir düşünce ile anlaşılması pek kolaydır. Topluluğa ne verirsek onu alırız.

Sevgi, saygı toplayanlar muhakkak surette çevrelerine sevgi, saygı tohumları ekerlerdir.

Az bir emekle (bir tebessümle) metotlu işlemelerde ruh alış verişinde çok kıymetli sevgi, saygı hazinelerini elde ederler. Bu hazinelerle en müşkül, işlerini çözerler ve işte kişilik denilen evsaf bu şekilde doğmaktadır.

Maddî ticarette savurganlığın neticesi düşkünlüktür, kıymetsizliktir. Ruh servetlerimizi de yerinde ve adamına göre harç edebilmeyi öğrenebilmeliyiz. Yersiz, zamansız yapılan ruh sarfiyatları, kazançtan ziyade zarar ve felâket getirdiği her an görünmektedir.

Çorak yere ekilen buğday bitmez orada diken biter, akrap, yılan okşanmaya gelmez, zehirlerile okşıyanlan öldürürler. Sadî (Gülüstan) kitabında buna ait bir olay anlatıyor (bir gün vapurda deniz yolculuğu yapıyorduk, arkamızdan deniz gezintisine çıkmış bir kayık içerisinde iki adam, geliyordu. O esnada bir dalga kayığı devirdi.

İçerisindekiler de denize düştüler, vapurumuzda bulunan iyi bir yüzgeç, batmakta bulunan adamları kurtarmak için denize atılıverdi. Yakınındaki adamı kurtaracağı yerde ilk defa uzaktakini boğulmaktan kurtardı. Vapurun yakınındakini kurtarmaya gelinceye kadar zavallı denize battı ve boğuldu. Bu durumu görenler sordular, niçin yakınındakini kurtaracağın yerde gittinde daha uzaktakini kurtardın dediklerinde, vapura yakın olandan vaktile bir kamçı yemiştim yaklaştığımda hatırıma geldi, uzaktakinden de bir iyilik görmüştüm.

Gördüğüm iyiliğin karşılığını ödemek duygusile uzaktakini kurtardım, cevabını vermiştir. Sedî’nin anlattığı bu olay, ruh kazanmanın ne kadar kârlı bir ticaret olduğunu göstermektedir.

Hayat yolunda, ne boğucu dalgalar ve ne tehlikeli dikenler vardır. Bunlardan bizi kurtaracak biricik halaskar yerinde kazanılmış gönül ve ruh servetlerimizdir.

Elimizden geldiği ve gücümüz yettiği kadar gönül kazanabilmek maharetiyle en büyük ticareti yapmış oluruz.

Bu itibarla ruh ticareti yapabilenler mesut ve bahtiyar olurlar.