Gaziantep savaşında camlı kahvenin bulunduğu yerde, Türklerin siper ve mazgalları bulunuyordu. Bu mazgallardan düşman siperlerine ateş edilir ve çınarlı dan postahaneye giden caddeden bir düşman taarruzunun önüne geçilmesi için gözetilirdi. Arasıra bu mazgalın önüne gelir caddeye bakardım. Aylarca bu caddeye insan ve canlı mahluk ayağı basmadığından yabani otlar ve dikenler bitmiş caddelikten çıkmış, ıssız boş bir kır manzarası almıştı. Bu mazgal önünde durur acaba yine bu ana yol, şenlenir, şehrin insan akıntısını buradan görmek bahtiyarlığına mazhar olabilirmiyiz, diye düşünceye dalardım. İşte o zamanki tatlı hayal hakikat oldu.

Akşam üzerleri işimi, vazifelerimi bitirdikten sonra yorgunluğu gidermek için vaktiyle Türk kahramanlarının mazgalının bulunduğu camlı kahvenin batı tarafındaki köşeye oturur, yudum yudum kahvemi içerken, bu caddeye bakarım. Okullarından evlerine dönen genç talebelerle Antep halkının bu caddeden canlı ve neşeli gidiş ve gelişleriyle bu ana yolu dolduruşlarını gördükçe içim ferahlar ve minnettarlığım artar.

Memleketi uğruna seve seve canlarını verip kanlarını akıtan altı bin Türk şehidini ve binlerce kol ve bacaksız kalan fedaileri, hatırlamak her Türk için en mukaddes bir vazifedir. Savaş günlerinde, ıssız kalan cadde üzerinde şehrimizin kurtuluş bayramını yapıyoruz. Ve baştan başa Türk bayrakları dalgalanmaktadır. Bu günleri gördüğümüz için bize ne mutlu... Gaziyurt evlatlarının övünerek, göğüslerini kabartarak bu cadde üzerinde kurtuluş bayramını kutlarım, baba ve ağabeylerinin kanlarıyla elde edilmiş kendilerine kıymetli bir armağandır.

Tevfik ÜNER