“Bir Milletin dili o milletin edebiyatı ise edebiyatın dili de tiyatrodur”

Namık KEMAL

Bu gün batılı memleketlerin çoğu Tiyatroyu okullarına sadece birkaç satırlık öğrenim konusu değil bir öğretim metodu olarak almış bulunuyorlar.

Bu okul tiyatroları bilhassa İngiltere ve Amerika’da kendini gösteriyor. Hattâ bazı konuları öğrenicilere sahnede tiyatro temsilleri şeklinde tatbik ediliyor. İlkokuldan, Ortaokul, Liseye kadar mazbut temsil kolları vardır.

Bizim şehirlerimizde de hepsinde değilse bazılarında olsa gerektir. Fakat gelgelelim bunlar tiyatro kültüründen mahrum, eğitimsiz, kısacası başı bozuk halde ancak yılda bir defaya mahsus eğlence mahiyetinde temsil verirler.

Şehrimizde de okullarımızın bu faaliyetlerinden istediğimiz neticeyi alamıyoruz. Diyeceksiniz ki: öğrencilerimiz derslerini feda mı etsinler?

Bilâkis, bu hiçbir vakitte işi sene sonuna bırakıp ta dersleri feda etmek değildir. Ders yılı içinde bir program dahilinde dersleri zerre kadar ihmâl etmeden bu faaliyetlere ermek lâzımdır. Bu faaliyelerin kısaca gayesi güzeli çirkinden, cesuru korkaktan, iyiyi kötüden ayırmak, kötüye benzemeyipte iyi kalmağa çalışmaktır.

Lisemizin de bu arada vazifesi, Edebiyat derslerinde öğrenicilerimizin isimlerini okudukları dünya şaheserlerini sahne bakımından tetkik etmektir. Othello’yu, Hamlet’i, Jül Sezar’ı, Venedik Taciri’ni, Zor nikahı’nı, Wilhelm Tell’i bütün çocuklara oynatmakla kültür, düşünüş kalkınmasında oynuyacağı müsbet rolün neticesini hesaplamağa ihtiyaç yoktur sanırım.

Cahit SARAÇ