Fatih Sultan bir gün tebdili kıyafet gezerken köşe başında bir delikanlının taş üzerinde İstanbul Belediyesini yerdiğini görür.

Saraya dönen Fatih’in ilk işi o yağız delikanlıyı huzuruna getirtmek olur. Sultanla delikanlı arasında şu muhabere geçer:

- Belediye işlerinden anlıyormusun?

- Hayır haşmetlim.

- Öyle ise bu yermeliğiyin manası nedir?

- Kötü idare edilmemiz.

- Sen Belediye reisi olsan, bundan daha mı iyi idare edersin?

- Evet Sultanım.

Bunun üzerine Fatih bu genci İstanbul Belediye reisliği makamına getirir ve yıllarca icraatındanda çok memnun kalır.

Kıssadan hisse; bizim A.P. sinin Belediye reis adayı olan Av. Hulûsi Yetkin de bu yağız delikanlının durumunda. Kendisine aday ol denilmedi. Kendi kendisini ortaya attı. Demek ki, birşeyler yapmak arzusu var içerisinde. Herhangi bir şeyi isteyerek yapmak isteyenlerin vücuda getirmiş olduğu işleri herkes tarafından beğenilir ve takdir edilir. Hulusi Yetkin de bunu istiyor. Bu arzulu isteğe fırsat vermek lazımdır.

Kendiliğinden bu şehre hizmet etmek isteyenleri tercih etmeliyiz. Damdan düşer gibi birkaç eski partilinin istediği aday şudur diyecek zamanları geride bırakmalıyız. Çünkü Demokrasinin temeli de budur.

Bir kızı kendi isteği ile evlendirirseniz, o kızın ilerde içerisine düşeceği felaketten anası babası mesul tutulamaz. Kendi etti kendisi de çeksin denir. Şöhretli particilerin getirmiş olduğu kişi aday olursa yarın ilerde “Siz beni istediniz, işte hacı ağa papucunuz veya benim elimden gelen budur’’ der bir tarafa çıkar.

Halbuki, kendiliğinden isteyenler daha dikkatli olur. Vatandaşa beni buraya zorla getirdiniz diyemez ve dolayısıyla da kimseyi suçlayamaz, bütün günahı ve sevabı kendi omuzları üzerinde kalır.

Bunun için Hulûsi Yetkin’in icraatını görmeliyiz. Denemişi denemenin ahmaklık olduğunu daima hatırımızdan çıkartmamalıyız.

İbrahim KÜÇÜKDAĞ

(Haber Gazetesı̇ Yazarı)

(Haber 11.4.1968)