Yıldız Tamirhanesi - Hacivatcı Ali Usta - Sanatı Öldüren Vergi - Yavuz Zırhlısı - Ticaret Ahlaksızlığı - Bankalar - Kasa, Çamaşır Makinası Ve Buz Dolabı.

Türkiye’de ilk defa olarak 1943 sene sonunda Avrupa ayarında kasaları yapmağa muvaffak olan ve yerli firmanın şahane bir eseri olarak tanıtan ilk kasa sanayicilerimizden, Ali Osman Kıratlı ve kardeşi Mustafa Kıratlı ile yaptığım ropörtajı sunuyorum.

Babam çilingirdi, bende çıraktım. İlkokul diplomamı sonradan aldım. Askerliğimi İstanbul, Yıldız Tamirhanesinde yaptım. Tamirhanede kıymetli ustalar vardı. Onlardan çok faydalandım. Hatta ilk olarak orduya bir kaç kasa yaptım. Askerlikten döndükten sonra; babam Gazianteplilerin çok tanıdıkları Hacivatçı Ali, usta ile ortak olmuştu. O zamanın en meşhur kasa anahtarları yapan ustası idi. Kilitleri kayıp olan bütün kasalara ne yapar, yapar anahtar uydururdu. Fakat, kendisi alkolikti. Her an sarhoştu. 1945 senesinde dükkânımızı elimizden aldılar, böyleliklede çok fayda gördüğüm Ali ustadan ortaklığımız bitiverdi. Yani Nasrettin Hocanın “yorgan gitti kavga bitti” misali.

Bundan sonra ben tanınmak için seyyar basgül yapmaya başladım. İlk küçük masa basgülünü yaptım. Damgasını yaptırarak Ticaret Vekâletine bağlı Mersinden ehliyetimi aldım ve dükkan açtım. Böylelikle AVER tipi basgül yapmak için her şeyi hazırladım.

Fakat bu şehirde benden başka basgülden anlayan kimse olmadığı için muamele vergisine tabi olup olmadığını bilmiyordum. Bir gün maliyeciler dükkâna gelip yaptığım baskülleri görerek zabıt tuttular. Arkasından o zamanda içerisinden çıkamıyacağım bir cezalı vergi attılar. Vergiyi ve cezayı ödedim. Böylelikle basküllerden zarar ettim. Daha doğrusu ayarlanmamış bir vergi sanatıma mani oldu. Bugün şehrimizde baskül yapan değil, tamirini yapan dahi yoktur. Şunu da söylemek isterim ki: Sanatımızın gelişmesi için muamele vergisini kaldıranlara teşekkürü borç bilirim.

Bundan sonra “YAVUZ KASALARI” ismi altında, gördüğün muhtelif kasaları imal etmeye başladım. Bugün yurdumuzun her köşesinde yaptığım kasalara rastlayabilirsiniz.

- Bu kasalara neden Yavuz kasaları dediniz?

- Birinci Dünya Savaşında, kendinden üstün düşman gemilerine aman vermeyen ve şimdiye kadarda Türk Donanmasında kahraman bir isim yaşıyan “YAVUZ ZIRHLISININ” ismine izafeten, Yavuz Kasaları dedim.

- İstanbul’da bazı sanatkarlar, yaptıkları eşyalara Avrupa armayı koyuyorlar, sende onlar gibi yapsaydın, bugün kasaları daha pahalı satardın.

- Ben Avrupa’yı ne yapayım. Kendi firmamı tanıtmak istiyorum. Hatta ucuza satarımda genede böyle bir ticaret ahlaksızlığına tenezzül etmem. İşte üzerinde durulacak mühim işlerden biriside budur. Kendi elimizde yaptığımız eşya ile iftihar edeceğimize Avrupalılara yer veriyoruz. Bunun olmaması lazımdır hatta!...

- Yaptığınız kasaları bankalarımıza da satıyor musunuz?

-Evet. Hâli hazırda, Merkez, Yapı Kredi, Muhabank ve Tümsü Bankalara sattım.

Kaç çeşit kasa yapıyorsunuz?

- Bunların çeşitleri çoktur. Müşterinin arzusuna göre yapılır. Altlı, üstlü, şifreli şifresiz, kardorop şeklinde kapakları 5-7 ve 9 yerden sürgülü vs.’dir. Sonra yapılan kasalar garantilidir. 24 saat ateş içerisinde kalabilir. Bundan başka isteyen müşteriye başka başka tiplerde de yapabiliriz.

- Bu işinizi fabrikalaştırıp daha seri imal etmeyi düşünüyor musunuz?

- İmkan bulsam, yalnız kasa değil; Türkiye’nin büyük bir bölgesinin ihtiyacını giderecek, çamaşır makinası ve buz dolabı da imal ederim. İlerisi için bunu düşünüyorum.

- Şimdi ortağınız var mı?

- Hayır, kardeşim Mustafa Kıratlı ile birlikte çalışıyorum.

- Gaziantep’te ve Türkiyede kasacılık ilerliyor mu? Yurda ithal edilen Avrupa Kasaları fazla mıdır?

Kasacılık, Türkiye’de ve Gaziantep’te hızla gelişiyor. Gaziantep Kasaları İstanbul’da dahi aranıyor. Hatta bugün, kasacılık sanatı Türkiye’de o kadar ileri gitmiştir ki kasa ithali kimsenin aklına bile gelmiyor.

İbrahim KÜÇÜKDAĞ