1 Kasım 1961 de emekliye ayrılan, 39 yıldan beri binlerce Gaziantepli yetiştiren, Gaziantep hakkında devamlı araştırmalarda bulunan, kültür sever Öğretmen sayın Mustafa Güzelhan’dan hayatını anlatmasını diledik. Söylediklerini aynen aşağıya alıyoruz:

Adım Mustafa, Soyadım Güzelhandır. Ailemize Berber oğulları denir. Soyumuz Musul Türklerindendir.

Annem Gaziantep’in en köklü ailelerinden olan Hacı Emin Efendi kızı Fatmadır. Ve hasırcı zadelerdendir.

1901-1317 yılında Gaziantep’te Çukur Mahallesinde şimdiki Hükümet Konağı olan binanın karşısındaki Park sokak adile söylenen 31 Nolu evde doğdum. Beş yaşımda iken amcam öğretmen Mehmet Sıddık efendinin yanına gidip gelmeye ve altı yaşımda okumayı öğrenmeye başladım. Amcam Mehmet Sıddık Hoca o zamanın çok ileri gelen tanınmış öğretmeni idi. İlk tahsilini Bayram zade Hacı Abdullah Edip efendiden almıştı ve orul köyünde de hocalık yapmıştı. Kendisini Antep’in Karakabir semtinde Aydın baba türbesinin yerinde yapılan Süleymaniye mektebi iptidaisine tayin ettiklerinden ora okulunun Baş muallimi oldu. Beni de beraberinde bu mektebe götürüp okutmaya başladı. İlk tahsilimi üç sınıflı Süleymaniye mektebinde bitirdim. Bu mektepte o zamanın ileri gelen ailelerinden Abdulkadir Göksel, kardeşleri Salih, Bahattin Göksel, Hayri Atayın oğlu Osman Atay, amcaları oğullarından Hasan Ocak, Hüsam Ocak, Samet Atay da okurlardı.

Ben adı geçenlerden çok küçük tüm ihtiyat sınıfında idim. 1327-1911 da mezun oldum. Ayni tarihte şimdiki Cumhuriyet okulu olan Antep Numüne Rüşdisine girdim Üç yıl burada okudum. Başöğretmenimiz çok kıymetli iyi bilgili İbrahim Konur Alptı. Diğer hocalarımız Halfetili İsmail Efendi, Abdürrauf efendilerdi. Diğer hocalarımız yazı hocası Kepkepzade Şakir, Kur’an kerim hocamız Çolak hafız. Fransızca hocamız en son Ahmet Muhtar Göğüş efendilerdi. Resim hocamız mühendis Hamdi Beydi. Okulda Arabi, Farisi, Tarih, coğrafya, Osmanlıca, safı nahiv gramer, diğer iyi bilgi dersleri okunurdu. Din derslerine çok önem verilir ve her gün namaz kılınırdı. Okul Mubassırımız Sıvacı oğlu Ali Efendi idi:

Baş muallim İbrahim Bey çok iyi tarih, coğrafya aritmetik bilir bir ilim adamıydı. O zamanın Darül mualliminine, idadisine, Davül Haririne hep ders verirdi. Antep’in bütün aydın gençlerini yetiştiren bir zattı.

Okulumuza o zamanda Sarı mektep derlerdi. Halada bu adı taşır.

Ben bu okulda İbrahim Hilmi Konur Alp’ten tarih, coğrafya sevgisini almıştım. Hele yazısız harıtada bütün şehirlerin, kasabaların, denizlerin yerlerini çok iyi öğrenmiştim çalıştığıma dair (imtiyaz) present alırdım. Bunlar talebeyi çalışmaya sevk ederdi.

1330-1914 de mezun oldum. Şimdiki bahçeli evlerin daha yukarısındaki Sarı hastane denilen binada Ticaret idadisine sınıfı ihzariye hazırlama sınıfına girdim. Bir yıl okuyup 1332-1916 da Halep Öğretmen Okuluna girdim.

Antep’te Ermenilerin ve Türklerin okudukları bir Amerikan Koleji vardı. Daha Nümune Rüşdisinde iken İtalyanlar Tarabulusu garbı almışlar, arkadan Balkan savaşı başlamıştı. O zamanlara dair bazı şarkıları hiç unutmam. Hele Birinci Dünya Savaşından önce evimizin karşısında Çukurbostan bitişiğinde Ermeni Nersesyan mektebinde Türkler aleyhinde birçok temsiller yapılır. Türklere karşı intikam hisleri Ermeni çocuklarına aşılanırdı. Ben bunları görüp anlar ve içim sızlardı. O günlerden beri vatandaş hain Ermenilere karşı intikam duygularını artmıştı. Hocalarımızın bize İtalyan tarihini, Balkan savaşını anlatırlar. Hele Bulgar ve Yunanların yaptıkları kötülükler; şarkı öğreterek anlatırlardı. Bunları yazmak için lüzum görmedim. İçimden Türküm, düşmanım sana kalsam da tek kişi derdim. İşte o günlerden beri bende milli duygular uyanmış ve daima artmıştı.

Ah.. ben bir öğretmen olursam talebelerime yurt sevgisini milli duyguları aşılasam derdim. İntikam duygularım daima artıyordu.

1334-1918 de Birinci Dünya Savaşının sonlarında ordumuz bozuldu. Filistin, Lübnan, Şam, Halep İngilizler tarafından işgal edilince Antep’e geldim. Birkaç ay sonra Antep’te İngilizler tarafından biz burada kış geçireceğiz diyerek işgal olundu. Antep Halep’e bağlı bir sancak idi. Bu kere Dahiliye nezaretinin emriyle bir müstakil sancak oldu ve Dahiliye nezaretiyle muhabere etmeye başladı. O zamanlarda Hükümet konağı şimdiki Şifa Eczanesinin bitişiğindeki Alevli otelinin yerinde olan Osmanlı Manikasının yerinde bulunuyordu. Hükümet buradan sabun hanına taşınmıştı. İngilizler hükümeti bastılar defterleri ve evrakları toplayıp götürdüler. O zaman münevver tabakasından olanları da yakalayıp Mısır, Malta adasına esir edip götürdüler. Asayişi idare için her gün sokaklarda zırhlı tanklar dolaşıyordu. Daha sonra bütün silahları topladılar. Şehir 15 gün silah teslimi için kapatıldı. En sonunda ne kadar silah, kılıç varsa toplayıp şehrin çarşılarının açılmasına müsaade ettiler. Her semtte çarşılarının açılmasına müsaade ettiler. Her semtte çadırlar kurulmuş. İngiliz bölükleri oturmakta idi. Geceleri hiçbir kimse evinden dışarı çıkarılmazdı.

Bir yıl sonra İngilizler çekilip Antep’i Fransızlara teslim ettiler. 1335-1919 Fransızlar yerli Ermenilerle birleşerek Türklere karşı fenalıklara başladılar. Yurdun ufuklarını siyah dumanlar kapladığı o kara günlerde hiçbir taraftan yardım görmeyen Antepliler top, tüfek, bomba, makinalı tüfek, şarapnel, on beşlik top mermilerini hiç sayıp taşkınlığı artan Fransız ve Ermenilere karşı 1 Nisan 1336-1920 de savaşa başladılar. Fakat bütün teşkilat yapılmış ve Mustafa Kemal Paşadan gelen emirler tatbik edilmekte idi.

Bende kendi hisseme düşen ödevi yapmak için yaptırılan yemini yerine getirdim. Önce Balıklı semtinde ateş hattını daha sonra ilk teşkil olunan Milli Merkez Taburunda bölük eminliği yaptım. Ve 5 Ağustos 1336-1920 de Antep’te bulunan 24’ncü Fırka kalem riyasetine bağlı Kızılhisar Askerlik Şubesine alınarak yazıcılık yaptım. Antep’in açıktan sukutunda düşmana esir düştüm. Millet hanında hapsedildik. Ne açıklar ne sefaletler çektik. Bizi Antep Amerikan Kolejine götürdüler. Ankara’da Fransızlarla yapılan anlaşmaya göre Antep Türklürü verildi. Bizi serbest bıraktılar. Düşman çekildi. Antep’e Türk kuvvetleri girdi. 25 Aralık 1337-1921.

Tekrar askerlik şubesinde çalışmaya başladım. 14 Ocak 1922 de Antep askeri menzil hastanesinde muayene adildim. Sağ kolumdan kurşun yemiştim. Elim sakatlanmıştı. Sabit geri hizmetlerdi istihdamıma rapor verildi. Ankara’nın verdiği emre göre silahsızlar terhis ettiler. 17 Ocak 1922 de Antep’te Bekir Bey Camii içindeki okula öğretmen olarak tayin olundum. Bu tarihten beri öğretmenim.

Okuttuğum öğrencilerime daima üzerinde yaşadığımız sevgili yurdumuzun nasıl kurtarıldığını her zaman candan anlattım. O zamanlar ve daha sonra açılan gece dershanelerinde parasız olarak halka ders verdim. Hatta 1938 yılında cezaevinde açılan dershaneye devam ederek birçok cezalıları gene parasız olarak okuttum. Bu hizmetlerime karşı takdirnameler aldım.

20 Eylül 1924-340’da şimdiki Kozanlı’da Sakarya Okulunun yerinde askeriyeden boşaltılıp teslim alınan Ermeni ortaokuluna YENİ TURAN Okulu tanınmıştı. Bu okula tayin edildim. Bu okula (sonra birinci erkek okulu adı verildi. Daha sonra bu okul şimdiki Öğretmen Okulu olan yere nakil olundu ve adını Gazi Okulu koydular.) Eylül 927 de Kayacık semtinde Ali Apinin sonradan özel idare tarafından sattığı binada ikinci kız okulu vardı. Daha evvel İmam Hatip okulu idi. Bu İkinci kız okuluna muhtelit tedrisat başlayınca beni de bu okula verdiler. Bu birinci Kayacık ilkokuludur. 929 Eylül’ünde Şahin Bey okuluna verildim. 8 Eylül 955 de Ulumasere köyü Başöğretmenliğine tayın olundum. 24. 10.936 da Merkez İsmet Paşa okuluna tayin olundum. Tabakhanede Annacar-Aliyünnacar Camii deki Bekir Bey okulu Kayacık semtindeki Maliye Dairesi boşaltılmıştı. Oraya nakledildi. 1.11.1937 de şimdiki Kayacık okuluna verildim. 1940-1941 de ikinci Cihan Savaşı esnasın da yedek subayların askere çağrılmasıyla Başöğretmen Tevfik Üner’in yerine Başöğretmen Tevfik Üner’in yerine Başöğretmen vekili yapıldım. Çalışmam ve iyi idaremden dolayı Maarif Müdürü Turgut Tarhan’dan takdirname aldım. 18.9.1946 da dokuz sene Kayacık okulunda çalıştıktan sonra tekrar İsmet Paşa okuluna verildim ve 26.9.1949 da tarihli kadro ile Gazi M. Kemal okuluna verildim.

12.10.1952 de Cumhuriyet okuluna naklen verildim. Bu okulda 9 yıldan fazla çalıştım. Çok değerli arkadaşlarımla birlikte güzel günler geçirdim. Hayatımda daima arkadaşlarımla iyi geçindim. Kendimi öğrencilerimin iyi yetişmesi için bir yerine on misli çalıştım. Şehirdeki öğretmenler arasında parmakla gösterilir bir sevgiye malik oldum. Bilhassa öğrenci velileri ve öğrencilerim arasında sevildim, canımı çok sevgili minimini öğrencilerime tahsis ederek esirgemedim. Okul disiplinlerine pek çok ehemmiyet verdim. Bugün yetiştirip okuttuğum öğrencilerim arasında doktor, operatör, mühendis, subay, dişçi, hâkim, avukat, yüksek mimar vesaire olanlar vardır. Gaziantep’te halk tabakası ve münevver tabaka arasında sevgi taşır bir mevkiim vardır Bununla iftihar duymak tayım. En büyük servetim yetiştirdiğim münevver insanlardır. Ben bunlarla iftihar duyuyorum. Her nereye elimi zatsam karşıma okuttuğum talebelerim çıkıyor. Bundan büyük bir saadet olamaz. Binlerce oğlum, kızım vardır. Öğretmenliğin kudsiyeti işte budur.

Hazreti Ali efendimiz (Bana bir kelime öğretenin ben kölesi olurum buyurmuştur.) Öğretmen dünya ahirette Allah’ın indinde makbul bir insandır. Yalınız hakkiyle çalışan, hile ile vakit geçirenler bundan hariçtir. Ben maarifçi olarak doğdum. Maarifçi olarak da öleceğim. Şimdi gene hayatımı milletim uğruna vermiş olarak çalışmakta ve bildiğim eserleri ve bilmediklerimi de öğrenip yazmaktayım. 35 yıldan beri birçok bilgiler, fotoğraf Koleksiyonlarım var. Bir kısmı Kültür Dergisindeki yazılarım kaplarını süslemektedir.

Tarihe, jeolojiye, eski olaylara çok merakım vardır. Sanayin nefiseden olan saatçiliği da iyi bilirim onun için bana Mustafa Saatçi Güzelhan da derler. Hep okulların saatlarını ben tamir ederdim.

Okuttuğum öğrencilerimin iyi yetişmesi için ayrıca çalıştım. Hiç dalga ile vakit geçirmedim. Hatta tatillerde bile parasız olarak öğrencilerimin bütünlemeye kalanlarını çalışırdım. Yorulmak, usanmak hiç düşünmedim.

Ulumasere köyünde bulunduğum zaman 1936-1937 de bütün köy halkı beni sever ve daima hürmet ederlerdi. Okulu teftişe gelen Maarif Müdürü̈ merhum Cemi Gökdeniz Vali Ali Rıza Çevik öğrencilerimi yokladılar bana takdir yazdılar. Ulumasere köylüleri beni gördükleri zaman bir geldiniz bir gittiniz diye hal ve hatırımı hala sorarlar. Hulusa bütün okullarda okuttuğum öğrencilerim beni gördükçe sevgi ve saygı gösterirler, öğrenci anne ve babaları daima hürmet ederler.

Bundan 5-6 yıl önce Şehit Şahinbey okulunda boş olan bir sınıfın öğretmeni gelinceye kadar muvakkat olarak Maarif Müdürü̈ Hakkı İnanın yazılı emirleriyle Şehit Şahin Bey okuluna, gittim. Orada sabahçı olarak çalıştım. Öğleden sonra boştum. Fakat Cumhuriyet okulundaki sınıfımda öğlenci olduğundan öğretmen vekilleriyle sıra ile uydurma bir şekilde idare ediliyordu. Ben buna kanaat getirmeyerek sınıfım iyi yetiştirmek için öğle dersine okulumdaki sınıfımın başına koştum. Sınıfımı zahmetler çekerek iyi derecede yetiştirdim. Bu çifte hizmetimden hiç̧ bir para almadım.

Yıllardan beri çalışmaktan yıprandım. Gerek yakalandığım romatizma ve yıpranma neticesi genç yaşımda artık milletime daha iyi faydalı bir şekilde olamayacağımı anladığımdan kendi arzumla daha (6) yıl öğretmenlik yapmak hakkım var iken emekliliğimi istedim. 1-11-1961 den itibaren emeklilik hakkım tanındı. Hizmetim 39 yıl tuttu. Millî mücadele hizmetim de (5) yıl sayıldı ve 44 yıl hesap edildi. Böylece emekliye ayrıldım. Fakat bana hafif bir ödev verilseydi daha benden milletim faydalanırdı. Şimdi de gene boş durmayarak Tarihi ve kültürel sahalarda yazılar yazmaktayım.