Münif Paşa ifa etmiş olduğu yüksek dereceli hükümet memuriyetlerinden sonra vezirliğe kadar yükselmiş olması sıfatından başka ilim ve edebiyat bakımından da geniş bir kültüre sahip olmakla Gaziyurdumuzun onunla hakkıle övünebileceği çok değerli bir şahsiyettir. Asıl adı Mehmet Tahir Münif olduğu sayın üstad Şakir Sabri Yener’in Gaziantep Büyükleri adlı eserinde yazılı olan Münif Paşa Gazianteplidir. 1829’tarihinde doğmuştur. İlk tahsilini Gaziantep’te yapmıştır. İlim tahsili maksadıyla Şam’a, daha sonra Kahire’de Cami-ül-Ezher’e gitmiş dönüşünde Şam’da Meclisi Kebir Kaleminde vazife yapmak suretile memuriyet hayatına girmiştir. Oradan İstanbul’a gelmiş ve arabî ve farisîyi iyice öğrenmiştir. İstanbul’da Tercüme Odasında çalışabilmek için Fransızcayı öğrendi. Mekâtib-i Umumiye Nazırı Kemal Efendinin Elçilikle Berlin’e gitmesinde Münif Efendi de maiyetinde gitmekle Almancayı da öğrenmiş ve İstanbul’a avdetinde İngilizceyi de elde etmiştir.

Türkçe, Arapça ve Farsça üç Doğu ve Fransızca, Almanca ve İngilizce üç Batı lisanlarına vükufu, Âli ve Fuat Paşaların dikkat ve takdirini çekmişti. Bu vesile ile Münif Paşanın teşebbüsü ve Fuat Paşanın himayesi ve Âli Paşanın tervicile “Cemiyeti llmiyei Osmaniye” adlı bir cemiyet kuruldu. Bu cemiyet kültürel bir çok hizmetler yapmıştır. Cemiyetin çıkardığı gazete ve “Mecmuayı Fünun” adlı derginin idare ve yazılarını da Münif Paşa büyük muvaffakiyetle idare etmiştir.

“Mukayesei ilim ve Cehl” başlıklı yazıları çok dikkate değer.

Münif Paşa kırk yaşlarında iken Meclisi Maarif Reisliğine, dört yıl sonra Tahran Elçiliğine tayin olunmuştur. Abdülhamid’in tahta cülusunda Maarif Nazırı olmuş ve bir müddet sonra kendisine vezirlik rütbesi verilerek Ticaret nazırlığına geçirilmiştir, zaman zaman daha bir kaç büyük vazifelere de tayin olunmuştur.

Münif Paşa Meşrutiyetin ilânından iki yıl kadar sonra 1910 tarihinde seksen yaşında olduğu halde vefat etmiş Üsküdar’da Erenköy’de defnedilmiştir.

Münif Paşanın basılmış ve basılmamış yirmi üç eseri vardır. Bunların adları Sayın Ş. Sabri Yener’in Gaziantep Büyükleri eserinde Münif Paşa’nın biyografisinde yazılıdır. Bu kitaplar ilmi, ahlakı, iktisadi, hikemi ve bir kça tanesi hukuki eserlerdir.

İsmail Habip Sevük[1] Ebedi Yeniliklerimiz adlı eserinde Münif Paşa’dan bahsederken der ki: Bu millet muhtelif sahalarda en çok malumatı verebilenlerin ilk önce gelenlerindendir. Sayın üstad Ömer Asım Aksoy da XIX. Yüzyılda Gaziantep’te yetişen bir çok şairler arasında dört seçkininden Aydi’yi başa koyup Hasırcıoğlu, Münif paşa ve Hasib dürri arasında bir kıyaslama yaparak:

“Münif Paşanın adı edebiyat tarihine geçmiştir. Hasırcıoğlu, Münif Paşa kadar meşhur olmamış ise de bazı kitaplarda yer almıştır. Fakat Dürri ile Aydi edebiyat aleminde tanınmaz.

Şiirlerinde ayrı ayrı yollar tutmuş olan bu hemşeriler arasında tam bir kıyaslama yapmak imkânsız olmakla beraber, bu eserlere derece vermek gerekirse sıra, kanaatımca şöhretlerinin tam tersine olur. Münif Paşa şair olarak en zayıflarıdır. O, şair olmaktan ziyade fikir ve ilim adamıdır.” der.

İşte buna göre Münif Paşa şair olmaktan ziyade geniş bir kültüre malik bir bilgindir. Münif Paşanın hikemî sözlerinden öğretim ve eğitim konusundaki şu vecizeleri ne kadar değerlidir:

İsmail Habib Sevük, bri müddet Gaziantep ve daha sonra Adana Maarif Eminliklerinde bulunmuştur.

“Ahaliyi talim ve terbiye etmiyerek mahkemeler teşkil etmek ve canilere mücazat tertip eylemek, sağlığı koruma fennine ehemmiyeti vermiyerek yalnız hastalara müdavat gibidir.”

“Hiç bir adamın; diğerini ıslâha gayrı kaabil” sıfatı ile tavsif etmeğe hakkı yoktur.

Eğer terbiyesine sâyedilip (çalışıp) de kesbisalâh etmemiş ise, kusur anın (onun) zatında olmayıp ıslâh hususunda istimal olunan (kullanılan) tedâbirin (tedbirlerin) ademi kifayetinden (yetersizliğinden) neşet etmiştir.

Çalışmak ve iş konusundaki hikemî sözlerinden:

“Akıl bir insan; kendi ihtiyacını kendi sâyile (çalışmasile) başarmalıdır, buna riayet etmiyen kimse başkasına yük olur, semerei sâyile (çalışmasının meyvasiyle) geçinmek istemiyen kimseler bağcelerde bulunan muzir (zararlı) otlara benzer ki faydası olmadıktan başka mazarratı vardır.”

“İş-işlemek; her türlü saadetin bir vasıtai kaviyyesidir (kuvvetii aracıdır)”

İlmi-Servet kitabında bir hadîsi Şeriften istidlâl ederek der ki:

“İktisat eyleyen (yâni: Geçinmesinde, harcamasında) itidali (ortalamayı) ihtiyar edenler muhtaçlığa düşmezler.”

Hikemiyatından şu vecizeler de hürriyetin değerini, önemini, gerekliğini tebarüz ettirir:

“Hürriyet olmasa insan,” “makamı insaniyet” den sâkıt olur.

Hürriyeti olmayan adamın harekâtı kendi harekâtı değildir.

Hürriyet, her türlü terakkıyatın menbaıdır. Hür olmayan adam için terakki İhtimali yoktur.

Ahlâkî ve hukuki bakımdan şu beyti ne güzeldir.

“Terki dâvâ ile davamızı isbat ederiz,

“Lebi hâmuş ile biz, hasmımız iskât ederiz…”

Münif Paşanın şimdi bir de Terkibi bend şiirinden mektep konusunda bir parçayı sunuyoruz:

“Mektep ki feyzi bahştir ebnayi ümmetin

Mektep ki hiclegâhıdır ebkârı Fikretin.

Mektep ki mehdi rif’atidir her cemaatın.

Mektep ki kasrı şevketidir mülkü milletin

Mektep ki rihlegâhıdır âyâtı nusretin.

Mektep ki en mühimmidir esbabı servetin.

Mektep ki saye saldığıdır hakikatin.

Mektep ki cilvegâhıdır esrarı hilkatin.

Sermayei saadetidir din-ü milletin.

Bu müddeâ müsellemidir akl-ü hikmetin.”

Şu hikemi sözü de Meşrutiyetin ilanı sıralarında Hürriyet ve Demokrasiye aşkının bir ifadesidir:

“Eski vakitlerde insanlar hiçe sayılır ve insanlar hükümetin levaziminden addolunurdu. Asrımızda iş bunun aksine olup (hükûmet) in ahali için olduğu anlaşılmıştır.”

Cemil GÜÇYETMEZ


[1] İsmail Habib Sevük seçkin edebiyaçılarımızdandır. Bir kaç edebi eserinde başka önemli olarak “Türk Teceddüt Edebiyatı Tarihi” adlı eseri vardır.