1920’de İstanbul’a geldim. O zaman 25 yaşındaydım. Biz Amerikan hükümeti tarafından gönderilmiş değiliz. Bizi Türkiye’ye gönderen ve vazife veren Amerika halkı tarafından kurulan yardımseverler cemiyetidir. Bizim maaşlarımızı da o cemiyet öder.

Ben Gaziantep’teki koleje öğretmen olarak geldim. Okul şimdiki Devlet Hastanesindeydi. Kolej’in kapatılması ile de ben Amerikan hastanesinin Müdürlüğüne getirildim. 40 yıl vatanımdan uzak olarak. Bu yıllar içerisinde karım hastanenin hemşireliğini yaptı. Burada iki kızımız bir oğlumuz oldu. Tahsillerini Amerika’da yaptılar. Oğlum şimdi mühendistir. Sekiz torunum var. Torunlarım ve yavrularım şimdi bizi orada bekliyorlar. Bir yıl İstanbulda kaldıktan sonra 1921 yılında buraya Beyrut yolu ile geldim. O zaman <<Keller>> şimdi ise Fevzipaşa yolu yoktu. Otomobiller yeni icat edilmişti. Halep’ten buraya aklımda kaldığına göre: Dojpikapla gelmiştim. O zaman Antep’in nüfusu 25 bindi. 40 sene içerisinde 100 bin artış yaparak 125 bine yükseldi.

- Buraya geldiğiniz zaman, Amerika ile Türkiye arasında ne fark gördünüz?

- Hiç, o zaman Amerika inkişaf etmemişti. Ayni ayardaydı. Yalnız orda radyo vardı oda yeni piyasaya sürülüyordu. Zengin ailelerin evlerinde vardı. Bizim radyomuz yoktu.

- Geldiğiniz zamanmı ahlak düzgündü, şimdi mi?

- Buraya geldiğimiz zaman, buranın nüfusu azdı. Aileler daha sık sık bir birleri ile temas ediyorlardı. Hareketsiz bir şehirdi, bu yüzden halk arasında daha fazla sıcaklık vardı. Şimdi ise şehir canlandı genişledi herkes kendi işine bakıyor. Bu yüzden de eski sıcaklığını biraz olsun kayıp etmiştir. Yalnız 40 yıldan beni aldatan bir Gaziantepliye rastlamadım.

- Burada başka bir vazife aldınız mı?

Fahri olarak Eski halk evi ve ticaret Okulunda İngilizce dersleri verdim.

En çok hoşlandığınız nedir? Çalışmak, bilhassa bulunduğum yeri yemyeşil görmek. Ağaç, ağaç ve ağaç dikmek ve onları yetiştirmek. Büyüdüğünü görmek. Tam 40 yıldan beri de bu şirin şehri yeşillere bürümüş olarak görmekti. Elimden geldiği kadar dikdim. Fakat şimdiki Valimiz Niyazi Araz kadar bu işle uğraşan bir ferde rastladım. Kaşki Araz, bu şehre 10-15 sene evvel gelseydi. Bu şehrin çehresi bambaşka olacaktı. Ağaç seven vatandaşlar Vali Arazla elele vermemedirler.

- Ne zaman ayrılıyorsunuz?

- İki ay sonra. Ankara İstanbul’dan sonra Amerika’ya. Belki bir kaç yıl sonra gene buraya gezmeye gelirim. Üç çocuğumun nufus cüzdanın da Gaziantepli yazılıdır. Bende Gaziantepli sayılırım.

Belki gezmek için Amerika’ya gelen Gaziantep’liler, olabilir bunun için; ‘’Merrill N. Tesely 1638 Arkansas ave wichta Kansas, bu adresteki ev her an açıktır. Şimdi düşünüyorumda böyle bir kimse kapımı çaldığı zaman onu gözlerim yaşararaktan karşılayacağım. 25 yaşında geldim bu şehre tam 40 sene bu dile kolay. Ben Türkçeyi öğrendim amma Gazianteplilerin şivesiyle. Burası benim vatanımdır.

Mr. Iseli, burda durdu birden bire bana kaç yaşımda olduğumu sordu. Yaşımın 37 olduğunu söyledim.

- Bakınız ben sizden 3 sene evvel bu şehri gördüm dedi.Bu arada eşi Mrs. Isleiy, tepsi içlerinde bir kahve ile içeri girdi, şeker ikram etmeyi de unutmadı..

- Mr. Iseliy, sizi bu şehir halkı da unutmayacaktır. Elinizle diktiğiniz çamlar bir büyüyecek ve altında oturanlara dalların hışırtılara dalların hhışırtıları Iseley, adını fısıldıyacaktı. Bizleri daha iyi tanıyan Mr. Iseliy Merril’e şimdiden yolunun açık olmasını söylerken, Belediyemizden bir ricada bulunacağız: 40 senesini, şehrimizin köylerinde filmler göstererek, fidanlar dikerek geçiren Mr. Iseliy’in unutulması için şehrimiziz bir caddesi, sokağı hatta bir çam ağacına ismini vermelerini, İstanbul’da Türk severi Piyer Loti gibi olmasını temenni ederiz.

(Yeni Ülkü)