İkinci cildi incelerken, birinci yazıdakilere ilaveten göze çarpan bazı hususiyetleri de işaret etmeden geçemeyeceğim:
Karar defterleri genel olarak eski cönkler biçimindedir. Cildi, kâğıdı, yazısı itibari ile aralarında büyük bir benzeyiş görülüyor.
Her sayfaya tahsis edilen fıkraların herhalde o sayfada bitirilmesine dikkat edildiğini gösteren emmareler vardır. Hattâ bu düşünceyledir ki herhangi bir sayfanın sonundan bir kısmı şayet boş kalır da bir fıkrayı tamamıyla alamazsa bu yerin yazısız bırakılması tercih edilmektedir. Bazan da bu gibi yerler çizgilerle kapatılmaktadır. Bununla baraber bazı fıkraların başka sayfalara aktarıldığı da görülmektedir.
Bazen yazıldığı halde herhangi bir sebeple sonradan vazgeçilen ve hükümsüz sayılması istenilen fıkraların üzerine çaprazlama olarak ve bilhassa (L) harfleri uzatılarak İptal, Batıl, Lâyâ'mel kelimelerinin yazıldığına rastlanıyor.
Sicillerde dikkati çeken bir olay da Mevlâna, Ustad, Yahudi, Zimmî, Taife... kelimeleri gibi halkı sınıflıyan sözlerin ihmal edilmesidir. Hele aynen iktibas edilen ferman ve emirlere ilave olunan saygı lâfızları pek ağdalıdır. Bunda İmparatorluğun ruh hâli pek âlâ seziliyor.
Bugün kullandığımız (Sille) veya (Tokat) kelimelerinin yerini o zamanlar tabancanın tuttuğuna şahit oluyoruz. (C: 2, S: 71, F: 2)
Zamanımızda mütehassıs, bilgin anlamında kullanılmakta olan "üstad" kelimesinin o vakitler zenast ve hirfet ehline verilen bir sıfat olduğu anlaşılıyor. Şimdi dilimizde bu mânâda usta kelimesi kullanılıyor. (C; 2,* S: 71, F: 3)
Bugünkü "komşu" kelimesi sicillerde "konşu" şeklindedir. Bugünün "M" harfi yerinde o zamanlar "N" sesi bulunuyordu. Birinci yazıda da belirttiğimiz gibi çıkış noktaları pek yakın bulunan seslerin zamanla birbirinin yerini tuttuklarını bu misalde de görmüş oluyoruz. (C: 2, S: 78, F; 3)
Bu fıkrayı beraber okuyalım: “Vech-i tahriri hüruf oldur ki Nahiye-i Tılbaşar Subaşısı Ferhat Subaşı Meclis-i Şer’a Merkuman Mehmet ve İsmail’i ihzar edip dedi ki Karye-i Tömp’ten Fatime binti İsmail’in evi üzerine varup oğlanın düşürdünüz dedikte Mezburan Mehmet ve İsmail bilmuvacehe bittavverriza şöyle ikrar ve itiraf edüp dediler ki biz Fatma’nın evi üzerine varup savaş ettük Fatma’nın oğlu düşmeye, biz ebeb olduk deyu Mezburan Mehmet ve İsmail’in ikrarları sebt-i sicil olundu. Tahriren Fi 18 şehr-i Saferül Mutahhar 938 — M. 1531„ (C: 2. S: 16, F; 3)
Bu fıkrada "savaş" kelimesi iki adam arasındaki "döğüş" anlamında kullanılmıştır. Halbuki bugünkü savaşın manası çok geniştir. Ordular â- rasındaki harbi anlatır. .
Sözlerimizi bitirirken sicillerde görülen önemli bir noktayı daha belirtmek icap ediyor.
Fıkralarda her şeyden ziyade maksadın anlaşılmasına önem verilmiştir. Vuzuhun teminine âzami derecede gayret edilmiş; bu endişe iledir ki bazan kulağı tırmalayan fazlalardan ve tekrarlardan bile çekinilmemiştir.